İş dünyası ve sanat…
İki ayrı alanın benzerliği az gibi gözüksede, birçok noktada yolları kesişen ve unsurları örtüşen bir ikiliden bahsediyorum. İş dünyası girişim-yatırım-risk-katma değer vb. birçok ana tema ile günlük şemasının oldukça değerli olduğu, hemen her insanın yaşam serüveninde farklı ölçülerde içerisinde bulunduğu alandır. Sanat ise evrenin ta kendisiyle başlayan bir tablo diyebiliriz. İnsanlık varoluştan bu yana hemen her an sanat ile iç içe olmuş ve gelişmiştir. İş dünyası ve sanat dediğimiz zaman ise gayret, mücadele, planlama, girişkenlik, üretkenlik, analiz, yetenek ve daha niceleri…
Bugün, iş dünyası ve sanat ikilisinin önemli isimlerinden BİROL SOYLU ile sizler için röportaj yapacağım.Projeleri, girişimleri, yatırımları, başarıları, deneyimleri ve siz değerli okurlarıma tavsiyeleri ve merak edilenleri konuşacağız.
1) Merhaba Birol Bey, öncelikle internetin ve basın medya kuruluşlarının aktardığı cümleler çoğu zaman yanıltıcı bilgiler içerebiliyor ve bilgi eksik kalabiliyor. İçlerinde sizi tanımayan ve bu röportaj ile tanıma fırsatı olan okurlarım için bize kendinizden biraz bahseder misiniz? BİROL SOYLU kimdir?
Merhaba, bahsetmek birkaç saati konu alabilecek bir durum olabilir :) Okurlarınız için keyifle kısaca BİROL SOYLU kimdir sorusunu yanıtlamak isterim. 1963 yılında Sasalı da dünyaya geldim. Sonrasında babamın işleri nedeniyle Ankara’ya taşınmamız gerekmiş ve henüz bebek olduğum içim doğum yerim orası olarak bilinir.
Ankara’ da gençlik yıllarımı yaşayamadım. Malum 12 Eylül sebebiyle Ankara’yı terk ettim. Antalya’ya göç ettim ve turizm sektöründe komi olarak ilk iş dünyasına girişimi sağladım. Sonrasında uzun yıllar turizmin tüm kademelerinde çalışarak deneyimlerimi edindim ve 5 yıldızlı birçok otelin genel müdürlüğünü yaptım.
Sonrasında bir vesile ile İzmir’e geldim. Saygı ve rahmetle andığım Ahmet Piriştina’nın son işe aldığı genel müdür olarak, İzmir Büyükşehir Belediyesinin turizm firması Grand Plaza turizmin genel müdürü olarak 4 yıl görev aldım ve emekli oldum. 2014 Yılın Turizm işletmecisi seçildim ve sayısız ödüller ile yaşamım boyunca çalışmak eylemine hep sadık kaldım.15 yıldır kendi işlerimi yapıyorum.
CHP Geçmiş Dönem Dsiplin Kurulu Başkanlığı yaptım.
Birol Soylu ile 10. Köy programı televizyonculuk ile ilk tanışmam oldu. Normalde babadan oğula geçer derler. Bizde oğuldan babaya geçti diyebilirim. Oğlum Ahmet Utku Soylu, film sektörüne girmeme vesile oldu. Film yapım şirketimiz var ve 3. belgeselimizi çekiyoruz. Pembe Misafirler ile flamingoları konu alan belgeseli ile Los Angeles, Berlin ve birçok ülkede ödüller aldı.
İzmir Arena anın kurucusuyum ve birçok firmanın kuruculuğunu yaptım.
Marka yönetim ve danışmanlığı, medya camiası ve siyaset olarak üçe ayırabileceğimiz çalışma hayatım bulunuyor. Çalışmak çalışmak çalışmak… Benim yaşam enerjim ve beni besleyen en temel unsur çalışmak diyebilirim.
2 ) Tecrübeleriniz, vizyon ve misyonunuzu her zaman şeffaf yansıtıp, iş dünyasında kararlı ve istikrarlı projeler, yenilikler ve nice başarılara imza atarken aynı zamanda birçok zorlukla karşılaşıp mücadelerle de dolu bir dönem yaşadınız. Sizi vazgeçmeden inandığı yolda devam etmeye ikna eden o sır neydi?
Yaşadığım olaylarında etkisidir. Demirin dövülüp çelik olması, elmasın baskı altında gerçek değerine ulaşması gibi diyebilirim. Yoksulluk, işkence, yaşam mücadelesi hayat başarmak üzerine hedeflediğim bir alan haline dönüştü. Pes etmek veya vazgeçmek karakteristik yapımda varoluşuma ters kaldığı için zaten hiç düşünmedim. Savaşçı bir babanın oğluyum ve savaşçı bir yapıdayımdır. Devrimci mücadelenin içinden gelen bir insan olarak biz bu öğreti ile büyüdük. Çalışmak ve başarmak temelleri ilkem oldu hep, kazanç odaklı değil başarı odaklı oldum. Çünkü başarmak kazancı getirir fakat kazanmak bir başarı getirmeyebilir.
3) Medya camiasında keyifli, yenilikçi, etnik ve öz değerlerine sahip çıkan oldukça beğeni ve talep gören birçok projeye imza attınız. Projelerinizde ki başarının sırrı halkın nabzını tutarak yola çıkmak mı veya gözlemle-sentezle-yorumla üçlüsü ile yeni bir yorum doğurmaktan geçiyor?
Doğaçlama diyebiliriz. Belgeseli örnek vermem gerekirse ” bunu kim beğenir, ne yaparsak hoşlarına gider” gibi ticari kaygısı olan bir çalışma prensibini onaylamıyor ve kullanmıyorum. Tahtacılar ın hayatını anlatıyorsak onlara anlattırıyoruz. Değiştirip veya varolanı çarpık olarak anlatarak yansıtmıyoruz.
Siyasette de öyle, ben kürsüde konuşurken ” ne demeliyim, kim ne dersem bana kızmaz ” değil tabi ki kastım saygısızlık yapmak değil ama doğru olan ne ise onu söylemeyi tercih ederim. Bu nedenle biat edenleri kabul eden alan beni mükafatından çok zararını gördüm. Özgürlükçü ve siyasi mücadelenin içinden gelen bir birey olarak ben düşündüğümü ve doğru olanı söylemediğim zaman kendimle ters düşerim.
Program yayınlarım, siyasi, kültürel, turizm ve tüm iş dünyasında samimiyeti olmayan, biat eden, taraf tutan kimse ile iş birliği yapıp kendimle ters düşmeyen projelere imza attım. Para hırsı veya ticari kaygım olmadığı içinde düşünsel özgürlüğümden bir ödün vermemeyi tercih ediyorum.
4) ‘’Akdenizden Egeye Tahtacılar ‘’ belgeseli turnesinde ve Türkiye’yi geziyor. Oldukça beğeni ve talep aldığı bilinmekle birlikte projenin oldukça sanatsal ağırlıkta olan yapısı ayrıca takdir görüyor. Okurlarım için sizden de dinlemek isterim;
Birol Soylu ‘’Akdenizden Egeye Tahtacılar’’ belgeselinde yapımcılığı üstlenirken hangi unsurlar ile özdeşleşti ve bu belgeselde ”bu mesaj beni de yansıtıyor” dediğiniz ana unsur nedir?
Sadece ben değil bu haksızlık olur, ben yapımcı olarak proje sahibiyim diyebilirim. Ama tüm ekip arkadaşlarımızın inancı, benimsemesi ve iş birliği ile bu proje var oldu. İlginç bir hikayesi var. Avşar Türkmeni yim, Bektaşi soyundan gelmeyiz. Yani evet akraba kavimiz ve bu bir unsur oldu. Pembe Misafirler belgeselini oğlumla çektikten sonra İzmir de projeler geliştirmeye başladık ve elimizde 4 5 proje daha var.
Tahtacılar Federasyon Başkanı Yolcu Bilgiç, o olmadan bu belgesel hayata geçmezdi. Benim dostum olması biraz vesile de oldu. Oğlumla Çeşme ye geçerken Narlıdere den geçiyorduk ve aklıma geldi. Narlıdere için biz tahtacıların Patrikhanesi deriz. Tahtacılar köyü ve dostlarımız var, neden başka bir arayışa girelim diyerek onları ziyaret ettik. Yolcu ile toplantımızı yaptık ve belgesel yolculuğuna çıktık. Bu işe katkı ve desteğini sunan herkese minnettarız tabiki de anmamak haksızlık olur. İnsanların bu öz kültür, bu miras aslında izleyen herkes özünün burada olduğunu görecek diyebilirim.
5) Son olarak Birol Soylu iş dünyasına yeni girecek olan genç okurlarıma başlangıçlarında ilk adımlarından olması adına ne tavsiye edersiniz?
Bizim zamanımız ile şu an gençlerimizin dönemi oldukça farklı ama bir konuya değinmek isterim. Kolay pes etmeyin, bunu gözlemliyor ve oldukça üzücü buluyorum. Yeni neslimizin bu kadar basamağın ilk adımında pes ediyor olmaları, ve doğrudan orta basamaklardan başlamak istiyorlar bu mümkün olmadığı gibi sağlıklı da olmaz. En başından adım adım ve emekle gidilmesi gerekiyor. Kolay para kazanmanın yollarını arayan sayısız genç görüyorum bu doğru, sağlıklı ve sonuç odaklı değildir. Genç arkadaşlara bu nedenle tavsiyem, çalışın- pes etmeyin – mücadele edin. İlk başarısızlıkta darmaduman oluyorlar. İflas edip yıkım yaşayan insanlar görüyorum. İflas çok büyük bir deneyimdir ve bundan korkmayın. Kısaca söyleyebileceklerim bu kadar, teşekkür ediyorum.
Hoşçakalın…