Osmanlı’nın kuruluş ve erken dönem tarih sahnesine ışık tutan ve yazarları anonim olan veya kesin olarak bilinmeyen eserlerdir. Özellikle 2. Murad dönemi itibariyle yazılmaya başlanan Anonim Tevârîh-i Âl-i Osmân’lar, 2. Bayezıd dönemi itibariyle hız kazanmış ve Osmanlı’nın menşei meselesini de yoğunlukla içeriğinde işlemiştir. Padişahın fetihleri ve gaza anlayışını yoğun bir şekilde anlatan eserler halkın gaza ve cihad ruhunu teşvik etmek amacıyla da kaleme alınmıştır. Selçuklu ve ondan boşalan güç dengesine yerleşen Osmanlı’nın menşeini Oğuzlara bağlayan şecereye de yer vermektedir. İstanbul’un mitolojik anlatılarını da barındıran bu anonim eserler Ayasofya’nın tarihini de yazmaktadır. Mensur olarak kaleme alınan eserin en bilineni Yahşi Fakih’in Menâkıbnâme’si, Ahmedî’nin Dâstân-ı Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osmân’ı ve dönemine ait tarihî takvimler bulunur.
Necdet Öztürk Tevârîh-i Âl-i Osmân,neşrinin ilk iki sayfası.
Anonim Tevârîh-i Âl-i Osmân’lar üç gruba ayrılır:
1. grup 1944 yılına, 2. grup 1955’e ve 3. grup ise 17. yüzyıla kadar uzanır. Vakanüvisler, Anonim Tevârîh-i Âl-i Osmân’lardan etkilenmiş ve kaynak olarak kullanmıştır. Özellikle Âşıkpaşazâde, Neşrî ve Kemalpaşazâde gibi vakanüvislerin eserleri “Yarı Anonim Tevârîh-i Âl-i Osmân” olarak geçmektedir.
Anonim Tevârîh-i Âl-i Osmân’ların önemli bir kısmını Friedrich Giese derleyip yayımlamıştır. Nitekim Nihat Azamat, Necdet Öztürk gibi akademisyenler 1. el olan bu kaynakları kullanıp çalışmalar yapmaktadır, tarihçiler için önemli kaynak niteliği olan bu eserler Osmanlı tarihinin erken dönemlerini anlamada vazgeçilmez kaynaklar arasında yer alır.