“Lütfen yiyecek vermeyin daha önce beslendiler” bu uyarı bir hayvanat bahçesinin girişinde asılıydı. Diğer hayvanat bahçelerinden farkı ise burada hayvanların değil insanların sergilenmesiydi.
Sömürgeci devletler, işgal ettikleri Afrika’dan gemilerle taşıdıkları yerli halkı yıllarca Avrupa ve Amerika’da sergilediler.
İnsana benzeyen bu varlıkların görevi gelen ziyaretçileri eğlendirmekti. Bu nedenle dans etmeye zorlandılar. Çoğu çırılçıplak sergilendi. Bu vahşi gösterilerde hayatını kaybedenler oldu, ama show devam etmeliydi. Hayatını kaybedenlerin bedenleri de sergilendi.
Bir Alman organizatörün ön ayak olduğu İngilizce adı ile Zoos Humains, insan hayvanat bahçeleri 1870 ile 1956 yılları arasında Avrupalıların ve Amerikalıların en popüler eğlencesiydi. Belçika, Hollanda, Almanya, Macaristan, İspanya, İtalya ve ABD’nin pek çok şehrinde milyonlarca insan ziyaret etti bu vahşi eğlence alanlarını. Öyle ki 1931’de Paris’te açılan insan hayvanat bahçesini bir milyondan fazla kişi ziyaret etti. Organizasyonun tanıtımında ise şu cümleler yer alıyordu; Fransa’nın medeniyet misyonunu gerçekleştirirken nelerle meşgul olduğunu keşfedin. Evet, Batı dünyaya medeniyet pazarlıyor bu pazarlamanın vitrininde ise insanlar bulunuyordu daha doğru bir tanımla insanımsılar.
1900’lerin başında Amerika’nın en ünlü hayvanat bahçelerinden biri olan Bronx Hayvanat Bahçesi’nde ise başka bir gösteri vardı. Oto Benga Kongolu genç bir adamdı. Benga, maymun ve gorillerle aynı kafeste sergileniyordu. Onlarla güreşmeye zorlandı. Evli ve iki çocuk babası olan Benga, 1904’te Amerikalı bir misyoner olan Samuel Philips tarafından yakalanmış ve önce St. Louis Dünya Fuarı’nda çeşitli maymun türleri ile birlikte “insana en yakın ara geçiş formu” olarak teşhir edilmiş sonra da Bronx’daki hayvanat bahçesine kapatılmıştı. Üzerinde çeşitli deneyler yapıldı. Bazı sivil toplum örgütlerinin baskısı sonucu özgürlüğüne kavuştu. Sözüm ona modern hayata ayak uydurmaya çalıştı ama yaşadığı tramvayı atlatamadı, 1916 yılında kalbine sıktığı tek kurşunla intihar etti.
İnsana en yakın ara geçiş formu olarak sergilenen bu insanlarla Darwin’in evrim teorisi de vücut bulmuştu. Fiziksel olarak insana benzeseler de vahşilikleri ve geri zekaları ile insansı varlık olarak tanımlandılar. Bilim adamlarına göre bu insanımsıların akılları aşırı derecede geriydi ve fevkalade saldırganlardı.
İkinci Dünya Savaşı sonrası İnsan Hayvanat Bahçeleri kavramı yok oldu. En son İnsan Hayvanat Bahçesi 1956 yılında Belçika’da kuruldu. Yıllar sonra Batı’nın hiç konuşmadığı bu tarihi vahşet Güney Afrikalı bir sanatçı tarafından sahneye taşındı. Oyun Avrupa’da adeta infial yarattı. İngiltere oyunun gösterimini yasakladı, Fransa’da protesto gösterileri yapıldı. Avrupalılar atalarının günahlarının ortaya çıkmasını istemediler. Ama tarih bu vahşeti hiç unutmadı. Kendisini demokrasinin, insan haklarının, medeniyetin bayraktarı ilan eden Batı’nın ötekine bakışını anlamak istiyorsanız tarihin bu utanç vesikasını bilmelisiniz. Ancak bütün bunları öğrendikten sonra Avrupa ve Amerika’daki ırkçı hareketleri, mültecilere olan yaklaşımı ve milyonlarca Müslümanın ölümünün bir istatistik olarak kalmasını anlayabilirsiniz. Başka türlü modern dünyanın vicdan labirentinden çıkamazsınız.
Zeynep BAYRAMOĞLU 18 Mar 2017
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.