Batı Trakya’da 1913 yılında kısa bir süre varlığını sürdüren Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti, dönemin karmaşık jeopolitik koşulları ve etnik hassasiyetleri çerçevesinde şekillenmiş önemli bir girişimdir. Bu devletin kuruluşu, Balkan Savaşları sonrası bölgedeki Osmanlı etkisinin sona ermesi ve Batı Trakya’daki Türk ve Müslüman nüfusun Bulgar işgali karşısında kendi kaderini tayin etme arzusuyla ilgilidir. Üç dosyanın incelenmesiyle birlikte bu girişimin tarihsel bağlamı, başarıları ve çöküşü akademik bir perspektifle daha iyi anlaşılmaktadır.
1. Kuruluş ve Bağlam
Balkan Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki hâkimiyetini sona erdiren ve bölgeyi etnik ve politik çatışmaların merkezi hâline getiren bir süreçti. İlk Balkan Savaşı’nın ardından, 1913 yılında Batı Trakya Bulgaristan’a bırakılmış ve bölgedeki Türk ve Müslüman nüfus Bulgar baskısı altında kalmıştır. Bu bağlamda, Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti, bölgedeki Türk ve Pomak topluluklarının bir direniş ve öz-yönetim hareketi olarak doğmuştur.
Eşref Kuşçubaşı liderliğindeki bir Osmanlı gönüllü müfrezesi, Batı Trakya’ya girerek Bulgar işgaline karşı yerel halkı örgütlemiş ve bölgede geçici yönetimler kurmuştur. 31 Ağustos 1913’te, bu geçici yönetim Gümülcine merkezli bir bağımsız devlet olarak şekillenmiştir. Müderris Salih Hoca başkanlığında kurulan hükümet, Ekim 1913’te bağımsızlığını ilan etmiş ve kısa süre içinde bayrağını, milli marşını ve ordusunu oluşturmuştur.
2. Siyasi ve Diplomatik Gelişmeler
Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti’nin kuruluşu, sadece yerel halkın Bulgar işgaline karşı bir direnişi değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu zorlayıcı diplomatik ve askeri koşulların bir sonucuydu. Dönemin Osmanlı yönetimi, Batı Trakya’daki bağımsız girişimleri doğrudan desteklemekten kaçınmıştır. Bunun sebebi, Osmanlı Devleti’nin büyük devletler nezdinde Batı Trakya’daki girişimlerin kendi barış sürecine zarar verebileceği korkusudur. Nitekim, 29 Eylül 1913 tarihli İstanbul Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu, Batı Trakya’yı Bulgaristan’a bırakmıştır. Osmanlı hükûmetinin bu kararı, Batı Trakya’da büyük bir hayal kırıklığı yaratmış ve bu durum, devletin 52 gün gibi kısa bir süre sonra çöküşüne zemin hazırlamıştır.
Diğer taraftan, Yunanistan’ın Batı Trakya’daki bu devlet girişimine karşı tutumu nispeten daha olumluydu. Yunanistan, kendi stratejik çıkarları doğrultusunda Dedeağaç’ı çatışmasız bir şekilde bu yeni hükümete bırakmıştır. Ancak Bulgaristan ve Osmanlı İmparatorluğu, siyasi gerekçelerle Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti’nin varlığını sona erdirmek istemiştir. General Lazarof komutasındaki Bulgar kuvvetleri, 30 Ekim 1913‘te bölgeyi tamamen işgal etmiş, böylece Batı Trakya’da büyük umutlarla kurulan bu devlet üç ay gibi kısa bir süre içinde sona ermiştir.
3. Toplumsal ve Etnik Dinamikler
Batı Trakya, tarihsel olarak çok etnikli bir yapıya sahip olmuştur. Bölgedeki nüfus, ağırlıklı olarak Türkler, Pomaklar, Bulgarlar ve Yunanlardan oluşuyordu. Bağımsızlık ilan edildiğinde Batı Trakya’nın nüfusu 234,700 kişiydi ve bu nüfusun %78.82’si Müslümanlardan (Türkler, Pomaklar ve diğer Müslüman topluluklar), geri kalan kısmı ise Bulgarlar (%10.86) ve Yunanlar (%9.37) gibi etnik gruplardan oluşuyordu. Bu etnik çeşitlilik, bölgedeki siyasi hareketlerin yönünü belirleyen en önemli unsurlardan biri olmuştur. Müslüman nüfus, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihsel mirası altında kendilerini bu toprakların asli sahipleri olarak görürken, Bulgarlar ve Yunanlar da bölgedeki çıkarlarını korumaya çalışmışlardır.
Batı Trakya Hükûmeti, bu karmaşık etnik yapıyı göz önünde bulundurarak, tüm topluluklara hitap eden bir yönetim anlayışı geliştirmiş ve adalet sistemini Osmanlı kanunlarına dayandırarak, bölgedeki Müslüman halkın haklarını güvence altına almıştır. Ancak, devletin kısa ömrü nedeniyle bu sistemin uzun vadeli sonuçları görülememiştir.
4. Uluslararası Tepkiler ve Diplomatik İzolasyon
Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti’nin uluslararası düzeyde tanınmaması, devletin zayıflığını ortaya koyan en önemli unsurlardan biridir. Osmanlı İmparatorluğu’nun yanı sıra büyük devletler de bu girişimi resmî olarak tanımamış, bu da hükümetin diplomatik açıdan izole olmasına yol açmıştır. Özellikle Rusya’nın bölgeye olan ilgisi, Osmanlı’nın ilerleyişini durdurmuş ve bölgedeki bağımsızlık hareketlerini etkisiz kılmıştır. Osmanlı kuvvetlerinin Meriç Nehri‘ni geçmesi hâlinde Rusya’nın savaş açacağını belirten ültimatomu, Batı Trakya Hükûmeti’nin kaderini mühürleyen olaylardan biri olmuştur.
Batı Trakya’nın geleceği, daha çok büyük devletlerin Balkanlar’daki çıkar hesapları doğrultusunda şekillenmiş, bağımsızlık hayalleri bu hesapların gölgesinde kalmıştır. 1923 Lozan Antlaşması ile Yunanistan’a bırakılan Batı Trakya’da bir azınlık olarak tanımlanmıştır. Lozan Antlaşması’nın azınlıkları koruma maddeleri kapsamında, Batı Trakya’daki Türk nüfusun dil, din ve eğitim hakları güvence altına alınmış, ancak sonraki yıllarda Yunanistan tarafından bu hakların ihlali sık sık gündeme gelmiştir. Yunanistan’da Müslüman Türk azınlığın hakları Lozan’da belirlenen kriterlere göre korunmuş olsa da, zamanla bu hakların uygulanmasında zorluklar yaşanmış ve azınlık hakları konusunda büyük tartışmalar ortaya çıkmıştır.
5. Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti’nin Mirası
Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti’nin kısa süren varlığı, bölgedeki Türk ve Müslüman halk için derin bir etki bırakmış ve sonraki dönemde azınlık hakları mücadelesine ilham kaynağı olmuştur. Hükûmetin başarısız olmasına rağmen, Batı Trakya’da kurulan bağımsız yönetim, yerel halkın direniş kapasitesini ve kendi kaderini tayin etme isteğini göstermiştir. Bu girişim, modern Türk ve Pomak toplulukları için bir sembol haline gelmiş ve bölgedeki Türk varlığının sürekliliğini sağlamada önemli bir tarihsel dönemeç olmuştur.
Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti, sadece kısa bir siyasi deneyim olarak değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun çözülüşü sırasında ortaya çıkan etnik ve ulusal hareketlerin bir örneği olarak değerlendirilebilir. Dönemin kaotik Balkan coğrafyasında Türk, Bulgar ve Yunan toplumlarının çatışan çıkarları ve büyük devletlerin politik müdahaleleri, bölgedeki bağımsızlık girişimlerinin kalıcı olmasını engellemiştir. Batı Trakya’da yaratılan bu geçici devlet, bölgede yaşayan Müslüman Türklerin hem siyasi taleplerini hem de bağımsızlık arzusunu temsil etmiş, ancak uluslararası sistemin sert gerçekleri karşısında uzun soluklu olamamıştır.
Sonuç:
Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti, Balkanlar’da Türk varlığının siyasi açıdan son bir direnişi olarak yorumlanabilir. Her ne kadar kısa ömürlü olsa da bu girişim, Batı Trakya’daki Müslüman Türk nüfusun ulusal kimliğini koruma çabalarını simgelemiştir. Bu bağlamda, devletin başarısızlığı, bölgesel ve uluslararası güç dengelerinin doğrudan bir sonucudur. Ancak bu kısa süren deneyim, Batı Trakya’da Türk varlığının sembolik önemini artırmış ve sonraki yıllarda azınlık hakları mücadelesinin temelini oluşturmuştur.
Batı Trakya’daki bu siyasi hareketin izleri, günümüzde bölgedeki Türk azınlığın varlığını sürdüren kültürel ve sosyal yapılarında hissedilmektedir. Dolayısıyla, Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti, tarihin tozlu sayfalarına gömülmüş olsa da bölge halkı için kalıcı bir miras bırakmıştır.
Ek:
Metin Çevirisi: Bulgarların Türklerimize karşı göstermekte oldukları şeniane mezalim dolayısıyla sabırlarımız tükenerek bıçakta ve kucakta bulunan ma`sum halkı kurtarmak azmiyle Garbi Trakya`yı işgale mecbur kaldık. Fakat ahval`i hazıra-i siyasiyyemiz icabı hükümet-i Osmaniyye bizim bu harekatımızı muvafık bulmıyarak bizi men`e kalkışdı. Naçar harekete geçtik ve gülmülcüne livası Türklerini tahsile geldik. Maalesef bu kere de hükümetimizce avdetimiz kat`iyetle emr olunmaktadır. Başta Rus olmak üzere bazı tarafdarı hükümetler bizim bu hareketimizi mütareke ahkamına uygun bulmamaktadırlar. Halbuki burada bıcak altında can vermiş ve vermekte olan Türklerimizin hayat ve ismetleri hiçbir tarafdan taht-ı emniyet ve kefalete bağlanmış değildir. Buna fikir yoran da bulunmamaktadır. Bu sebebden ve bundan böyle biz emirlerimizi vicdan ve ilhamlarımızı akıl ve mantık ve besalet-i şahsiyyelerimizden almak ve ona göre harekete geçmek mecburiyetinden kalmış olduk. İşte bu günden itibaren muvakkat olarak teşkil eylediğimiz hükümet-i muvakkatemizi Garbi Trakya hükümet-i müstakillesi namına tahvil ile i`lânı istiklâl eylediğimizi bilcümle hükümetlere ve âlem-i insaniyyete i`lân eylemekle fahr-u şeref duyduğumuz i`lân olunur. Teşfik ulu Allahımızdandır.