Modern zamanların en karlı ticareti artık ne teknoloji ne de inşaat… En büyük getiriyi “ruha dokunmak” sağlıyor. Kimse artık size “ben sizi dolandıracağım” demiyor. Onun yerine, daha zarif bir dil var: “Sen yeter ki niyet et.” Niyeti olanın cüzdanı da açık oluyor nasılsa…
İç huzuru arayan insanların üzerine yapışan bu yeni “aydınlanmış” sınıf, eski zamanların sarıklı dervişlerinden daha trend, daha şık ve çok daha karlı. Kimi kendini “enerji şifacısı” diye tanıtıyor, kimi “kalpten konuşan öğreti sahibi.” Sözde maneviyatı, yoga matlarının üstünde, tütsü kokuları eşliğinde sunuyorlar. Ama özde her şey aynı: İnsanların boşluklarını paraya çeviren bir sistem.
Artık tarikatlar sadece sarıklı, cübbeli, sakallı figürlerden ibaret değil. Şalvarın yerini keten pantolon aldı, sohbetlerin yerini “çakra açılımı” seminerleri… Sırtını Doğu mistisizmine yaslayıp, Batı pazarlama teknikleriyle süsleyerek “aydınlanmış birey” ticareti yapanlar, kendilerini hep daha üst bir bilinç seviyesinde görüyor. Ama nedense, en alt seviyede kalmakta ısrar eden cüzdanlara ihtiyaçları hiç bitmiyor.
Kırılgan insanların iyi niyeti, yalnızların arayışı, depresyondakilerin tutunacak dal arayışı… Bunların hepsi bu sistemin hammaddesi. Kimi zaman modern tasarımlı bir YouTube kanalında karşımıza çıkıyorlar, kimi zaman süslü otel salonlarında “kendinle buluşma” etkinliklerinde. Her şey çok rafine, çok steril görünüyor ama arkada dönen çark hep aynı: İnançla cehaletin sınırını belirsizleştiren bir sömürü düzeni.
Bu yazının sonunda bir çözüm önermek gibi bir niyetim yok.Sadece şunu hatırlatmak istiyorum: Gerçek aydınlanma sesini yükseltmez. Size bir şey satmaya çalışmaz. “Kendini bul” diyen biri, eğer bunu binlerce liraya paketleyip önünüze sunuyorsa, orada kendinizden çok cüzdanınızı kaybetmeniz muhtemeldir.
Aydınlanmak, bir kamp satışı değildir. Ne Himalaya tuzu, ne özel hazırlanmış çakra bileklikleri, ne de içeriği sır gibi saklanan “enerji taşları” sizi öz benliğinize ulaştırır. Ruhsal büyüme; başkasının ışığında değil, kendi karanlığınızla yüzleştiğinizde başlar. Ama bu yol sancılıdır, kimse pazarlamak istemez. Çünkü içinde ne konfor vardır, ne de “VIP katılım bileti.”
Sömürü sadece dini görünümlü yapılarda olmaz. Bazen gülümseyen bir yüz, çiçekli bir fon ve “kendini sev” mottolarıyla süslenmiş Instagram postlarının arkasında da devasa bir çıkar ilişkisi yatabilir. Kimi zaman ekran başında binlerce kişiye “hepiniz özelsiniz” diyen biri, asıl kazandığı şeyin sizin özsaygınız değil, banka hesabındaki sıfırlar olduğunu çok iyi bilir.
Bu yüzden, birine hayran olmadan önce kendinize sorun: “Bu kişi benden bir şey istiyor mu?” Gerçek öğretmen sizden hiçbir şey istemez. Ne paranızı, ne bağlılığınızı, ne de tapınmanızı. Size sadece bir aynadır; geçici değil, kalıcı bir farkındalık sunar. Üstelik bunun için ücret de talep etmez.
Kendi karanlığınıza cesaretle bakmadığınız sürece, bir başkasının ışığında yürümek sadece gözlerinizi kamaştırır. Ve unutmayın, gözleri kamaşan biri yönünü göremez.