Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete

24715_b-1

Millî duyguları felç olmuş kibir anıtları devlet-i ali’nin tepesine çöreklenirse, cemaat tarikat dediğimiz oluşumların da desteğiyle Türklüğün ayaklar altına alınmasına rıza gösterirse Türkiye işte böyle bedbaht bir şekilde yönetilir… Ne gideceğiniz yol, ne de varacağınız bir hedefiniz olur. Sürekli sağa, sola yalpa yaparsınız. ABD ile başınız sıkışır Rusya’ya koşarsınız, Rusya ile sorun yaşarsınız ABD’ye koşarsınız. İsrail’e her gün ağız dolusu laf söylersiniz ama diğer yandan ticari ilişkileriniz en üst seviyede devam eder. Ekonomik anlamda dışa bağımlı hale geldiğiniz için dik durmanız da pek mümkün olmaz.

Bakmayın siz öyle sabah, akşam destan yazıyoruz diye nutuk atanlara.. Destan yazılan ülkede insanların millî gelirden aldığı hasıla insanı huzurlu, mutlu ve sağlıklı kılar. Ülkemizde bugün insanların sosyal yaşantıları içler acısı olmasına rağmen siyasi iktidar hâlâ toz pembe tablolar çizmekte, medyada konuşlandırdığı yandaşları ile Türkiye’nin göklerde uçtuğu masalını anlatmaktadır.

***

Bakınız bu ülkede Mehmetçiğe kurşun sıkan eşkıya sürüsü ile Oslo’da masaya oturuldu. ”Her şey iyi olacak” diyerek askerleri hapishanelere doldurup teröristleri Habur’da davul zurnalarla karşıladılar. Binlerce vatan evladı haksız hukuksuz yere mağdur edildi ve hâlâ içeride olanlar var. İmralı kapısında icazet bekleyen, Şivan Perver’le el ele vererek ”Megri megri” türküsünü söyleyen sözde demokrasi kahramanı siyasetçiler çok uzağımızda değiller..

PKK’nın 7 aşamalı planını hayata geçirmek için sokaklara akil adamları salanlar ve milleti kandırmak için seferber olanlar henüz oturdukları koltuklardan kalkmış değil. “Biz terörle pazarlık yapmayız” diyerek iktidara gelenlerin Apo’ya postacılık yapacak kadar ileri gittiklerini ve hatta ondan gelen mektuplarla devleti yeniden dizayn etmeye çalıştıklarını henüz unutmadık.. O zaman iktidardaki zevata şöyle seslenmiştim: “Apo’nun mektuplarıyla bu devlet ayakta kalacaksa, ölelim daha iyi. Pazarlık yapmanın da bir şerefi ve haysiyeti var. Siz resmen teslim oldunuz!..”

Türklük yerine eşit vatandaşlık diyerek eveleyip geveleyeceğinize, yiğitçe ortaya çıkıp “Artık ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyene sözünü tarih kitaplarından sildik. Andımızı kaldırdık. Artık siyasal İslam’ın cihad hükmü gereğince Türklüğe savaş ilan ettik” diyecek kadar cesur değil misiniz?

Eşit vatandaşlık diye millî bir kimlik dünyanın neresinde var. Takiye yaparak bu milleti nereye kadar kandırabilir ve ülkenin rotasını değiştirebilirsiniz? Ülkemizde yabancı ajanlar ve istihbaratçılar cirit atıyor ama ülkeyi yöneten siyasi iktidar hâlâ siyasi rant ve oy peşinde..

Bir Devlet Başkanı aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı olabilir mi acaba? Böyle bir yönetin şeklinin demokratik olması mümkün müdür. Tek adam olabilirsiniz. Kral veya padişahlıkla ülkeyi yönetebilirsiniz. Ancak ülkede her türlü otoriteyi ele geçirmenize rağmen siyasi parti genel başkanlığı da ne oluyor? diye sormazlar mı adama.

Bütün dünya bu garip durumu hayretle izliyor. Devletin bütün yetkilerini elinde bulunduran koskoca bir devlet başkanı, seçim meydanlarına çıkarak diğer siyasi partilere karşı siyaset yapıyor. Bu kadar gücü elinde bulunduran bir otoriteye, hangi kurumsal örgüt karşı koyabilir ve seçim kazanabilir. Yüksek Seçim Kurulu’nun bile gözleri Saray’dan gelecek talimata bakıyorken hak hukuk ve adaletten kim bahsedebilir bu ülkede..

***

Bu devleti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk devlet-i ali menfaatlerine hiç zarar gelmeyecek şekilde yeni bir yönetim şeklini benimsemiş ve ”Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir” demiştir. Bugün geldiğimiz noktada ise Başbakanlık makamı lağvedilmiş ve egemenlik saraya devredilmiştir. Bakanlar Kurulu artık Saray’da toplantılar yapıyor ve Sayın Tayyip Erdoğan ne derse herkes onun dediklerine göre devleti yönetiyor.

Başkanlık geldiği takdirde ülkeyi uçuracağız diyenler sahi neredesiniz.?

Yazara ait yayınlanan son makaleleri buradan okuyabilirsiniz. 

Exit mobile version