Sivas’ın dünyaca tanınmış bağlama ustası Şentürk İyidoğan’ı Aşık Veysel’in 124’üncü doğum günü dolayısıyla, adını Sivas Kongresi’nden alan 4 Eylül Sanayi Sitesi’ndeki atölyesinde ziyaret ettik. Sivas’ın Zara ilçesinde dünyaya gelen Şentürk Usta, çocuk yaşlarında köyünde bağlama yapmaya başlamış. Yaklaşık 30 yıldır ozanlara/aşıklara bağlama üreten Şentürk Usta toprağına, sanatına bağlı Anadolu aşığı birisi. Ustanın atölyesinin önünde bir de aşıklar müzesi var. Büyük ozanların hatıraları nefes alıp veriyor…
Ustamız sofrasında anacığının elleriyle yaptığı tereyağı ve peyniri, ocakta demini almış sıcacık çayıyla karşıladı bizi. Kendisiyle uzun uzun sohbet ettik. Aşık Veysel’le tanışmasının dört yaşına dayandığını anlattı. Veysel’in hayat felsefesini yaşatmaya çalışan Şentürk Usta o güne dönüyor ve şöyle diyor: “Yıl 73. Bir gün babamla ajans haberlerini dinliyoruz radyodan. ‘Aşık Veysel hayatını kaybetti’ diye bir anons geçti. Arkasından meşhur dörtlük kendi sesinden; ‘Dost dost diye nice nicesine sarıldım, benim sadık yarim kara topraktır.’ Duyduğum bu dizeler beni çok etkiledi. O gün bugündür Aşık Veysel ışık oldu bana”. Babasının o kadar üzgün olduğunu ilk o zaman görmüş. Şentürk Usta’yla söyleşiye Aşık Veysel’in sazıyla, türküsüyle başlıyoruz…
FELSEFESİNİ BİLİRSEK MİRASININ FARKINDA OLURUZ
– Aşık Veysel 124 yaşına girdi. Büyük ozanın bize bıraktığı miras nedir?
Veysel’in bize bıraktığı türküleridir, felsefesidir. Aşık Veysel hem bizim için hem de dünya için çok önemlidir. Aşık Veysel’i dünyaya gelmiş 72 millet arasında ayrım yapmayan tek ozan olarak görüyorum. Bunun felsefesini bilirsek, mirasının da farkında oluruz.
‘MUHLİS AKARSU TÜRKÜ SÖYLETİRDİ’
– Saz yapımına nasıl başladınız? Aşık Veysel’in hayatınızdaki yeri nedir?
Bende 2,5 yaşında yıldırım çarpması sonucu dil tutulması oluştu. 4-5 yaşlarındayken yaz aylarında Muhlis Akarsu sürekli bizim eve gelirdi. Sürekli bana türkü söyletirdi, türkü söylerken dil tutukluğu olmadığı için rahmetli babam da gitti bana saz aldı. Bizim orada Hıdır Amca vardı. Hayatı boyunca hep saz yapmaya uğraşmış ama bi türlü yapamamış. Birgün sazımı alıp yanına gittim. “Hıdır Amca bana saz çalmayı öğret” dedim. O da bana, “Saz çalmayı boşver. Saz yap sen” dedi. Tek tek anlattı hangi ağaçtan tekne yapılır, sapı nasıl seçilir. Hıdır Amca’nın tarifiyle ilkokul 2’nci sınıfta kendi sazımı yaptım. Mahzuni Şeriflerle birlikte çalıştım, Muhlis Akarsularla vakit geçirdim. Ama benim hayatımda hep Aşık Veysel oldu. Hep onu dinledim, okudum.
– Sivas Anadolumuzun aşıklar diyarı. Günümüzdeki sanatçılar yaşatabiliyor mu bu kültürü?
O eski yaşam tarzı yok. Onu yaşatmak çok mümkün değil. Aşık Veli’ye demişler ki; ya aşık buranın havasından mı, suyundan mı 500 tane ozan var burda. O da “Ne havasından ne suyundan, yokluğundan, yoksulluğundan, horlanışından, dışlanışındandır” demiş. Yine Aşık Veli’ye sormuşlar; Aşk nedir? “Kavuşamazsan aşk olur” yanıtını vermiş. Şimdi var mı öyle bir aşk…
ÖNCE DAVA AÇTI SONRA VERGİ VERDİ
– Bağlama yapımında vergiden muaf olmak için açtığınız davayı kazandınız.Size bu davayı açtıran şey neydi?
Sadece bağlama üretiminde değil, Türkiye’deki el sanatlarının son aşamasında olduğunu düşünüyorum. Bakanlık bazı el sanatlarına vergiden muaf olma hakkını getirdi, ama bunların arasında ud, keman, bağlama gibi enstrüman yapımı yoktu. Yaptığım eski kitaplardaki okumalarda gördüm ki Hititler döneminde dahi bağlamayla semah dönen figürler ve bunların bilgisi var.
4 bin yıllık mazisi olan hatta daha da eski 12. Y.Y’a dayanan çok köklü bir geçmişi var Anadolu’da bağlamanın. Devletin de buna hizmet edenlere teşvik amaçlı bir katkısının olması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle bağlama Anadolu’da kültür aktarımı sağlayan önemli bir araç. Bunun bu kapsamda değerlendirilmemesi kötü bir durumdu benim için. Ben de buna karşı tepki gösterdim, dava açtım. Hakim beni haklı buldu. Benim amacım vergiden muaf olmak değil tabii. Ama vergi veremeyecek durumda olan birçok arkadaşım var. Devletin bunlara destek vermesi gerekir. Tabii ben sonra gidip tekrar dilekçe verdim vergi vermek için. Bu davadan sonra el yapımı enstrüman ustalarının hemen hepsi vergiden muaf oldu. Ben de bundan keyif aldım.
– CHP Gençlik Kolları’na emanet verip tamamını alamadığınız sazlar için merkez binasının önünde eylem yapacağınızı söylediniz. Yaptınız mı?
Yaptım. Burda benim amacım emanet verdiğim sazları geri almak değildi. Benim yaptığım işe saygı duymalarıydı. Ben birkaç kere uyardım konuyla ilgili. Yoksa ben buradaki Güzel Sanatlar Fakültesi hocalarına diyorum ki; “Bakın maddi durumu iyi olmayan öğrenciler için ne kadar isterseniz o kadar saz, bağlama bağışlarım”. Yani çocuklarımız devam etsinler istiyorum. Ama gençlik kollarına emanet vermiştim bağlamaları. Aynı gün getireceklerini söylediler fakat eksik getirdiler.
‘DEVLET BABA’YA MESAJ
Sizin güzel bir sözünüz var; “aşığın kavgayla işi olmaz, sazla anlatır derdini”. Günümüz sorunlarını kısa bir dörtlükle anlatır mısınız dedik Şentürk Usta’ya. O da söyleşinin başından beri elinden hiç bırakmadığı Aşık Veysel’in sazının tellerine vurdu:
Artar gönlümüzün derdi,
Her gün yollarsın bir vergi
Namerde dönderdin merdi
Devlet baba devlet baba,
Hiç olur mu böyle dava.
– Son olarak söylemek istediğiniz, özellikle çıraklarla alakalı devletten beklediğiniz bir destek var mı?
20 yıldır burdayım. Vali gelir ziyarete, ‘Ustacım ne güzel işler başarmışsınız, sizin için yapabileceğimiz bişey var mı’ der. Ben de anlatırım; ‘Sayın valim, bu alanda konservatuvara bölüm açalım, öğrenci yetiştirelim. Ölmesin bu meslekler. Yapılması gerekenler bunlar’. O gider, belediye başkanı gelir, ben tekrar anlatırım. O da gider vali değişir. Yeni vali gelir ziyarete, tekrar tekrar anlatırım. Bu böyle sürüp gidiyor. Kimse anlamadı benim ne demek istediğimi. Sanatlarımıza, mesleklerimize ölmeden sahip çıkalım. Liselerde, üniversitelerde, müzelerde yaşatalım kültürümüzü.
ONUN SAZINI SATMAK KENDİNİ SATMAKTIR
– Aşık Veysel’in türkülerini yaktığı yadigarı şimdi sizde. Zamanında 100.000 $’a almak istemişler, vermemişsiniz. Bu saza paha biçebiliyor musunuz?
Paha biçilmez. Yani siz Aşık Veysel’in sazının parayla sattığınız zaman aslında kendinizi satıyorsunuz bi yerde. Ben Aşık Veysel’in ve diğer ozanların sazlarının satılmamasından yanayım. Onların toplanıp bir müzede hikayeleriyle birlikte sergilenmesi gerektiğine inanıyorum. Böylece kültür aktarımını sağlayabiliriz. Benden sonra bu sazakim sahip çıkarsa onundur. Yeter ki Veysel’i, onun felsefesini anlamış olsun.
ATÖLYENİN ÖNÜNDE AŞIKLAR MÜZESİ
Ustanın atölyesinin önünde bir de aşıklar müzesi var. Büyük ozanların hatıraları nefes alıp veriyor…
Müzede Fazıl Say, Erdal Erzincan, Cengiz Özkan gibi sanatçıların yaptırdığı heykeller mevcut. Ustamız müzenin kuruluş aşamasından şu hikayeyi anlatıyor: ‘’Fazıl Say’la görüştüğümde ‘Ben hepsini yaptırayım’ dedi. Dedim ki; benim amacım o değil. Benim amacım kim kimin eserini okuyorsa, o ozanın anıtının maliyetini o sanatçı karşılasın. Bir bakıma vefa borcu gibidir. Az çok onların eserini okuyan insanların biraz da onların anısına hizmet etmelerini istedim.
Kaynak : Aydınlık
İlgili Aşık Veysel’in sazı türküler yakmaya devam ediyor haberiyle ilgili sizde görüşlerinizi yazarak gündeme dahil olabilirsiniz.