Afrika’da unutulan Osmanlı izleri

2018051114551319_64uj0c7nvp2bimumje5ul9q5601

Atalarımızın dünyanın dört bir yanında hüküm sürdüğü dönemlerde bıraktığı izleri yerinde görmek için sıra dışı bölgelere gidip, Afrika boynuzu adı verilen ülkelerde bırakmış olduğumuz izleri tek tek ziyaret ederek, kimisi bilinmeyen, kimisi de yıllardır fotoğraflanmamış birçok eseri yerinde ziyaret ettik. Etiyopya’da özel izinle girdiğimiz Osmanlı konsolosluk binası veya Somali’de özel askeri korumayla görme fırsatı bulduğumuz tarihi karakol bunlardan yalnızca birkaçı…

Osmanlı, Afrika’nın doğusunda Mısır’dan sonra adım adım güneye inerek Eritre, Cibuti, Somali (Somaliland) ve son olarak da 19. yüzyılda Etiyopya’nın kuzeyini kontrolü altına aldı ve bu bölgeyi Habeşistan eyaleti olarak adlandırdı. Bu coğrafyada 16. yüzyıldan itibaren etkisini sürdüren Osmanlı, bölge hakimiyeti için Portekizle savaşmış ve iki ülke arasında toprak çekişmesi ve din savaşları yaşandı.

Habeşistan’daki Osmanlı eserleri arasında ilk durağım Hristiyan Etiyopya’nın kuzeyinde Müslüman ağırlıklı Harar şehri oldu. Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın 1874 yılında Harar’ı almasıyla da bölge Osmanlı yönetiminde kısa bir dönem geçirmiş. Şehirde Harariler olarak bilinen ve tenleri beyaza kaçan, farklı bir dil konuşan bir halk mevcut. Çok farklı toplulukların birlikte yaşadığı bu şehirde tanıştığım Harariler, Osmanlılarla karışmış olduklarını ve Osmanlı soyundan geldiklerini birçok kez dile getirdiler. Harar tarih müzesinde Osmanlı’nın savaşlardaki yardımlarından dolayı yazılmış bir de resmi bir teşekkür yazısı mevcut. Buradaki en önemli durağım ise Osmanlı’nın bu bölgedeki konsolosluk binası. Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı tarafından restoresi yaklaşık iki yıl önce tamamlanan yapı, bir yamacın tepesinde tarihi sokakların arasında yer alıyor.

SOMALİ’DE OSMANLI YAPILARI

Somali yıllar süren savaşlar ve çatışmalarla anılsa da ülkenin kuzeyindeki Somaliland bölgesi ziyaret etmek için yeterince sakin. Somaliland uluslararası alanda bağımsızlığı kabul edilmemiş olsa da tarih boyunca Somali’nin geri kalanına kıyasla farklı bir kader yaşamış ve bugün dahi birçok açıdan bağımsız hareket ediyor.

Liman şehri Berbera’da bulunan Osmanlı eserlerini görebilmek için silahlı korumalar ile yola koyuldum. Osmanlı Habeşistan eyaleti içerisinde en çok buraya ilgi göstermiş. Liman, deniz feneri, cami, kütüphane, belediye binası ve şehirde daha birçok farklı bina inşa etmiş. 19. yüzyılda burayı dönemin bölgedeki en gelişmiş yerleşimlerinden biri haline getirmiş. Atalarımız şehre sadece mimari yapılar yapmakla kalmamış ayrıca hayat kaynağı olan bir de su kuyusu açmış. Bu kuyu şehrin ana su kaynağı olarak yıllar sonra bile hâlâ aktif bir şekilde kullanılıyor. Ayrıca, bu önemli bölgeyi korumak için yakındaki hâkim bir tepeye askeri karakol inşa edilmiş. Kullanılmaz halde olsa da hâlâ ayakta olan bu ufak kale, dünyanın bir diğer ucunda, ‘burada Osmanlılar vardı’ imzası olarak zamana direniyor.

HEPSİNDEN ÖNCE ORADA OSMANLI VARDI

Cibuti 1 milyonu dahi bulmayan nüfusu ile bölgede en az bilinen ülke olsa da jeopolitik önemi ve stratejik politikaları sayesinde adeta bir atom karınca. Gerek yarım düzine kadar askeri üs, gerekse Cibuti’nin limanlarına muhtaç 100 milyon nüfuslu Etiyopya ile yaptığı ticaret sayesinde ufak ancak oldukça etkili bir ülke. Kızıldeniz’den Doğu Afrika’ya açılan en önemli liman.

ABD’nin 11 Eylül’den sonra kurduğu üs, Afrika’daki tek kalıcı üssü. Ayrıca Çin de yine buraya 2017 Ağustos ayında askeri üs kurmuş durumda. Fransa’nın denizaşırı en büyük üssü, Japonya’nın ise kendi ülke sınırları dışındaki tek askeri üssü yine bu ufak liman ülkesinde yer alıyor. Bütün bu üslerin yanı sıra İtalyanların kendi üsleri bu diğer üslere komşuluk ediyor. İspanya ve Almanya ise Fransa üssünü kullanıyor.

Arap Yarımadası’na cepheden bakan bu bölge aynı zamanda, Somali, Yemen ve Eritre gibi çatışma noktalarına komşu ve Etiyopya, Sudan gibi önemli ve büyük ülkelere de bir adım uzaklıkta. Bunların yanı sıra Cibuti, Kızıldeniz’in kapısı ve Süveyş Kanalı’nın da bir diğer çıkış noktası konumunda. Afrika boynuzu olarak adlandırılan bu bölgenin stratejik önemi eskiden beri biliniyor. Osmanlı burada varlığını 16. yüzyılın başından itibaren inişli çıkışlı bir şekilde sürdürdü.

İSTANBUL FANUSU

Cibuti’de Osmanlı varlığı dönemin diğer Habeşistan eyaleti ülkelerine kıyasla daha eskiye dayansa da burada çok daha az Osmanlı yapısı bulunuyor. Başkentten 130 kilometre uzaklıkta olan Tajura eyaletinde 3 ufak Osmanlı camisi mevcut. Her ne kadar bu camilerin geçmişleri ve tarihleri hakkında hiçbir net bilgi olmasa da halk bu camilerin Osmanlı camisi olduğunu aktarıyor. TİKA’nın restorasyon çalışmalarına başlama arefesinde ziyaret etme fırsatı bulduğum camilerin üçü de deniz kıyısında sıralanmış, birbirine benzer bir mimaride. Bu sahil yolunu da yenileyecek olan Türkiye’nin oradaki temsilci kuruluşu TİKA yetkilileri bu bölgenin İstanbul Fanusu olarak adlandırılacağını belirtiyor.

Şimdiden limanda sizi karşılayan İstanbul restoran ve 20 bin nüfuslu bu küçük şehirdeki irili ufaklı Türk esintilerini ve Türk markalarını görmek neredeyse sıradan. Türkiye, başkent Cibuti ve Tajura arasındaki otoyolun da 30 kilometrelik bölümünü yenileyecek. Başkentte Afrika’nın en büyük camilerinden biri olacak olan Sultan II. Abdülhamid Han Camisi de inşa ediliyor. Cibuti, Tajura’da bulunan denize sıfır bu cami halk arasında Türk camisi olarak anılıyor. Bir diğer ismi de Korojip camisi.

Osmanlı, en çok Somali’nin liman şehri Berbera’ya ilgi göstermiş. Liman, deniz feneri, cami, kütüphane, belediye binası ve birçok farklı bina inşa ederek 19. yüzyılda burayı bölgenin en gelişmiş yerlerinden biri haline getirmiş.

Kaynak : Aydınlık

 

Exit mobile version