kevser mikeladze

hezimet

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hiç böyle sarsılmadım; ne o ana kadar ne de o andan beri. Utanç verici ama inkâr edesim bile yok. Ancak yüzleşemem de, çünkü yüzleşmek de hazmetmek gibi kudretli kimselerin harcıdır. Bense başımı öne eğip bozgunun ağırlığını sırtımda taşıyarak yürüyorum. Alaycı kaderin acımasız bekçisi birkaç adım önden yürüyüp ne kadar arzularsam arzulayayım elimin boş kalacağını altın rengi harflerle kazıyor gözümü ayırmadığım zemine. Çaresizce görüyor, çaresizce ilerliyorum. Gözlerimi oyup dizlerimin üstüne çökmek istiyorum ama kesinlikle mümkün değil bu. Öyleyse ne yapılabilir? Yenilgiyi kabul etmeli. Bir de gözlerimi göğe çevirip aya bakmalı, yalnızca büyüleyici olduğundan da değil, tıpkı benim gibi yarım kaldığından. O zaman zihnime kancasını geçiren sözlerin özgür bırakır mı beni? Ve tüm bunları hayıflanmadan sindirip tozlanmış hisler rafına kaldırmalı. Sonuçta dünyanın sonu değil. Tek yapman gerekenin usta bir hayalcinin en absürt hayali olarak kalman gerektiğini nasıl olur da bilmezsin peki? Ama dünyanın sonu değil. Bir trene atlayıp kaçmalı tüm bunlardan. Dünyanın sonu değil. Tam da cam kenarında oturup aya gözlerimi dikmişken anlamsız metaforlar düşünüp tüm bunları unutmalı. Dünyanın sonu değil, kesinlikle değil. Ancak ansızın aklıma düşmenle beceriksizce attığım dikişlerin hepsini söküp ölebilirim ve biliyorum ki bulutları ardımda bırakacak kadar yüksekte de olsam, cehennemin dibini de boylasam tüm bunlardan kaçmak mümkün değil. Dünyanın sonu o halde. Ya da benim sonum. Tıpkı yenilgi nedir bilmeyen bir hükümdarın ilk yenilgisi gibi. Tıpkı bir soytarının yüzlerce insanın önünde hayatını bağladığı ipten düşmesi gibi. Ne yapacağımı bilemeyecek kadar gençliğimin, bilsem de hiçbir şey yapamayacak kadar benliğimin etkisi altında kalmışım gibi.

Seni anımsamanın korkusuyla uyumaya bile yeltenemeyecek haldeyim, kirpiklerimde tozlar birikene kadar suçlu bir çocuk gibi uykusuzluk dolabında çıt çıkarmadan saklanıyorum. Soluduğum her hava sonmuş gibi hissettiriyor, aldığım her nefes işkenceymiş gibi cılız bir şekilde çıkıyor dudaklarımın arasından.

Ben ve hislerim; benden muzdarip bitap halkım, aynı dolabın içinde toplanıp gün ağarıncaya kadar yeriniyor, sonrasında da yenik düşmüş ruhumu feryat figan gömüyoruz. Gözyaşlarım zoraki sükuneti bırakıp her şey tozların arasında kaybolurken bir kez daha yeniliyorum sana. Gark olmuş ruhum bana lanetler okuyor. Çünkü sanıyor ki savaşsaydık kazanırdık, oysaki biz büyük bir muharebeden sonra bile tek yaptığımız umarsızca sevmek olduğu için ölüyoruz.

hezimet
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!