Genç kuşağın önde gelen sanatçılarından Seçil Erel, ‘’Bir Başka Gerçeklik’’ başlıklı sergisiyle sanatseverlerle buluşuyor. Sanatçı, eserlerinde özellikle spiritüel gerçekliğin üzerinde duruyor. Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde 6 Nisan’a kadar görülebilecek sergiye dair merak edilenleri Erel’le konuştuk.
MİMARİ KAVRAMLARDAN SPİRİTÜEL GERÇEKLİKLERE
■ Önceki sergilerinde mimari kavramlar, matematiksel analizler söz konusuydu. Bu sergide nelere odaklandınız?
Kendimi varolan gerçekliklerden birazcık farkı alanlara, spiritüel gerçekliklere, biraz daha insanın benliğiyle enerjisel alanlara, içindeki varoluşla ilgili sorular sordurmaya yönlendirdim. Benim profesyonel ve kişisel yaşamımda gelişen ve değişen fiziksel yolculuklar, spiritüel yolculuklarım arasındaki gidiş-gelişlerim, bu gerçeklik alanında sorduğum sorular üzerine kurulmuş bir sergi.
■ Neden ‘Bir Başka Gerçeklik’?
15 yaşında okuduğum bir kitap serisinin ilkiydi, Bir Başka Gerçeklik. Bu sergiyle beraber kim olduğum, bu işi neden yaptığım, neden daha önce mekanlar ve daha kurgusal olan, gerçeklikler üzerine yoğunlaştığım sorularını açarak, daha kendimle yüzleşebildiğim sorular sordum. Dolayısıyla sergi daha içeriden, daha samimi, daha herkesin kendine sorduğu, belki de sorulması gerektiğini düşündüğüm sorulara sahip.
‘DÖRT YILLIK BİR KURGUYA SAHİP’
■ İzleyici, eserlerinle arasında nasıl bir bağ kurmalı?
Sanatçı birçok sebepten, kendi deneyimlerinde olduğu gibi, nerede ve hangi zamanda, daha önceki geçmişinde nelere sahipse ve nelere sahip değilse onları birleştirerek yapıyor. İzleyici de, kendi sahip olduğu ve olmadıkları ile o resme bakıyor ve kendisi ile bir takım ilişkiler kuruyor. Sanat birleştirici bir güce sahip ve benim resimlerimde hakim olan katmanlar renk, ışık, kurgu ama kurgunun içerisindeki kendini gerçekliğe bırakış gibi temel unsurlar izleyici ile kişisel bağlar kuracağına inandığım şeyler diyebilirim.
■ Londra’da yaşıyorsunuz. Türkiye’de sergi açma fikri nasıl gelişti?
Milli Reasürans Sanat Galerisi, 2015 yılında bana bir sergi yapmak istediğinden bahsetti. Çok mutlu oldum. Çünkü bu alan benim ilham aldığım, çok özel bir mekandı. Bu sergiyi 2017 için planladık ama hayat bu şekilde gelişmedi. 2014’ten itibaren yurtdışında sempozyumlar ve bir takım projelere katılarak farklı deneyimler edindikten sonra, kendimi Londra’da buldum ve oraya yerleştim. Sergi, dört yıllık bir kurguya sahip.
■ Serginin temelini oluşturan döngüden bahseder misiniz?
Bu serginin temelini oluşturan konulardan biri değişim ama bütün yaşamımızdaki en önemli şey de, denge. Sürekli hareket halindeyiz ve bir yapı yapma bozma konusuyla ilgili pek çok şey deneyimliyoruz. Benim resimlerimde parça ve bütün ilişkisinin olmasının sebeplerinden bir tanesi budur. İngiltere’de okyanusun kenarında deniz kabuğu toplarken, kafamda yer alan her şeyin bir deniz kabuğundan geldiği bir sisteme dayanıyor diye düşündüm. Bunu konuyla nasıl ilişkilendirebilirim sorusu üzerine, bu seriyi gerçekleştirmeye karar verdim.
‘KÖPRÜ OLABİLECEĞİMİ DÜŞÜNÜYORUM’
■ İki yıl sonra sergi için Türkiye’ye geri döndünüz. Yeniden kendi vatanınızda sergi açmak, sanatseverlele buluşmak nasıl bir duygu?
Ben bu sergiyi, ülkeme duyduğum sorumluluk bilinci ile yaptım. Bir Türk kadını ve kadın sanatçı olmak bence çok kıymetli bir olgu. Bunu yurtdışında da deneyimlemek, oradaki bilgileri buradaki bilgilerle dengeleyip, yeniye ve ileriye taşıyabilmek bence çok önemli. İlerleyebilmenin yolu bir şekilde cesaret edip, yola çıkmakla oluyor. Ben uzun vadede bazı şeylere köprü olabileceğimi düşünüyorum. Bunu zaman gösterecek ama umarım bu konuda başarılı olabilirim.
İlgili Bu sergi ülkeme duyduğum sorumluluğum! haberiyle ilgili sizde görüşlerinizi yazarak gündeme dahil olabilirsiniz.