ATIK GERİ DÖNÜŞÜMÜYLE ÜLKEMİZ KAZANACAK

img_9269a4-665536-d7bba1-878c12-6a020d-2fa90b-350x350

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Ankara Sanayi Odası’nda (ASO), çevre mevzuatı kapsamında farkındalığın artırılmasına yönelik düzenlenen “Çevre ve Sanayi İstişare Toplantısı”na katıldı.

Bakanlık olarak “Milli Teknoloji, Güçlü Sanayi” vizyonuyla yola çıktıklarını dile getiren Varank, yüksek katma değerli üretim, dijitalleşme, verimlilik artışları ve bölgesel kalkınmayı vizyonun gelişme eksenleri olarak belirlediklerini söyledi.

Varank, üretim için gerekli fiziki altyapı ve mekanların çevre dostu bilinçle oluşturulmasının önemine işaret ederek, Türkiye için organize sanayi bölgelerinin (OSB) iyi bir örnek olduğuna dikkati çekti. Türkiye’de 233’ü faal olmak üzere, 312 OSB bulunduğunu bildiren Varank, söz konusu bölgelerin sanayinin disipline edilerek, çevreye etkilerin ortadan kaldırılması ve kentlerin planlı gelişimine katkı sağlanması açısından ön plana çıktığını anlattı.

OSB’lerde atıksu yönetiminden hava kalitesine, gürültü yönetiminden tehlikeli atıklara uzanan pek çok alanda yasal düzenlemeler bulunduğuna değinen Varank, “OSB’lerde sanayici dostu yaklaşımla, gerekli altyapı hizmetlerini belirli sistemler dahilinde sanayicinin hizmetine sunuyoruz. Arıtma tesisi gibi ortak kullanım alanları, OSB’lerde yatırımcılara önemli rekabet avantajları da getiriyor. Sunduğumuz kredi desteği, kalkınma ajansı kaynakları ve OSB’lerin kendi imkanları sayesinde faal durumdaki 162 OSB’nin atık su arıtma problemi çözülmüş durumda. Arıtma problemleri devam eden 21 OSB’nin altyapısını yatırım programımıza aldık, inşallah bunların da altyapılarını çözeceğiz.” diye konuştu.

“Yeşil OSB Yol Haritası’ tamamlandı”

Varank, bakanlık kontrolündeki sanayi sitelerinde ortaya çıkan atık suların, belediyelerin kanalizasyon sistemine verildiğini, kendi arıtma tesisini kurmak isteyen sanayi sitesi yönetimlerine, talepleri halinde her türlü teknik ve mali desteği sunduklarını kaydetti. Gelecek süreçte çevre dostu, yeni ve düşük maliyetli sanayi alanları oluşturmak için tüm paydaşlarla yakın iş birliği içinde çalışmaya devam edeceklerinin altını çizen Varank, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Küresel rekabette daha etkin olabilmek için firmalar arası, organize sanayi bölgeleri temelinde olduğu gibi iş birliği mekanizmalarına ihtiyaç bulunuyor. Günümüzde pek çok ülkede örnekleri bulunan ‘Endüstriyel Simbiyoz’ ve ‘Eko-Endüstriyel Park’ yaklaşımları, bu ihtiyacın bir yansıması. Üretimde çevresel etkilerin azaltılması ve rekabet gücünün artırılması açısından Eko-Endüstriyel Parklar ülkemiz için önemli potansiyeller taşıyor. Bu kapsamda Dünya Bankası Grubu işbirliğinde Şubat 2017’de ‘Türkiye İçin Yeşil OSB Çerçevesinin Geliştirilmesi Projesi’ni başlattık. Projeyle pilot seçilen İzmir Atatürk, Adana Hacı Sabancı, Bursa ve Ankara Sanayi Odası OSB’lerinde kaynak verimliliği, endüstriyel simbiyoz ve yeşil altyapı konularında analiz çalışmaları gerçekleştirildi ve her bir OSB için eylem planları hazırlandı. Ayrıca ilk aşamanın tamamlayıcı bir dokümanı olarak ‘Mevzuat Alanında ve Kurumsal Reformlar İçin Yeşil OSB Yol Haritası’ tamamlandı.”

“Hedef: Geri dönüşüm için toplanan atık miktarın artması”

Varank, Ergene bölgesini de içerecek şekilde seçilecek diğer OSB’lerde işin uygulama kısmını geliştirici çalışmalara odaklanacaklarına dikkati çekti. “Ulusal Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi Veri Tabanının Geliştirilmesi Projesi”yle de iklim değişikliğine yol açan sera gazları ve diğer emisyonların azaltılması politikalarına yön verecek teknik ve istatistiki altyapıyı kurmayı hedeflediklerinin altını çizen Varank, çalışmanın ürünlerin eko-etiketlenmesi uygulamasının ülkede başlatılması için de önemli bir başlangıç olacağını vurguladı. Bu kapsamda tüm sanayi sektörlerinin çevresel etkilerini değerlendirmek ve karbon ayak izini hesaplayabilmek için öncelikle temel su ve enerji süreçlerinin oluşturulmasına odaklanacaklarını bildiren Varank, veri tabanının kurgusunu bu sene tamamlamayı planladıklarını söyledi.

Türk sanayisinin menfaatlerini göz önünde bulundurarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çalışmalarına katkıda bulunduklarını belirten Varank, ÇED süreçlerine dahil olduklarını, planlanan çevre düzenlemelerinin sanayi üzerindeki muhtemel etkilerinin hesaplanması ve en aza indirilmesi için veri ve bilgi paylaşımı yaptıklarını anlattı. Atıkların geri dönüşümü için getirilen yeni mekanizmaların, sanayicinin maliyetlerine asgari seviyede yansıması için de Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla iş birliği içinde çalıştıklarını söyleyen Varank, “Nihai tüketim malı içindeki bileşenlerden dolayı çevre katkı payı alınmayacak. Örneğin otomobil satın alırken otomobilin aküsü için ek maliyet olmayacak. Ama tüketici otomobilinin aküsünü değiştirirken eski aküsünü getirmezse ek maliyet gelecek. Bu şekilde geri dönüşüm için toplanan atık miktarın artması hedefleniyor. Sonuçta toplanan atıkların geri dönüşümüyle ham madde ithalatının azalması sağlanacak ve ülkemiz kazanacak.” ifadesini kullandı.

“TÜBİTAK ile 595 Ar-Ge projesine 194 milyon lira destek”

Varank, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) aracılığıyla 2003-2017 yıllarında su, hava, toprak kalitesinin iyileştirilmesi, su kaynaklarının verimli kullanımı ve arıtma teknolojileri gibi farklı alanlarda, 595 Ar-Ge projesine 194 milyon lira katkıda bulunduklarını bildirerek, “TÜBİTAK ARDEB, orman yangınlarının erken tespiti ve küçükken söndürülebilmesi amacıyla Orman Genel Müdürlüğü ve Bilkent Üniversitesi iş birliğiyle oluşturulan bir projeyi destekledi. Geliştirilen sistemle yangın tehlikesinin olduğu arazilere yangın gözetleme kuleleri kuruluyor, arazi kameralarla gerçek zamanlı görüntüleniyor. Kameralarla 15 kilometre çapındaki orman görüntüleri analiz edilerek, 15-25 saniye arasında en ufak yangın tespit edilip, yetkililere bildiriliyor. Sistemin pilot uygulaması Manavgat Orman İşletme Müdürlüğünde yapıldı. Sistemle proje maliyetinin yaklaşık 11 katı tasarruf edildi. Geliştirilen yazılım, ABD Enerji Bakanlığına da ihraç edildi.” şeklinde konuştu.

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsünün de su ve atık su, hava kalitesi, katı ve tehlikeli atık yönetimleri, deniz ve iç sular, temiz üretim alanlarında çalışmalar yaptığını aktaran Varank, şunları kaydetti:

“Nüfusu 5 binden küçük yerleşim yerlerine, klasik arıtmaların vazgeçilmezi olan elektrik enerjisini kullanmadan doğal atık su arıtma tesislerine yönelik çalışmalar gerçekleştiriliyor. Sanayi tesislerinin hava kirliliğine etkisini izlemek için baca gazı analizörlerinin yerli imkanlarla geliştirilmesi çalışmalarına başladık. Bu kapsamda özel sektör ortaklığıyla 2 yerli baca gazı analizörü (YEBA) geliştirildi ve patent süreci tamamlandı. Denizlerimizin Kara Kökenli Kirleticilere Karşı Korunmasına Yönelik Ulusal Eylem Planı, ulusal gereksinimlerimizi karşılamak ve uluslararası yükümlülüklerimizi de yerine getirmek için 2018 yılında güncellendi ve hizmete sunuldu. Böylece güçlü bir deniz kirliliği kontrol ve önleme politika aracı oluşturuldu.”

Konuşmaların ardından, Varank ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Ürünlerin içindeki plastik miktarına dikkati çeken Varank, “Bunun insan sağlığına nasıl bir zarar oluşturduğu daha bilimsel olarak tanımlanamamış durumda. Gelecek nesilleri düşünüyorsak, çocuklarımızın yaşayabileceği bir dünya bırakmak istiyorsak, bu konuda duyarlılığımızı en üst seviyede göstermemiz lazım. Bunlar (bez poşet) vatandaşa aslında maliyet oluşturan şeyler değil, birazcık şuurlu hareket etmek yeterli, hiçbir maliyet oluşturmadan da vatandaşlarımız bunlara ayak uydurabilirler.” diye konuştu.

Exit mobile version