Bir Hızlı Tren macerası!

416_b-6

       AKP’nin 5. olağan kongresinde barkovizyonlarda gösterip gösterip, “Onlar konuşur, AKP yapar!” diye övündüğü “eser”lerden biri de İstanbul-Ankara arasındaki “Hızlı Tren”di…

      Meğer övünmekle ne kadar haklılarmış, şimdi size, “Hızlı Tren’le” yolculuk yapan yaşlı bir vatandaşın hikâyesini kendi satırlarından aktaracağız:

      18 Ağustos Salı günü sabahın köründe Pendik’e yollandım. Hızlı trenin Haydarpaşa’dan kalkması ne kadar isabetsiz. O güzelim Haydarpaşa gar binası rantçılara mı verilecek acaba?

      Otomobilimizi tren otoparkına koyduk, gara yollandık. Girişi hiç estetik ve temiz değil… Fayans kaplı sıradan duvarlara çirkin ilanlar kâğıtlar yapıştırılmış, yazılar yazılmış. Estetik ve temizlik sıfır.

      Trene bindik. Bu tren pek hızlı sayılmaz, bazı yerlerde kağnı gibi gidiyor. Yolculuğumuz dört saate yakın sürdü. Çin’de, Japonya’da, bazı Avrupa ülkelerindeki gibi gerçekten hızlı tren olsaydı bir buçuk, bilemedin iki saatte Ankara’ya giderdi.

      Yolda kahvaltı ettik, ikramların içindeki börek konusunda bir nimet olduğu için Allah’a şükrederim amma o börek, 10 üzerinden ancak 4 alabilirdi.

      Dönüş: Çarşamba günü Ankara garından bindik. Eskişehir’e varmadan klimalar bozuldu, hava sıcak, pencereler açılmıyor, ter içinde kaldım.

      Eskişehir’de yolcuları trenden indirdiler. Arıza var, bir buçuk saat sonra başka tren gelecek, onu bekleyin dediler.

      Peronda birkaç bank var amma, hepsi dolu. Bendeniz yaşlı bir vatandaş olarak nerede oturacağım, bir yer göstermediler, bir tabure bile vermediler.

      Gardan çıktım, karşı taraftaki kafede çay içtim. Bazı kadın ve kızların açık saçık dekolte rüküş kıyafetli tavırları hiç hoşuma gitmedi.

      Yeni tren geldi, bindim. Vagonda başı örtülü üç küçük çocuklu bir bayan vardı. Çocukları yüz küsur desibel ciyak ciyak bağırıp durdular, beyinleri zonklattılar, hatuncağız bir kere bile yavrularım susun demedi. Tren idaresi kadını uyarmadı.

      Bir ara tuvalete gitmek gerekti. Pislik içindeydi. İhtiyacını görmek, abdest almak mümkün değil, her yeri affedersiniz sidik içinde… Klozet kapağı iğrenç. İftihar ettiğimiz trenlerin tuvaletleri böyle mi olmalıdır?

      Beş sene kaldığım Almanya’da bir gün Hannover-Köln arasında sefer yapan bir trene binmiştim. Kompartımandan gelip geçtiğini görüyordum, bir temizlikçi kadın on dakikada bir tuvaletlere bakıyor, temizliyor, limon parfümü sıkıyordu. Her yer ışıl ışıl, bembeyaz, pırıl pırıl, tertemiz idi.

      Gecikmiş olarak Pendik’e geldik. Bin zahmet ve sıkışıklık içinde Harem, oradan araba vapuru ve oh çok şükür fakirhâne…

      Bu satırlar Mehmet Şevket Eygi’nin Vahdet Gazetesi’nde kaleme aldığı satırlar…

      Bir “hızlı tren” sizce hangi sebeplerden iki saatlik yolu 4 saatin üzerinde alır? Bu çağda trendeki bu pislik neyle izah edilebilir?

      Böylesine övünülen bir eser bile bu kadar yerlerde sürünüyorsa, AKP’nin diğer icraatlarına yakından baktığımızda acaba neler görürüz?

      Bütün bu utanılacak manzaraların sebebi “Görevi ehline vermemekten” başlayarak, “hizmet sırasında dönen diğer dolaplara” kadar devam eder gider…

      Her şey düzgün başlayıp düzgün ilerleseydi sonuç bu kadar kötü olmazdı tabii ki…

               

Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz. 

Exit mobile version