Almanya’da, I Nisan pazar günü DÜSELDORF’A çok yakın bir kasaba olan Haldern’de canlı canlı yaşanmış ve eşi emsali hayal dahi edilemez bir vahşi olaya, çok güvenilir kariyer sahibi yakınlarımın da tanık olarak yansıttıkları, kahramanlarının hayvan da olsa, yaşanarak izlenen inanılmaz olayın sıcağı sıcağına bana iletilmesidir.. Sanırım, yazımın sonun da siz sayın okurlarım da tüm yaşantıları boyunca, ne böyle bir olay görmüş ve nede duymuş olacaklarıdır… Çok vahşi ve gaddar böylesi bir olay, Almanya’nın hem Ulusal ve hem de yerel basının gözünden kaçmıştır… Çünkü böylesi, hayvansal bir cinnet ve linç sanırım hiç duyulmamıştır… Biliyorum, bu yazımı okuyanlar ” madem öylesi duyulmamış bir olay var, hadi hemen anlatın da bizde duyalım…”demekte! Haklısınız, ancak olay yeri dahil, tüm boyutları anlatmazsam, konu eksik kalacaktır…
Düseldorf-Haldern’i çok iyi bilirim, olay burada oluyor.. Otuz seneyi aşkın bir süredir birinci derecede, kariyer sahibi yakınımın orada hem iş yeri ve hem de villası vardır(Dr.)… Bu zaman için de Haldern’e çok defa gitmiş, bir hafta, on gün hatta bir ay orada misafir kalmışımdır… Sokaklarına kadar bildiğim, Ren nehrine de yakın şirin bir kasabadır…
Ne gariptir ki olay, I NİSAN-Pazar günü oluyor… Sanki I NİSAN şakası!.. Ancak, sözlerine kesinlikle güvenilir yakınlarımın, sıcağı sıcağına ve heyecan verici boyutlarıyla canlı yayın gibi bana aktarmalarının yaşanmış bir gerçek öyküsüdür bu… Ne çare ki, hayvan da olsa bir canlı yaşamının vahşice son bulma olayıdır bu! Yazı hayatımıza başladığımız günlerden beri yeri geldiğin de hep duyduğumuz ve bilinen bir gazetecilik sözcüğü vardır. ” Haberin haber niteliği, köpek insanı ısırırsa değil, insan köpeği ısırırsa olur…” dur… İşte anlatacağım böylesi müthiş ve olaydır bu…
Yakınımın oturduğu ev bahçeli, hemen köşede bulunan komşu evin de önünde cadde var… O cadde üzerin de bir iki ev ilerisinde de Haldern’in “yaşlılar bakım evi” vardır. Bu evlerin arkalarında hepsinin 300-400 metre karelik ve çitlerle ayrılı da olsa bahçe komşulukları vardır… Bir müddet evvel, Yaşlılar Bakım yurduna, sanırım birileri terapi amaçlı kümes hayvanları yanın da ÜÇ adet KEÇİ’yle, iki adet de EŞEK (afedersiniz ama gerçek isimleri yazmalıyım), armağan edilmiş. Bakım evinin bahçe bölümü daha büyükçe olup, hayvancıklara muntazam yemleri de verilerek beslenmekte… Yeşillikler arasında Sincap’ların da dolaştığı bir dekorla günler daha renkli geçirilmekte…
Geçtiğimiz Pazar günü I NİSAN ve öğle saatleri… Bitişik “Bakım evi” bahçesin de bir anda kıyamet kopuyor… O kocaman eşek, kocaman ağız ve dişleriyle bahçe de bulunan keçi’lerden birinin ensesinden kavramış, yerden yere çarpıyor. Yakınım dahil, çitten komşu olan insanlar ellerinde sopalarla çit arkalarından kendilerini emniyete alarak müdahale etmeğe çabalıyorlar… Zavallı keçi, sesinin yettiği kadarıyla can havliyle çığlık attıkça eşek daha da hırslanarak, ensesinden yakaladığı keçi’yi yerden yere vurmaktadır… Keçi’nin hiçbir kurtuluş çaresi kalmamıştır. Acılar ve kanlar içinde kalan keçi, dakikalar içinde kanlar içinde yerden yere vurulurken, orta yaşlı bir Alman komşu çitten atlayıp sopayla müdahale etmesi de fayda vermiyor… İlgililere verilen haberler üzerine, ekibiyle birlik de gelen Veteriner Hekimin de artık yapabileceği bir şey kalmamıştır… Veterinerin kanlar için de kalan keçiye yaptığı muayene ve yaşama döndürme çabaları da, zavallı keçi’nin kırılmayan yerinin kalmadığını tespitle çaresiz şaşkınlıkla kalır… Zavallı Keçi, eşeğin gazabından sonra barınağına alınmışsa da, aldığı darbelerin acılarıyla, tüm civar insanların gözlerini yaşartan sesler çıkararak çırpınırken Veteriner hekim kararını vermek zorun da kalır.. Eşeğin yaptığı anlaşılmaz eşeklik yüzünden, her tarafı kırıklarla dolu ve tedavisi mümkün olmayan Keçi uyutarak, yaşamına son vermek son çare olmuştur…
Beklenmedik bu olay Haldern’i ve özellikle vak’a çevresi insanlarını şaşkına çevirirken, “peki neden böylesi bir olay ortaya çıktı sorgulaması…” na ilk yanıt Veteriner hekimden, sonra da yakınımın tıp öğrencisi kızı, İnt ve kitaplardan araştırıp nedenini buluyorlar!.. Sonuç, Eşek’le Keçi, hiç uyuşamaz ve birbirlerinden nefret eder sonucuna varıyorlar… O cefakar, vefakar ve genel de munis hayvan olarak bilinen Eşek, eşekliği tutarken, belki de Keçi’nin Keçi inadı böylesi bir linç cinayeti şaşkın bakışlar içinde yapmış oldu… O dehşet sahnelerinin şaşkınlığı arasın da, süratle çareler üretip vahşeti önlemeğe çalışan insanlar, olayı resimlemek için zaman dahi bulamamışlar… Çok ayrıcalıklı ve eşi görülmemiş hayvanlar arası böylesi bir linç olayını, gazetecilik yönünden aksettirirken, Alman basını da bu mütevazi yazımızı ve görgü tanıklarını kaynak gösterip müdahil Veteriner kayıt bilgileriyle, kamuoylarına inanılması güç olayı yansıtacağını sanmaktayız. Çünkü, İnternet aracılığıyla bir hayli okurumuzunda Avrupa da olduğunu, gelen elektronik posta yazılarıyla görmekteyiz… Yırtıcı hayvanlar arası bu tür olaylar, çok doğal… Ancak, bir Eşeğin bir Keçi’yi yerden yere çarparak linç etmesi, duyulmuş şey değil… Ya dünya değişiyor, ya da “hayvanlar arası” hakimiyet sahaları da iyice daralıyor…
Orta yaş üstünde olan kariyer sahibi yakınım, bigisayar başında görüntülü olarak bana bu korkunç olayı anlatırken, korku ve şaşkınlığın verdiği hayret verici olayın çaresiz üzüntüsünü bana yansıtırken, bir daha dehşetle yaşadığını ve mimiklerinden, bende burada aynı duyguların dehşetini yaşar gibiydim… Ne denir, iki inatçı hayvanın sergiledikleri bu inanılmaz vahşetin, insanlara verdiği “inatlaşma” dersi de çok düşündürücü olmalı!..
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.