Osmanlı Devleti’nde yabancı devlet adamı ve elçilerin kabul edildiği, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde önemli etkinliklere ev sahipliği yapan Dolmabahçe Sarayı Süfera Salonu’nun restorasyonunda ilginç ayrıntılara ulaşıldı. Döşemelerin altından 1917 yılına ait bir not, 1852 yılına ait sarayın yapımında çalışan ustaların imzaları, ufak boya şişeleri, numuneler ve zımpara parçaları çıktı. Bulunan parça ve numuneler Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı tarafından koruma altına alındı.
Odada yürütülen çalışmalarda keşfedilen malzeme ve teknikler ise literatüre geçti. Yerine göre 10 kat boya raspasından sonra ulaştığı sıva, unutulmuş özgün tekniklerden biri olarak bilinirken, duvar üzerinde mermeri andıran desenlere sahip olan sıvaya uygulanan bezir yağı, balmumu ve reçineli boya tekniği de ilk defa bu çalışmada teşhis edildi. Süfera Salonu’ndaki çalışmalar, yapımda kullanılan malzemenin büyüklüğü ve dayanıklılığı konusunda ipuçları veriyor. 665 metrekarelik salonda parkelerin altına döşenen 20 metrelik yekpare kiriş, Karadeniz Bölgesi’nde yetişen bir çam türünden elde edilirken, kirişlerin üzerinde kullanılan 13 metrelik tek parça kaplama tahtalarına sadece Dolmabahçe Sarayı gibi büyük ve tarihi yapılarda rastlanıyor. Salona açılan elçi kabul odasının çatı arasında ahşap çatı makasının üzerine kurşun kalemle yazılan notta şu ifadeler yer alıyor: “Bekçi Yunus 1333 yılı… Dolmahçe-i Hümayun elektrik tellerini tefriş için bu saray üzerine çıkıp burada oturmuşlardır. Yani nevbet beklediği. 22 Teşrin-i sani 1333 / 22 Kasım 1917. Harb-i Umumi’nin iş bu… zamanı, Yunus.” Sıva altına yazılmış Ermenice not, elçi kabul odasının duvarında görülen ve kurşun kalemle çizilmiş desenler, saray inşa edilirken çalışan ustaların izlerini taşıyor. Süfera Salonu ve çevresindeki odaların duvarlarında yürütülen konservasyon çalışmalarında Osmanlı Devleti’nin bu alan için ağırlıklı olarak kırmızı rengi tercih ettiği belirlendi. Sarayda daha çok güç ve iktidarın görünür kılınmak istendiği alanlarda kullanıldığı bilinen, sıva ve boyaların altından çıkan kırmızı doku, özgün haliyle muhafaza altına alındı.
Milli Saraylar İdaresi Başkanı Dr. Yasin Yıldız, yapımı 1853’te tamamlanan sarayda restorasyon sırasında, süslemelerin, temizlikleri yapan ekibin, 1852’ye ait ustaların imzasını bulduğunu, bunun da ilk süslemenin inşaatın tamamlandığı yıldan 1 yıl önce başladığını gösterdiğini anlattı. “Burada yapılan çalışmalarda 1917 yılında yapılan küçük kapsamlı bir tadilata ilişkin notlar buldu arkadaşlarımız. Restorasyon işleri bu tür sürprizlere her zaman açık. Bu not bizim için oldukça ilginç. Çünkü 1917 yılına ait bir not. Yani Birinci Dünya Savaşı tüm hızıyla devam ederken Dolmabahçe Sarayı’nda da bir takım tadilatların yapılmış olduğunu biz burada bulduk” dedi.
Restorasyon sırasında ufak boya şişeleri, numuneler, zımpara parçaları, dönemine ait kağıt parçaları, notlar bulunduğunu belirten Yıldız, şunları söyledi: “Bunların hepsi muhafaza ediliyor. Tarihi değeri kadar belge değeri de çok önemli. Burada yürüyen süreçlerin yapı yaşadıkça restorasyonu ihtiyacı mutlaka olacaktır. 160 yıllık tarihinde bu alanın en büyük restorasyonu yapılıyor şu anda. Bittiğinde Dolmabahçe Sarayı’nın yüzde 15’lik bölümünün restorasyonu tamamlanacak. Restorasyon, Milli Saraylar İdaresinin öz kaynakları, kendi malzemesi, kendi işçileriyle, bilim kurulunun gözetiminde yürütülüyor.