HASAN BASRİ BAŞKAYA / İSTANBUL
Dostoyevski Petersburg’a, Virginia Woolf Londra’ya, James Joyce Dublin’e, Cengiz Dağcı Kırım topraklarına, Marcel Proust Paris’e, Cengiz Aytmatov Kırgız bozkırlarına âşıktı… Şimdiye dek dört öykü kitabı yayımlanan öykücü Nuhan Nebi Çam ise
İstanbul sevgisini anlatmak için aralarında Selim İleri, Senem Gezeroğlu, Sadık Yalsızuçanlar, Yıldız Ramazanoğlu, Necip Tosun ve Sevinç Çokum’un bulunduğu pek çok yazarın İstanbul öykülerini bir araya getirdi. Çam ile ‘İstanbul Öyküleri’ isimli kitabı ilgili konuştuk…
‘İstanbul Öyküleri’ isimli bir hikâye derlemesi yaptınız. Bu fikir aklınıza nasıl geldi?
İstanbul şehrine bir vefa borcum olduğunu düşünüyordum ve bir şekilde bunun tahsil edilmesi gerekiyordu. Bir yazar bunu, bir öykücü bunu ancak ve ancak bir İstanbul antolojisi hazırlayarak yapabilirdi… Bu beldeye neden borcunuzun olduğunu düşünüyorsunuz, diyebilirsiniz… Dört öykü kitabı yayınladım şimdiye kadar. Bu kitapların dördünde bulunan 50 küsur öykünün tamamında mekân İstanbul’dur. Bu şehir sokakları, yolları, kaldırımları, ara ve ana caddeleriyle tüm cömertliğini önüme serdi ve tüm öykülerimde bana eşlik etti. Bir kahramanım âşık oluyorsa ve yürüyorsa Kız Kulesi yolunda onunla birlikte adım adım kederlenen ikinci bir kahraman ve karakterden söz edebiliriz: O kent İstanbul… Rıhtımları, tramvay yolları ve acı acı bağırtılarla geçen cankurtaranlarıyla bu şehir yazdıklarımda yerini ustaca alıyor ve hiçbir şekilde yadırganmayan bir karakter olarak orada duruyor. Tüm bu gerekçeler bir ‘İstanbul Öyküleri’ fikrini bende ortaya çıkardı. Günümüze kadar 30’a yakın İstanbul temalı öykü seçkisi yayımlandı… Onlar yığınlarca eksiklik barındırıyordu. Çoğunda bir insicam yoktu. Birçoğu politik ivmelerin ve yaklaşımların ıslığını çalarak yayımlanmıştı. Has edebiyattan ve kaliteden yoksun çalışmalardı. Bir kesim yazar eserde yer bulabiliyorken, bir kesimi o kitabın sokağına bile yaklaşamıyordu. Ben her şeyi göze aldım ve edebi derinliği olan, İstanbul aşkını burçlarında taşıyan ve şucu bucu demeden bir öyküler toplamı barındıran eser ortaya çıkarmaya çalıştım.
Önsöz’e şöyle başlamışsınız: “İstanbul için ne yapılsa kusurludur, yetersizdir. Ve tüm çabalar eksik kalacaktır.” İstanbul, zihinlerimizde hâlâ görkemli ve şatafatlı bir şehir mi? Ulaşım, yeşil alan ve orantısız betonlaşma gibi o kadar büyük dertleri var ki…
İstanbul bizim imge dünyamızın en şatafatlı, en iffetli, en ütopik hatta biraz daha bencilce söyleyeyim en distopik şehirdir. Yollar geçilmez olur bazı zamanlar, ama biz sövüp sayarız, bunun yanında İstanbul’dan vazgeçmeyiz. Üsküdar’dan Eyüp Sultan’a geçeceksinizdir, iskelede 45 dakika beklersiniz, haziranın sıcağı ve insan yığınları sizi bunaltır ama yine de bu şehri bırakmak istemezsiniz. Aşk böyle bir şeydir. Bir şiir yazarsınız, Necip Fazıl olur Canım İstanbul, dersiniz, Yahya Kemal olur İstanbul’un Fethini Gören Üsküdar şiirini yazarsınız, Orhan Veli Kanık gibi İstanbul’u dinliyorum, dersiniz ve bütün bu söylemleriniz eksiklik, kusur ve açık barındırır. İstanbul’u köşe bucak en iyi şekilde anlatan romanların başında Ahmet Hamdi Tanpıran’ın ‘Huzur’ romanı gelir ama yazarını konuştursanız onlarca, yüzlerce eksik kalan yerlerden bahseder.
Semih Gümüş, tam da bu isimde bir öykü derlemesi yapmıştı. Bu çalışmayı ondan neler ayırıyor? Aynı isme sahip olan çok iyi eserler var, üç farklı ve usta müzisyenimizin ‘Kara Sevda’ isimli farklı parçaları var örneğin.
İstanbul sevdası bir başka. Semih Gümüş’ün ‘Öykülerde İstanbul’ çalışması var, Jale Sancak’ın ‘İstanbul Öyküleri Antolojisi’, Metin Yeğin’in ‘İstanbul Öyküleri’ yayımlandı. Daha eskilerden Abidin Dino’nun kitabı ‘Yeditepe Öyküleri’ adını taşıyor ve ilk baskısı 1934 yılında yapıldı… Bizim çalışmamız güncel ve güncelin nabzını tutuyor. İdeolojik körlük bize yol gösteren olmadı. Kaliteli ve saygın edebi metinleri öne çıkardık. Diğerleri bize yol gösterdi ama onların düştüğü tuzaklardan uzak kalmak için azami dikkatli davrandık.
Bu kitapta yer alan öyküler daha önce herhangi bir platformda yayınlandı mı yoksa ilk defa bu kitapta mı okuyoruz?
Öykülerin bir en fazla üç tanesi bu çalışma için kaleme alındı… Hepsi ya bir kitapta yer aldı, ya bir dergide yayımlandı. Zaten bu kitabın araştırmacılara da kaynaklık edebilmesi düşüncesiyle her öykünün sonuna dipnot olarak alındığı kitap, dergi, yayınevi ve yayın yılı belirtildi.