Brexit’e 100 gün kaldı

brexit-3

İngiltere, üyelerin AB’den ayrılma sürecini düzenleyen Lizbon Anlaşması’nın 50. maddesine göre birlikten 29 Mart 2019’da ayrılmış olacak.

Bunun AB ile bir anlaşmaya varılarak mı yoksa herhangi bir anlaşma olmaksızın mı yapılacağı ise belirsizliğini koruyor.

Brexit’in ertelenmesi, bu konuda yeniden bir referanduma gidilmesi ve hatta bütünüyle iptali gibi seçenekler de masada bulunuyor.

İngiltere ile AB kasımda, bir Brexit anlaşması metni ile tarafların Brexit sonrası ilişkilerine dair bir siyasi deklarasyon üzerinde anlaştı ancak her iki metnin de İngiliz parlamentosunda oylanması, milletvekillerinin muhalefeti nedeniyle ertelendi.

Anlaşmadaki, “tedbir maddesi” ülkede hiçbir kesimi memnun etmezken, Başbakan Theresa May’in bu maddeye zaman tahdidi veya tek yanlı çekilme mekanizması ilave ettirme girişimleri de sonuçsuz kaldı.

May, son olarak anlaşmanın ocak ayının 3. haftasında parlamentoda oylanacağını duyurduysa da muhalefet partilerinin ve May’in azınlık hükümetine dışarıdan destek veren Kuzey İrlanda’nın aşırı sağ Demokratik Birlik Partisinin (DUP) anlaşmaya karşıt pozisyonu değişmedi.

Brexit anlaşmasının tepki çeken maddesi AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti ile İngiltere’nin parçası olan Kuzey İrlanda arasında Brexit sonrasında fiziki sınır oluşmasını engellemeyi amaçlıyor.

“Tedbir maddesi” ile İngiltere’nin bütünü, belirsiz bir süre için AB ile Gümrük Birliği içinde kalacak. İngiltere’nin tek yanlı olarak çekilemeyeceği bu düzenleme içinde ülkenin bazı AB kurallarına da tabi olmayı sürdürmesi gerekiyor. “Tedbir maddesinin” AB ile daha yakın bir ilişki içinde kalmasını öngördüğü Kuzey İrlanda ile İngiltere arasında mal dolaşımında ise “düzenleyici kontroller” yapılması yer alıyor.

Anlaşmayla İngiltere’nin AB’nin uydu devletine dönüşeceğini ve Kuzey İrlanda’nın da ülkeden kademeli kopacağını savunan sert Brexit yanlıları, AB’nin tedbir maddesinin kaldırılmasını engelleyerek İngiltere’yi, Gümrük Birliği ve sonu belirsiz müzakerelere maruz bırakacağını iddia ediyor. Bu kesimlere göre AB üyesi ülkeler de tedbir maddesini İngiltere ile ikili sorunlarının müzakerelerinde koz olarak kullanmaya yönelebilecek.

Ilımlı Brexit yanlılarıyla AB’de kalma taraftarları ise anlaşmanın, İngiltere’yi üye sıfatıyla yönetiminde söz sahibi olduğu AB’nin pasif parçası haline getireceği eleştirisini yöneltiyor.

May’in anlaşması parlamentodan onay alırsa, İngiltere ile AB arasında ülkenin fiili üye olarak kalacağı ancak birliği yönetiminde söz hakkının bulunmayacağı, 4 yıla kadar uzatılabilecek bir geçiş süreci öngörülüyor. Bu süre içinde tarafların İrlanda sorununa da çözüm getirecek kapsamlı bir ticaret anlaşmasına varamaması halinde tedbir maddesinin devreye girmesi gerekiyor.

Anlaşmayla İngiltere’deki AB vatandaşları ile AB ülkelerindeki İngiliz vatandaşlarının kazanılmış hakları korunacak ancak serbest dolaşım sona erecek.

İngiltere ayrıca AB’ye taahhütlerinden kaynaklanan yaklaşık 40 milyar sterlinlik bir “boşanma ücreti” ödeyecek. Büyük bölümü ilk birkaç yıl içinde yapılacak bu ödemenin kalan kısmı taksitler halinde 2064 yılına kadar ödenecek.

Başbakan May, Brexit anlaşmasının parlamentodan onay alamaması ihtimaline karşı ülkesinin AB’den anlaşmasız olarak ayrılması için hazırlıklara hız verdi.

İngiliz hükümeti anlaşmasız ayrılık senaryosuna hazırlıklar için 2 milyar sterlin bütçe ayırırken, iç güvenlikte ve gümrük kapılarında askeri birliklerin görevlendirilmesi gündeme alındı.

Hükümet, şirketlerin ve bireylerin anlaşmasız ayrılık durumda alması gereken tedbirlerle ilgili bilgilendirme paketleri ve tanıtım filmleri içeren bir kampanyaya hazırlanıyor.

AB, İngiltere’nin en büyük ticari ortağı konumunda bulunuyor. İngiltere’nin ihracatının yüzde 44’ü, ithalatının da yüzde 53’ü AB ile yapılıyor. Anlaşmasız ayrılığın da ilk olarak etkisini bu alanda göstermesi bekleniyor. İngiltere’nin AB’den ithal ettiği en önemli temel ihtiyaç kalemini tıbbi malzeme ve ilaç teşkil ediyor. Bu alanda yüzde 90 oranında dışa bağımlı olan İngiltere, bu oranın yüzde 45’ini de AB’den karşılıyor.

İngiltere’nin AB’den yılda 20 milyar sterlini bulan ilaç ve tıbbi malzeme ithalatı, toplam ithalatının yaklaşık yüzde 9’una tekabül ediyor. İngiliz hükümeti, ilaç firmalarından anlaşmasız ayrılık ihtimaline karşı en az 6 haftalık stokla çalışmaları uyarısında bulundu.

Anlaşmasız ayrılık senaryosunda günlük yaşamdaki aksamalara bağlı olarak toplumsal hareketler de olabileceğini bekleyen İngiliz polisi buna yönelik hazırlıklar yapıyor.

Anlaşmasız ayrılık halinde bankacılık sisteminde aksamalar ve gümrük kapılarında uzun kamyon kuyrukları da bekleniyor.

Ülkenin önce gelen iş adamı örgütleri bugün yayımladıkları ortak bildiriyle hükümeti anlaşmasız Brexit ihtimalini dışarıda bırakmaya çağırdı.

İngiltere’de AB üyeliği konusunda yeni bir referandum yapılması için kampanya yürüten gruplar bulunuyor. Bunlara eski başbakanlardan Tony Blair gibi siyasetçiler ile Macar asıllı ABD’li işadamı George Soros da destek veriyor.

Önceki ay Londra’da düzenlenen Brexit karşıtı yürüyüşe yaklaşık 700 bin kişi katılmıştı.

Avrupa Adalet Divanının geçen hafta açıkladığı kararda İngiltere’nin Brexit sürecini tek yanlı durdurabileceğine hükmetmesi, ülkedeki Brexit karşıtlarını cesaretlendirmişti.

AB yanlısı çevreler en azından Brexit anlaşmasının metninin halk oyuna sunulması gerektiğini savunuyor.

Ancak ülkede Yüksek Seçim Kurulu, herhangi bir referandum içinde 10 haftayı bulan bir hazırlık süreci gerekeceği uyarısında bulunuyor. Bununla birlikte AB tarafı, bir referanduma veya erken seçime gidilmesi durumunda 29 Mart tarihinin ertelenmesine sıcak bakabileceği belirtiliyor.

Başbakan May referandum önerisine karşı çıkarken, yeni bir referandumun da kaybeden tarafın itirazıyla karşılaşabileceğini ve bunun ülkedeki bölünmüşlüğü derinleştirebileceğini savunuyor.

Yapılan anketlerde de ülkede seçmenin Brexit konusunda hemen hemen yarı yarıya bölünmüş olduğu görülüyor.

Brexit referandumuna karşı çıkanların bir diğer gerekçesini de yeni Brexit oylamasının İskoçya’da da yeni bir bağımsızlık oylaması için temel teşkil edebileceği oluşturuyor.

Ana muhalefetteki İşçi Partisi hükümetin Brexit anlaşmasına karşı çıkarken, yeni referandum fikrine de mesafeli duruyor.

İşçi Partisinin öncelikli hedefini, kendi iktidarını sağlayacak bir erken seçime gidilmesi teşkil ediyor.

Brexit anlaşmasının parlamentoda reddedilmesi halinde, İşçi Partisinin May hükümeti hakkında bir gensoru vererek hükümeti düşürmesi ihtimali bulunuyor.

Jeremy Corbyn liderliğindeki parti geçen yıl yapılan erken seçimde bütün beklentilerin ötesinde bir başarı göstererek oy oranını yüzde 40’a çıkarmıştı.

Tedbir maddesinde bir değişikliğe gidilmemesi durumunda, DUP’un da hükümete desteğini çekmesinin erken seçim ihtimalini kuvvetlendireceği belirtiliyor.

Öte yandan May’in liderliğindeki Muhafazakar Parti içinde de derin bir Brexit çatlağı bulunuyor. Partideki sert Brexit yanlısı milletvekilleri önceki hafta May’in liderliğine ilişkin gidilen güven oylamasında başarılı olamadılar ancak partinin parlamento grubunun yüzde 37’sini oluşturdukları ortaya çıktı.

May’in Brexit anlaşması konusunda ısrarlı olması durumunda, muhalif milletvekillerinin partiden kopması ve yeni bir parti kurması da olasılıklar arasında gösteriliyor.

Theresa May, Brexit anlaşmasını savunurken, bunun alternatifinin “anlaşmasız ayrılık” veya “Brexit’in bütünüyle iptali” olacağını iddia ediyor.

Ülkenin Brexit konusunda yeni bir referanduma gitmesi veya iktidarın bir erken seçimle el değiştirmesi halinde sürecin tersine çevrilmesi güçlü bir ihtimal sayılıyor.

İngiltere’nin Brexit’i parlamento kararıyla da durdurması yasal olarak mümkün ancak karar halk oylamasıyla alındığı için bu adımın atılması mümkün görülmüyor.

Avrupa Adalet Divanının geçen hafta açıkladığı 50. madde kararı Brexit’in iptalinin yasal zemini sağlamış oldu.

İskoçya 2014’te bağımsızlık referandumuna gitmiş ancak İngiliz hükümetinin “Bizden ayrılırsanız AB’den de ayrılmış olursunuz” şeklindeki propagandası ile İngiltere’nin parçası kalma yönünde sonuç alınmıştı.

Brexit krizi, özellikle de “anlaşmasız ayrılık,” İskoçya’da yeni bir bağımsızlık referandumunu gündeme getirebilir.

“Tedbir maddesini” Kuzey İrlanda’ya tanınmış bir ayrıcalık olarak yorumlayan İskoçya’da, bu da bağımsızlık yönündeki eğilimleri güçlendirebilir.

Uzun yıllar ayrılıkçı Katolikler ile İngiltere ile birlik yanlısı Protestanlar arasında çatışmalara sahne olan Kuzey İrlanda’da bu tarihi gerilim Brexit’e de yansımış bulunuyor.

Adaya barışı getiren anlaşmaya göre Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasında sınır bulunmaması gerekiyor.

Bu zorunluluk, İngiltere’nin bütün Brexit müzakereleri tıkayan ve süreci krize dönüştüren “tedbir maddesi”nin de temelinde yer alıyor.

Protestanlar İngiltere ile aralarına dolaylı sınır girmesini istemezken, Katolikler aynı hassasiyeti İrlanda Cumhuriyeti konusunda taşıyor. Bu soruna tarafları tatmin edecek bir çözüm bulunamaması halinde, adanın yeniden terör ve çatışma günlerine dönebileceği uyarısında bulunuluyor.

Belfast Anlaşması’na göre Katolik ve Protestanların ortak hükümetiyle yönetilmesi gereken Kuzey İrlanda’da, geçen yıl bozulan hükümetin yerine yenisi de henüz kurulamadı.

İngiltere 23 Haziran 2016’da yapılan referandumla yüzde 48’e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı almıştı.

AA

Exit mobile version