Ahmet Davutoğlu: Yeni bir duruş sergilememiz lazım; ya yeni bir hal ya da izmihlal

Ahmet Davutoğlu: Yeni bir duruş sergilememiz lazım; ya yeni bir hal ya da izmihlal

Konya’da düzenenen iftar yemeğinde konuşan Ahmet Davutoğlu önemli mesasjlar verdi. 

Konuşmasının devamında ‘mirası’ gelecek nesillere aktarmak için doğru ‘muhasebe’ yapılması gerektiğini de belirten Ahmet Davutoğlu ‘Nasıl geçmiş nesiller muhasebesini yaparak bu birikimi en güzel haliyle bize aktarmışsa. Bizlere düşen de bugün bu birikimin muhasebesini yapmak ve bu tarihi emaneti gelecek nesillere aktarmak gerekir’ dedi ve ekledi:

‘İslam coğrafyasında şu anda en büyük eksiklik, bir iç muhasebe yapacak düşünce özgürlüğünün olmamasıdır. Eğer düşünce özgürlüğü yoksa muhasebe anlamını kaybeder. Eğer düşünce özgürlüğü yoksa istişare sadece bir merasimden ibaret olarak kalır.’

İşte Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasından öne çıkan satır başları:

‘BİZ GEÇMİŞ NESİLLERDEN BİR EMANET DEVRALDIK’

Biz geçmiş nesillerden bir birikim devraldık, kültürüyle, düşüncesiyle, bir medeniyet mirası… Bu birikim bir şahsa, bir siyasi görüşe ait değildir. Nasıl geçmiş nesiller muhasebesini yaparak bu birikimi en güzel haliyle bize aktarmışsa. Bizlere düşen de bugün bu birikimin muhasebesini yapmak ve bu tarihi emaneti gelecek nesillere aktarmak gerekir. Muhasebe yaparken mesele budur.

‘EN BÜYÜK EKSİKLİK DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ’

Nedir bu mesele? Bugün, gelecek nesillere geçmiş birikimleri aktarırken sormamız gereken soru şu; biz bu muhasebeyi yapabiliyor muyuz? Bir devlet adamı olarak gördüğüm, İslam dünyasındaki en büyük eksiklik bir iç muhasebe yapacak düşünce özgürlüğünden yoksun olmaktır. Düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde istişare anlamını kaybeder.

İstişare ortak akıl yolculuğuysa orada bulunan herkesin düşüncesini rahtlıkla üretebileceği, ifade edebileceği ve rahatlıkla aktarabileceği bir ortam olmalı. Eğer düşünce özgürlüğü yoksa muhasebe anlamını kaybeder. Eğer düşünce özgürlüğü yoksa istişare sadece bir merasimden ibaret olarak kalır. İstişarenin asgari gereği düşünce özgürlüğüyse düşünce özgürlüğünün asgarisi de eleştiriye açıklıktır.

HZ. ÖMER DÖNEMİYLE KARŞILAŞTIRMA

Düşününüz ki Hz. Ömerden savaş ganimetlerinin hesabını soran ashabı överken kendimize dönük en ufak bir eleştiri olduğunda sorgulamaya başlıyoruz. Oysa Hz. Ömer’e kalkıp bu soruyu soran ashaba, sahabeye kimse Sasani ya da Bizans muamelesi yapmamıştır.

Eğer şu veya bu kişi bana şu veya bu sebeple siyasi görüşüyle meshebiyle yakın demeye başlamışsa orada liyakat bitmeye başlamıştır. Dini özelliklerimiz ve bu özelliklerden kaynaklanan meziyetlerimiz Allah’a karşı bir borçtur. Kimseyi bu özelliklerine göre kategorize edip, taraftarlaşamayız. Ehliyet ve liyakat olmadıkça bir toplumda huzur güven ve etkin bir yönetim de kurulamaz.

DİNİZİMİN SİYASAL ÇIKAR UĞRUNA KULLANILMASI EMANETE HIYANETTİR

Biz bu anlamda, önümüzdeki dönemde en temel vasıf olarak ehliyet ve liyakatı öne alacağız. Özellikle bugünlerde dinimizin siyasal çıkar uğruna hoyratça kullanılmasına kim yaparsa, biraz önce bahsettiğim emanete hıyanet ediyordur. Biz bu emanete sahip çıkacağız. Yılmayacağız.

Makamlar ve mevkiler kişilerin takdir edildiği yerler değildir. Kişilerin görevlerini yerine getirmesi gereken yerlerdir. Ankara’daki konuşmamda yeni bir vizyona ihtiyacımız var demiştim. Ülkemizin, İslam dünyasının, dünyamızın yeni bir vizyona ihtiyacı var.

‘BİZİM YENİ SLOGANLARA DEĞİL YENİ BİR HALE İHTİYACIMIZ VAR‘

Şu an Konya’dayız. Bizim sloganlara ve çok üst düzey söylemlere değil yeni bir hale ihtiyacımız var. Yeni bir davranış, yeni bir duruş kazanmadıkça ve o duruş o hal ile hallenmedikçe bize geçmişten devrolan emaneti gelecek nesillere hakkıyla devredemeyiz.

Peki nasıl bir hal?

Öyle bir hal ki kibrin yerini tevazuun, bencilliğin yerini fedakarlığın, öfkenin yerini hoşgörünün aldığı bir hal. Bir milletin ve insanlığın ihtiyacı olan yeni bir duruşu sergilememiz lazım. Özetle ya yeni bir hal ya da izmihlal!

 

 

Exit mobile version