Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karabulut, aşkın kalp üzerinde olumlu etki gösterdiğini belirterek, “Aşkın, uzun vadede kalp krizi riskini azalttığı, kalbin ömrünü uzattığı bilimsel olarak da kanıtlanmıştır.” dedi.
Karabulut, “14 Şubat Sevgililer Günü” kapsamında yaptığı yazılı açıklamada, aşkın kalp sağlığına olumlu etkilerine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Oksitosin, dopamin, seratonin, endorfin ve adrenalin hormonlarının beyinden salınması sonrası gerçekleşen aşkın, en belirgin etkisini kalp üzerinde gösterdiğini ifade eden Karabulut, “Göğüste oluşan sıkıntı ve heyecan hissi, çarpıntı, kalbin yalpalayarak atması, anlamsız bir huzursuzluk hali aşkın vücudu ele geçirdiğini gösterir. Ancak bu duygular sanılanın aksine kalbe iyi gelir. Aşkın, uzun vadede kalp krizi riskini azalttığı, kalbin ömrünü uzattığı bilimsel olarak da kanıtlanmıştır.” diye konuştu.
Mutlu ve huzurlu bir ilişki yaşayan çiftlerde uyku kalitesi artarken, kalp krizi riskinin azaldığının görüldüğünü belirten Karabulut, stresin panzehiri olarak gösterilen aşk sayesinde vücuttaki stres hormonu kortizolün azalmasıyla şeker ve kolesterol döngüsünde düzelme izlendiğini ve damarların korunduğunu aktardı.
“TANSİYONU DÜŞÜRÜR, KOLESTEROLE İYİ GELİR”
Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi’nde Kardiyoloji Uzamanı olarak görev yapan Prof. Dr. Ahmet Karabulut, aşk ve sevginin tansiyonu düşürdüğünü vurgulayarak, yapılan bilimsel çalışmaların sıcak bir kucaklaşma sonrasındaki 10 dakikalık sevgi dilli konuşmanın, tansiyonu düşürdüğünü ortaya koyduğunu dile getirdi.
Bu etkinin temelinde vücutta artan gevşeme hormonu oksitosinin bulunduğunu ifade eden Karabulut, şöyle devam etti:
“Garip gelebilir ama aşk kolesterole de iyi geliyor. Yapılan araştırmalar mutlu birliktelik yaşayan çiftlerin, vücuttaki stres hormonlarının azalmasına paralel olarak kolesterol seviyelerinin de daha düşük olduğuna işaret ediyor. Mutlu çiftlerin beslenme alışkanlıklarının daha kaliteli olması da kolesterol dengesini olumlu etkiliyor. Düzenli spor yapan çiftlerin, tek başına spor yapanlara oranla spora devam etme oranının daha yüksek olduğunu gösterirken, bu sayede yağ seviyeleri de belirgin şekilde düşüyor.
Tek başına yaşayan kişilerde depresyonun ve sağlıksız beslenmenin daha sık, sigara ve alkol tüketiminin fazla olduğu görülüyor. Bilimsel çalışmalar, tek başına yaşayan kadınların ortalama 2 yıl, erkeklerin de ortalama 6-7 yıl ömürlerinin kısaldığını gösteriyor. Aşık olunca beynin salgıladığı dopamin, endorfin ve seratonin gibi hormonlar kişiye mutluluk verirken, adeta birer antidepresan etkisi yaratıyor ve kalp damarları depresyonun zararlı etkilerinden korunuyor.”