R. T. Erdoğan yine “Andımız”a yürüdü. Diyor ki:
“Danıştay’ın ‘Andımız’ kararı sonrasında gerek sosyal medyada gerekse de kimi yayın organlarında şahit olduğumuz manzaralar, açık söylüyorum, bu konudaki kararlılığımızı daha da artırmıştır. Çünkü bu metin, bu ülkede ezanı Türkçe okumak, okutmak isteyenlerin eseridir. Metne baktığın zaman, bu metin içerik itibarıyla bu milletin kendisini, bu milletin kültür, medeniyet anlayışını ortaya koyan bir metin değil. Bizim andımız, İstiklal Marşımızdır. “
Bu tartışmalar normal zamanda yapılmıyor. “Andımız”ın mekteplerde okunması öyle bir anda yasaklandı ki, ister istemez, maksat sorgulanıyor.
2013-2014 “çözüm/çözülme” yılları… Abdullah Öcalan‘a iktidar kanadında övgüden geçilmiyor. Diğerlerini bırakalım, R. T. Erdoğan‘ın, birçok “övgü” diyebileceğimiz sözünden sadece birini verelim:
“Öcalan’ın aslında durduğu yer, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayan bir yer. Öcalan’ın gösterdiği bu istikamete yönelik bir siyasetin henüz yürütülemediği kanaatindeyim. Öcalan, İmralı’da çok anlamlı, çok değerli şeyler söylüyor. Türkiye’nin demokratikleşmesine de katkı sunabilecek çok anlamlı şeyler söylüyor.” (31 Ocak 2014).
Sonra PKK’nın iç yüzünü gördü ve bütün hışmıyla üzerine yürüdü ama baştan PKK’yı çözmesi, bizim gibilerin yazdıklarına söylediklerine kulak tıkamaması lâzımdı.
Bunları şunun için hatırlattım: “Andımız”ı, A. Öcalan‘nın da talebini karşılamak için, 30 Eylül 2013 günü ilân ettiği “Demokratikleşme Paketi”yle kaldırmıştı. A. Öcalan‘ın maksadı bilindiği hâlde, şimdi Danıştay’ın kararına karşı neden söylemediğini bırakmıyor ve sırf “Türk”e karşı denmemesi için olacak, neden şuna buna suç isnat ediyor, neden işin içine “din”i katıyor?
Hz. Peygamber‘in yolundan sapılmıştır! Uzun süredir, “Cahiliye Dönemi”ne dönüş çalışmaları yapılıyor. Ne kadar etnik grup varsa öne çıkarıyor, üstelik etnisitenin bütününü içine alan, “Türk” de etnik grubun bir dalı sayılıyor.
Bir ara uzun uzun “Türkiyelilik” tartışmasına da girmiştik. T.C.’lerin kaldırılması kampanyaları bütün hızıyla sürüyordu. “Türk Adını Silme Planı”nı yazdık, tehlikeli oyunu tarihe geçirdik.
Bunlara 15 Temmuz bir şeyleri hatırlattı. Halk, Türk bayraklarıyla sokaklara dökülmüştü. “Türk milleti” sözünden geçilmiyordu. Bu defa “Türk’e Dönüş”ü yazdık.
Demek ki; niyet başta neyse sonda da o.
Hadi “milliyetçilik”i ayak altına alıyorsunuz, milliyetçilik (asabiyet) olmadan, “ümmet” nasıl teşekkül edecek? “İslâm milleti” demekle, asırlardır “ümmet” teşekkül ettirilemiyor. Asla ettirilemeyecek de.
Ne zaman “Turancıyım” derlerse, “ümmet” için esaslı adımı atacaklarını bilmeliler. Bunun için de “Türk”le başlayıp “Türk”le bitirmeleri gerekiyor.
“Türk” demekle kimse asimile olmuyor, kimse etnik grubundan çıkmıyor. Yine etnisiteyle varlar. İstedikleri kadar etnik aidiyetlerini haykırabilirler. Biz de onlarla birlikte haykıralım. (Mustafa Sabri geldi aklıma… Araplaşalım, demişti. Sonra yazarız.)
“Andımız”a bu şiddetle karşı çıkışlarının ardında “Türk”ü kötelemek olduğunu bilmesem varsın “Andımız”a karşı çıksınlar, bu da bir görüş, derim. Ama ben “adamlarımı” tanıyorum! Boşluk yakaladıklarında yüklenecekler!
(Arslan Bulut‘un dünkü “‘Andımız’ı kaldırmak kimin projesi?” başlıklı yazısı da okunmalı. Arslan, “Andımız”la mücadelenin. Şark Meselesi’nin bir parçası olduğunu gösteren deliller sıralıyor.)
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.