Belediye seçimleri

13_b-6

              Siyaseti düşmanlıklar üzerinden kurar ve yürütürseniz elbette olacağı budur?

Belediyeleri kim alacak?

Söyleyeyim: Seçme ve seçilme hakkına sahip, yasal uygunluğu bulunan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları alacak.

Yasal uygunluğa kim bakacak?

Yüksek Seçim Kurulu..

Bir gariplik mi var?

Yok!..

Öyle ise derdiniz ne?

Burada Türkiye’nin içinde bulunduğu şartların beraberinde getirdiği bir tek sorunlu alan var.

O da HDP..

Bunun dışında siyasetin sorunlu alanı yok.

Öyle ise kim kazanırsa kazansın, meşru zemin içinde bu ülkenin vatandaşlarından biri kazanacak ve 1580 Sayılı Belediye Yasası’na uygun olarak görevini yapacaktır.

Sırf bunun için, “Belediyeleri kaptırmayalım. Birlikte el ele verip mutlaka iktidara kazandıralım” demenin mantığı ne? Sözü edilen iktidar mutlak bir iktidar mı, yoksa demokratik kuralların gereğine göre seçilip iş başına gelmiş bir iktidar mı?

Eğer iktidar mutlaktır diyorsanız, bu durumda demokrasiden söz etmek anlamsızdır. Ve elbette mutlak iktidarın yapacağı her şey, belediyeler de dâhil bütün devletin sahibi haline gelmektir. Yok, eğer halen daha az da olsa bir demokrasimiz varsa, bu durumda iktidar bütün kamu kurumlarını kendi kontrolü altına almamalıdır. Bunun için de zorlayıcı bir çabanın içine girmemelidir. Çünkü seçilecek her bir belediye zaten kendisine bağlı olacak ve ister istemez yürürlükteki yasalara göre işlerini yapacaklardır. Seçilen her bir belediye ayrı bir eyalet, farklı bir başkaldırı merkezi olmayacaktır. 

Bu durumda siyasal yaşamın doğal şartları dururken, bunu ölüm-kalım meselesi haline getirmenin ne gereği var?

                Yok, kombin yapalım.

Olmadı, birlik kuralım. O da olmadı, sen nereyi istiyorsun ben nereyi istiyorum anlaşması yapalım diye derin bir uğraş vermenin anlamı nedir?

Bırakın da halk, kendince kabul ettiği, önemsediği adamları gönül rahatlığı ile seçsin. Bir demokrasi şöleni olsun.

Az evvel de belirtiğim gibi bir tek açmazımız var. Bu konuda kaygılarımız sürüyor.

Acaba HDP’li adaylar seçildikleri yerde, salt belediyecilik mi yapacak, yoksa geçmişte olduğu gibi yine PKK’ya lojistik desteğin yanında belediye kaynaklarını mı aktaracaklar?

Buna odaklanmak zorundayız. Bunun dışında bırakalım da siyaset olağan akışında yol alsın.

Siyasal bir denge oluşsun.

Ülkede siyasi düşmanlık yerine siyasi yarış öne çıksın.

Kamplaşma ve kamplaştırma siyaseti bugüne kadar kime ne fayda sağladı? Ülkenin ne çıkarı oldu?

Tam tersine kamplaştırma siyasetinin yarattığı düşmanlık havası, toplumsal alanı germekte ve üstüne üstlük insanların bir kısmı öteki kısmını sahiden düşmanmış gibi algılamakta.

Buna ne hakkınız var?

Biz aynı milletin, eşit yurttaşlık bağlarıyla birbirine bağlı insanlarıyız.

Bir taraftan tek bayrak, tek millet, tek vatan diyeceğiz, öte yandan tek olanları birbirinin düşmanıymış gibi göstereceğiz?

Madem bir yarımız, öteki yarımız karşısında hain, öyle ise hangi zeminde tek millet olacağız?

Yerelde ittifak arayışlarıyla siyaseti tepeden inmeci bir zeminde ayrıştırıcı bir dil ile zihinleri düşmanlığa ikna edilmiş bir toplum yaratmak; hangi millîliğin, vatanseverliğin, ahlakın ve dinin gereğidir?

Yazara ait yayınlanan son makaleleri buradan okuyabilirsiniz. 

Exit mobile version