Tayyip Erdoğan, artık saklanamaz hale gelen bir gerçeği ifade etti ve “Amerika Menbiç konusunda vardığımız mutabakatı bizi oyalama aracı haline dönüştürmüştür.” dedi.
Bir gün önce Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Menbiç’te Türk-Amerikan askeri unsurlarının birlikte yapacakları birleşik devriye faaliyetinin başlaması söz konusu. Bunun için ön hazırlık gerekiyor, eğitim süreci gerekiyor. Bu eğitim de 9 Ekim’de başladı. Bu süreç şu anda Gaziantep’te devam etmekte…” diye açıklama yapmıştı.
***
Erdoğan da “Menbiç meselesinin er veya geç arzu ettiğimiz doğrultuda çözüleceğine inanıyoruz. Şu anda devriye güçlerinin Gaziantep’te bizim askerlerimizle Amerikalı askerlerin birlikte çalışma yaptıklarını biliyorsunuz. Bunları biz Menbiç’in bir an önce boşaltılmasına yönelik gayretler, adımlar olarak görüyoruz. Artık Menbiç’te oyalanmak yerine dikkatimizi ve enerjimizi Fırat’ın doğusuna çevirmekte kararlıyız. Fırat’ın doğusunda bir terör örgütü eliyle Türkiye tehdit ediliyor. Biz kimseyi tehdit etmiyoruz, kimsenin de sınırlarımızın dibinde bize tehdit oluşturacak işler yapmasına izin vermeyiz. Zaten terör koridorunu şu anda dağıtmış vaziyetteyiz. Ama yeniden oluşumlar kesinlikle bizim açımızdan kabul edilemezdir. Oralar bizim kırmızı çizgimizdir. Oralarda buna fırsat vermemiz mümkün değildir.” dedi.
***
Erdoğan, Fırat’ın doğusu konusunda kararlı ise birkaç gün önce bu bölge için neden “Şu anda Fırat’ın doğusunda zaten öyle ciddi manada rahatsız edici şeyler yok. Çünkü Fırat’ın doğusu diye zikredilen yerlere şöyle ağırlıklı baktığımız zaman oralarda adeta çölü görürsün.” dedi?
Erdoğan, “Burada önemli olan şey enerji deposu olan Deyrizor’dur” diye bir yaklaşımda da bulundu ama Fırat’ın doğusunda ciddi manada rahatsız edici şeyler yoksa “Artık Menbiç’te oyalanmak yerine dikkatimizi ve enerjimizi Fırat’ın doğusuna çevirmekte kararlıyız.” sözlerini Türk kamuoyunu oyalamak için mi söylüyor?
***
ABD ve Türkiye’de gazete manşetleri nasıl belirleniyor?
Amerikan gazeteleri, Kaşıkçı cinayetini manşetlerden düşürdü. Manşetlerde, eski başkanlara ve ünlü aktör Robert De Niro‘ya gönderilen sözde bombalı paketler var! Nasıl olmuşsa bütün paketler, güvenlik kuvvetleri tarafından etkisiz hale getirilmiş! Son açıklamalardan birine göre, paketlerde bulunan toz, zararsızmış. Buna rağmen ABD’de gündem değiştirilmiş oldu.
Birkaç gün önce New York Times gazetesi, Kaşıkçı olayından dolayı Suudi Arabistan’ın suçlanmasının, gelecek ayın başında İran’a sert yaptırımlar planlayan ABD’nin stratejilerini tehlikeye attığına dair endişeler bulunduğunu yazmıştı.
Gazetenin görüşlerine yer verdiği uzmanlar, ABD ve Suudi Arabistan yönetimlerinin hedefinin “Kaşıkçı’nın ortadan kaybolmasında Suudi rolünü gazete başlıklarından çekerek tekrar İran’a odaklanmak” olduğunu söylemişti.
Barack Obama‘ya Beyaz Saray’da nükleer konularda danışmanlık yapan Gary Samore, “Muhammed bin Selman’ın, Kaşıkçı hakkında emir verdiğine dair haberlerle devam edemezler. Bu emir yanlış sonuçlandı ya da serseri bir operasyon gibi daha kabul edilebilir bir hikâye bulmak zorundalar” ifadelerini kullanmıştı.
Nitekim o hikâyeleri buldular ki cinayetin sorumlusu Prens Selman‘ın yüzü gülmeye başladı. Herhalde postu kurtardığını düşünüyor…
***
Amerikan gazetelerinin manşetlerini belki doğrudan değil ama dolayı olarak istihbarat servisi belirlemiş oluyor. Türkiye’de ise manşetler, tek merkezden tebliğ ediliyor! Çünkü gazeteler iktidar tarafından ele geçirildi. Bu şartlarda yalanlar gerçek, gerçekler ise yalan olarak halkın gündemi haline getirilebiliyor. Gerçekleri ortaya koymaya çalışanların sesi ise bu yoğun haber bombardımanı arasında duyulmuyor bile. Zaten yok sayılıyorlar.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri buradan okuyabilirsiniz.