1880’lü yıllar tarihe çeşitli kapılar açmış ve günümüze kadar yansımış eşsiz dönemlerden biridir. Eğitim, spor ve inanç bir yumak haline gelip dünyanın yörüngesine nasıl oturabilir?
Baron Pierre de Coubertin. Tarihin sihirli isimlerinden biri olarak sahneye çıkıyor. Fransız asıllı Baron aldığı unvandan da anlaşıldığı üzere dönemin asillerinden biri. Onu farklı kılan taşıdığı unvanın kibrine kapılmadan bütünün iyiliğine el uzatması oldu.
Siyasi politikasını güncellemiş olan Fransa, milliyetçilik fikri ile dolup taşarken, sömürgelerden kurtulmak adına gelişime açlık duymaya başladı. Eğitim ve spor bunlardan biriydi. Baron Piere de Coubertin gösterişli bir fiziksel görünüme sahip değildi. Fakat iradesi ve bakış açısı onu fazlasıyla görünür kılıyordu. Sporun eğitim üzerindeki olumlu etkisini içselleştiren, iyilik halini bütüncül olarak geliştiren bakış açısını sunmaya hazırdı. Ve perde açıldı…
Antik olimpiyatların kesin başlama tarihi bilinmese de M.Ö. 586-776 yılları arasında düzenlenmeye başladığı, arkeolojik kazılarda elde edilen bulgulardan yola çıkılarak varsayılıyor. Adını aldığı isim kökeni etkinliklerin Olimpia kentinde düzenlenmesindendir. Zeus’a armağan edilen eğlence ve mücadeleler gücü, varoluşu, ruhani bütünlüğü ve şükranı simgeliyordu. Çağın gerekliliğinden dolayı gücü simgeleyen erkek hegomanyası kadınların yarışmalara katılmasına izin vermiyor hatta izlemesine dahi müsaade etmiyordu. Rahibeler dışında. Bu yüzden vücutlarını kum ve yağ ile örtüyorlardı. Yaşama yaratanın bizi davet ettiği gibi. Dönemi yansıtan heykeller fiziksel ve ruhani güzelliğin bütünlüğünü sporun temel amacı olarak görüldüğünü bizlere anlatıyor.
Kendi ırkını diğer ırklardan üstün gören Yunanlılar için kutsal değer taşıyan yarışmalara asillerden olmayan, yunan kanı taşımayan ve saygınlığı toplum tarafından kabul edilmeyenlerin de katılımına izin verilmiyordu. Bu denli seçilerek galip gelen yarışmacıya sonsuz ikramlar sunarak cömertliklerini göstermekten çekinmediler. Sembolüne sıkça rastladığımız zeytin dalı veya çam dalından çelenkler galip olana verilir, kimi rivayete göre heykeli dikilir, büyükbaş hayvanlar veya altınla onurlandırılırlardı. En değerlisi kazandığı saygınlıktı.
M.S. 393’te papalığın simgesi olduğu gerekçesiyle olimpiyatlar yasaklanmıştı. Her dört yılda bir çok sayıda insan Olimpia ya gelir sadece sportif etkinliklere değil eşsiz sanat, kültür ve tarih olaylarına da tanık olurdu. Dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen Zeus Heykeli orada yapılmıştır.
Eğer Olimpia 1766 yılında Sanat Sever Topluluğu(Society of Dilletanti) adına bir keşif görevi ile bölgeye giden İngiliz teolog ve eski eser meraklısı Richard Chandler tarafından bulunmasaydı Modern Olimpiyatlar belki de hiç gerçekleşmeyecekti.
Coubertin, Prusya savaşı ardından sağlıklı bir nesil için sporu en güçlü formül olarak görmüş ve hem eğitimde hem de toplumda sporun yaygınlaştırılması için gerekli reformları yapmaya başlamıştır. Toplum refahı için bütünlüğü en iyi şekilde sağlamanın yolu ise spor ve sportif faaliyetler olarak görülmekteydi. Buradan hareketle Coubertin de hem bir bütün olarak sağlıklı bir nesil yetiştirmek hem de toplumsal barışa katkı sağlamak amacıyla Olimpik hareketi başlatma kararı almıştır.
Kişisel yorumum olarak insan taklit ile gelişen bir varlıktır. İlham aldığımız şeyleri özgün yorumumuz ile harmanlayarak en iyisine ulaşmaya çalışırız. Yaradılıştan gelen özelliğimiz bizi her zaman mükemmeli bulma arayışına iter. Coubertin’in böylesi bir ilham ile yola çıktığı düşüncesindeyim.
Oldukça uzun olabilecek bu araştırma konusunu sizler için minimum hale getirecek olursam bu hareketlilik tabii ki pek te kolay olmamıştır. Yunanlıları ikna çabaları, evrensellik ve dünya barışı fikrine dini bir törenin parçasını uyarlamak, diğer ülkeleri davet etmek servetinin ve yıllarının büyük bir kısmını kaybetmesine sebep oldu. IOC’nin( Uluslararası Olimpiyat Komitesi) kuruluşu ile 1896 yılında kayıtlara geçen ilk resmi olimpiyatlar başlamış oldu. Gözünüzün önüne büyük organizasyonlar, görkemli açılışlar getirmeyin lütfen çünkü bir çok fiyaskoya da ev sahipliği yapmıştır. Bu olay tarihten almamız gereken muhteşem öğütlerden biridir. Baron Pierre de Coubertin, ilerlediği yolda inancını kaybetmedi ve bedel ödemeye hazırdı. Küçük bir adamın dünya barışı için attığı minicik bir kar topu bugün bizlere belki de amaç sunuyor. Dil, din, ırk fark etmeksizin dünyayı ortak mücadele ile bir çatı altında toplamayı başardı. Olimpiyat simgesi olan iç içe geçmiş 5 halka kıtaları temsil etmektedir. Olimpiyat ruhunun felsefesi ile birliğin sonsuz gücü…
Coubertin bu inancı en güçlü hale getiren tarih oyuncularından biridir. Tabii ki bu inanca sahip tek kişi değildi. Tüm kültürlerde ulaşılması gereken yegane amaç buydu.
Bize düşen öğütleri iyi dinlemek. Tarihe yön veren insanların ortak özellikleri uğruna bedel ödemeye hazır oldukları inançlarıdır. Bir önceki yazımda da anlatmaya çalıştığım gibi rastlantısal düzlem varoluşumuzu sıkıştırır ve parçalar. Her birimizin birbirine ilham olduğumuzu ve bir bütüne ait parçalar olduğumuzu kabul etmeliyiz. Bir düşünce, bir dokunuş, bir kanat çırpış tüm dünyayı etkileyebilir. Bu sorumluluğu unutmadan mükemmeli arayacağınız günler diliyorum. Hepimiz için…