BAZILARI DAHA EŞİT

YIMG_98F9B2-71FD04-96DBC2-AD7AD1-AF5833-731972-6

Misafir bereketiyle gelir derler. İnanan inanır, inanmayan için yapacak bir şey yoktur. Meseleleri tek yönüyle görmek bizi kör etmese de görmemizi engeller. Konu Suriyeli muhacirler. Hoş şimdi onlara mülteci demek moda ya. Muhacirler, memleketlerinden sürgün edilmiş kişilerdir. Onların gelişi zorlu şartlar neticesinde gerçekleşir. Misal olarak turistlere muhacir demeyiz veya daha fazla para kazanmak için başka bir ülkede iş arayanlara. Vatanından ayrı düşürülen kişilerin adıdır muhacir. Muhacirlere neden kol kanat gerer bu toprakların insanı. Çünkü canından aziz bildiği Peygamber Efendisi muhacirdir. Medine, Peygamber Efendimiz’e kol kanat gererken, belirli bir zamana kadar burada yaşayabilirsin şartı getirmemişti. Aksine, onun canını kendi canı gibi bileceğine söz vermişti. Bu durumun anlam ifade ettiği kişiler için, bu yeter de artar, yazı burada bitmiştir.

Bu beni ilgilendirmez, ben anlamam, zamanı şartları içinde değerlendirelim diyenler için devam ediyoruz. Muhacir kelimesini de mülteci ile değiştiriyoruz. Mülteciler yük değildir. Evet, ekonomi için getirdiği birtakım yükler yok değildir. Ama bütün olarak baktığımızda bereketiyle gelirler. Mültecilerin gittiği ülkelerin genelde ekonomik sıçramalarını artırdığını görürüz. Norveç, nüfusuna oranla en fazla mülteci barındıran ülkelerden biridir. Hem ekonomik, hem sosyal olarak mültecilerin topluma sağladıkları faydanın en somut görüldüğü ülkelerden biridir. Standart & Poors’un geçen yıl yayınladığı raporda mültecilerin Türkiye ekonomisine de önemli katkılar sunduğu ifade ediliyordu. Benzer şekilde İtalya’da mültecilerin ekonomiye oluşturdukları yükle sağladıkları katma değer kıyaslanıyor ve mültecilerin yük olmadıkları ortaya konuluyordu.

Benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Amerika Birleşik Devletleri yoğun şekilde Meksikalı göçmen dalgasıyla karşı karşıya ve belki de ekonomik büyümesini sağlayan en önemli faktörlerden birisi bu göçler. İster tarihi, ister ekonomik olarak bakalım, göç dalgalarının ülkeler için sağlıklı sonuçlar sağladığını görüyoruz. Ahlaki kısım ise hiç tartışılmaz zaten. Bu mantıklı örneklere rağmen neden hala mültecilerden korkulur. Britanya, mültecileri bahane ederek AB’den çıktı ve şu an bin pişman. Avrupa kapılarını kapattığı mülteciler nedeniyle kaçırdığı fırsatları görmekte geç kalacak.

Peki nedir bu göçmen, mülteci, muhacir karşıtlığı? Bir anlamı olmalı. Görünen tek anlam bir kesimin kendisini diğerlerinden üstün görmesi. Ülkenin gelişmişliği ile çok alakası yok bu durumun.  Evet, ölmesinler ama benimle eşit statüde de olmasınlar. Ben daha üstünüm ve öbürleri ancak bana hizmetkar olabilirler. Birlikte iyi olmaktansa ikimiz de kötü olabiliriz, sadece o daha kötü olsun, yeterli. İşte mültecilere karşı takınılan tavır, vatandaşlıklarına yöneltilen temel itiraz bu temellere dayanıyor. Rasyonel zeminden uzak, basit bir hazımsızlığın ürünü. Turist olarak gittiği ülkeleri anlatmakla bitiremeyenler, o ülkedeki insanları sokağında görünce neden rahatsız olur yoksa? Meselenin temelinde adalet değil, eşitsizlik talebi var. Herkesin eşit insani haklara sahip olduğu bir dünya zihinlerden çok uzak. Bazıları, diğerlerinden daha eşit olmak istiyor. Dert bu.

 

 

Halil İbrahim İZGİ 13 Tem 2016

Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.

Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.

Exit mobile version