Son yıllarda dünya, büyük güçlerin kutuplaşmasına sahne olurken, bir başka jeopolitik uyanış da sessiz sedasız gelişiyor: Türk dünyası birleşiyor. Adı sık duyulan ama pek çok kişi için hâlâ belirsiz kalan bir yapıdan söz ediyorum: Türk Devletleri Teşkilatı (TDT). Peki bu yapı nedir, neyi hedefler, nereden nereye geldi ve neden hâlâ “gerçek bir birlik” kurulamıyor?
TDT Nedir?
TDT, 2009 yılında Nahçıvan Anlaşması’yla kurulan ve zamanla genişleyen, kültürel, ekonomik ve stratejik bağlara sahip Türk dili konuşan ülkeleri bir araya getiren uluslararası bir örgüttür. İlk adı “Türk Konseyi”ydi, 2021’de “Türk Devletleri Teşkilatı”na dönüştü.
Üye Devletler:
Türkiye
Azerbaycan
Kazakistan
Kırgızistan
Özbekistan
Gözlemciler:
Türkmenistan
Macaristan (evet, kültürel bağlardan dolayı gözlemci)
Amaç Ne?
Kağıt üzerinde amaç net: Türk dili konuşan ülkeler arasında siyasi, ekonomik, kültürel ve stratejik iş birliğini artırmak.
Ama iş pratiğe gelince tablo biraz bulanıklaşıyor. Çünkü bu ülkeler arasında hem coğrafi uzaklıklar var, hem farklı siyasi sistemler, hem de birbirinden farklı dış politika yönelimleri.
Neden Şimdi?
TDT’nin öneminin artması, son 5 yıldaki gelişmelerle doğrudan ilişkili:
1. Karabağ Zaferi (2020): Azerbaycan’ın Ermenistan karşısında kazandığı zafer, Türk dünyasının birlik olursa ne kadar güçlü olabileceğini gösterdi.
2. Rusya-Ukrayna Savaşı: Orta Asya Türk devletleri, Rusya ile Çin arasında sıkışmışken, alternatif bir ittifak arayışında.
3. Küresel Enerji Krizi: Türk dünyası, doğalgaz, petrol ve ulaşım koridorları açısından stratejik öneme sahip.
4. Çin’in Kuşak-Yol Projesi: Türk coğrafyası, Çin ile Avrupa arasında doğal bir köprü konumunda. Bu durum TDT’yi ekonomik anlamda kritik hale getiriyor.
Gerçekten Birlik Var Mı?
Burada işin rengi değişiyor. Evet, ortak tarih var, ortak dil var, ortak kültür var. Ama:
Kazakistan ve Kırgızistan, Rusya ile çok derin bağlara sahip.
Türkmenistan, geleneksel tarafsızlık politikasını sürdürüyor.
Özbekistan, Çin ile ekonomik olarak fazlasıyla iç içe.
Azerbaycan, sadece Türkiye ile askeri anlamda tam uyum içinde.
Yani kâğıt üzerinde birlik, gerçek hayatta diplomatik manevralarla zayıflıyor.
Türkiye’nin Rolü
Türkiye bu teşkilatın lokomotifidir. Hem askeri, hem diplomatik, hem de kültürel olarak diğerlerine göre çok daha aktif bir pozisyonda. TİKA, Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü, Bayraktar TB2 gibi yumuşak ve sert güç unsurlarıyla Türkiye, bu coğrafyada “ağabey” pozisyonundadır.
Ancak bu rol bazen diğer üyeler tarafından “dominasyon” olarak algılanıyor. Bu da iş birliğini zaman zaman zorlaştırıyor.
Türk Dünyası 2040 Vizyonu
2021’de yayımlanan “2040 Vizyon Belgesi”, TDT’nin uzun vadeli hedeflerini içeriyor. Amaç:
Ortak alfabe ve medya ağı
Ortak tarih kitapları
Serbest ticaret bölgeleri
Ulaştırma koridorlarının entegre edilmesi
Ortak savunma ve acil müdahale gücü
Ama işin doğrusu, bu hedeflere ulaşmak kararlılık, cesaret ve karşılıklı güven gerektiriyor. Bunlar da hâlâ inşa aşamasında.
Sonuç: Dilde Birlik Vardı, Şimdi Sıra Gönülde
TDT, yüzyıllardır ayrı düşmüş Türk halklarının yeniden birbirini bulduğu bir fırsat. Ama sadece toplantılar, bildirgeler, logolar ve protokollerle gerçek bir birlik kurulamaz. Asıl birlik, ortak hareket etme iradesi ile kurulur. Türk Devletleri Teşkilatı ya bu iradeyi ortaya koyacak ya da sadece bir diplomatik vitrin olarak kalacak.