Toplumsal çürüme
Cehalet ve yoksulluğun hüküm sürdüğü bir coğrafyada yaşayan insanlar, hem birey olarak hem de toplum olarak çürümeye mahkumdur. Yoksulluk öncelikle cehaleti getirir, cehalet de bütün benliğimizi işgal eder. İşgal edilen benliğimizin toplumsal çürümeye yol açacağı aşikardır. Bütün bunlar yaşadığımız evreni büyük bir kaosa sürükler. Cehaleti ortadan kaldırmak için, öncelik olarak adalet sisteminin tüm dünyada, etik ve sistematik bir biçimde yapılması gerekir. Böyle bir sistemin hayata geçirilmesi için bütün ülkelerde akil insanların bir araya gelerek, algoritma tekniği ile adaleti sağlamak, bütün insanlar için temel haktır.
Tüm insanların özgür ve eşit olarak doğduğu gerçeği ile tüm bireylerin eşit haklara sahip olduğunu, aynı düzeyde saygıyı hak ettiğini unutmamak gerekir.
“Hiçbir vatandaş bir başkasını satın alacak kadar zengin olmamalı ve hiç kimse kendini satmaya zorlanacak kadar yoksul olmamalıdır”
Toplum Sözleşmesi
(Jean Jacques Rousseau)
Özetle, bugün bütün ülkelerde toplumsal çürümenin ana nedeni ekonomik, kültürel ve sosyal kurumların çöküşü olarak görebiliriz. Aynı zamanda ekolojik dengeyi koruyamamak da bu etkenlerin başında yer alıyor.
Bugün birçok ülkede çağdaş eğitim, felsefe, bilim ve sanat bitme aşamasına kadar gelmiş durumda. Bütün bunların eksikliği, bireylerde sorgulama yetisinin azalmasına, düşünce gücünün yok olmasına neden olur. Bütün bunlar toplumsal çürümenin başladığının en basit örneğidir.
Sultan GÜÇ