Antalya’ya Küba’nın havasını getireceğim

Antalya’ya Küba’nın havasını getireceğim

 

Kuşağının parlayan piyanistlerinden Kübalı Roberto Fonseca, çıkışını 1990 yılında henüz 15 yaşındayken Havana Uluslararası Caz Festivali’nde yaptı. Kübalı efsanevi şarkıcı İbrahim Ferrer’in orkestrasında, Buena Vista Social Club ve Omara Portuondo ile sayısız konser veren ve dünyayı turlayan Fonseca, Ferrer’in ‘Mi Sueño: A Bolero Songbook’ albümünde de çaldı ve albüm ‘En İyi Tropik Latin Albüm’ dalında Latin Grammy ödüllerine aday gösterildi. Kübalı Diva Omara Portuondo’nun Latin Grammy ödüllü albümü ‘Gracias’ın prodüktörlüğünü, üstlenen Fonseca, Avishai Cohen, Trilok Gurtu, Herbie Hancock, Snarky Puppy gibi önemli müzisyenlerle müzikal işbirlikleri yaptı.

20 Haziran akşamı 2. Uluslararası Akra Caz Festivali kapsamında Antalyalı müzikseverlerle buluşacak Roberto Fonseca, bu özel gecede sekizinci albümü ‘ABUC’tan parçalar yorumlayacak. Dinleyicilere Havana gecesi vadeden Roberto Fonseca ile konuştuk.  

Çocukluğunuz Havana’da geçti. Biraz o günlerden söz ederek başlayalım. Küba kökleriniz müziğinizi nasıl etkiledi? 

Müziğe dair hatırladığım ilk anılar, annemin mutfakta yemek yaparken söylediği güzel şarkılar… Hatta Franco Zeffirelli’nin ‘Romeo & Juliet’ filminden bir şarkı söylediğini anımsıyorum. Evde her zaman müzikal bir ortam vardı. Havana’da San Miguel mahallesinde yaşıyorduk, müziğe ve müzisyenliğe dair birçok şeyi burada öğrendim. 14 yaşındayken müzisyen olmak istediğimi, duygularımı müzik yoluyla anlatmak istediğimi biliyordum. Dürüst olmak gerekirse kendimi başka bir iş yaparken hayal edemiyorum. Sanırım kalbimi ve tüm enerjimi tamamen müziğe verdim. Zihnimde başka bir şey düşünecek bir alan yoktu, bütünüyle müziğe odaklanmıştım. Müzik hayatımı, hayatım da müziğimi etkiledi, yani karşılıklı bir alışveriş söz konusu.  

İbrahim Ferrer, Omara Portuondo, Buena Vista Social Club, Avishai Cohen, Trilok Gurtu gibi çok önemli isimlerle aynı sahneyi paylaştınız. Bu müzikal işbirliklerinin sizin açınızdan en büyük kazanımı ne oldu?  

Farklı kültürlerden insanlarla birlikte çalmak, müzik yapmak gerçekten sihir gibi bir şey. Onlardan müthiş şeyler öğrendim. Yakın zamanda efsane Omara Portuondo ile Güney Kore’de bir konser verdik. Seyirci onu öylesine sıcak karşıladı ki o anı ömrümün sonuna kadar unutmayacağıma eminim. Her şeyden önce onlarla aynı sahneyi paylaşmak müthiş bir onur. 

İlk konserinizi anımsıyor musunuz? Neler hissetmiştiniz?  

Evet, korkunçtu! Küçük bir çocuktum, koro ile uyum içinde şarkı söylemem gerekiyordu ve çok korkuyordum, neredeyse ağlayacaktım! İkinci defa sahneye çıktığımda bu kez kendi müziğimi yapacaktım ve çok daha farklı hissediyordum. Seyircinin benim kendi müziğimi dinlemesi bana çok büyülü bir an gibi gelmişti.  

İdolleriniz kimler? Kimleri beğenirsiniz?  

En başta ailem… Miles Davis, Herbie Hancok, Keith Jarrett, Lilly Martinez, Guajiro Mirabal, Ibrahim Ferrer, Omara Portuondo, Ruben Gonzalez, Led Zeppelin, Xiomara Alfaro, Iron Maiden, Queen, Tupac, Antony Joshua, Mohamed Ali, Mike Tyson, Kevin Hart, Arsenio Rodriguez, Sindo Garay ilk anda aklıma gelen ve benim çok etkilendiğim isimler… 

Müziğe ve hayata dair ilham kaynaklarınız neler?  

Kendine inanan insanlardan çok etkilenirim, onların fikirlerinden çok beslenirim.  

Tutkulu, enerjik, Küba sıcaklığını yansıtan bir konser olacak. Dinleyicilerin Küba müziğini modern tınılarla deneyimleyecekleri bir akşam da diyebiliriz. ‘ABUC’ isimli albümümden şarkılar çalacağım. Bu albümde Küba müziğini kendi bakış açımla aktarmaya çalıştım. Proje anlamında benim hayallerimi gerçekleştirebildiğim bir albüm oldu. 

 

Exit mobile version