Bir kedi insanı olarak, hayatımı bir kedinin özgürlüğünde buluyorum. Kediler yalnızca “evcil” varlıklar değildir; onlar, dünyaya bakış açısını, bireyselliği ve zarif bir şekilde kendilerine ait olmayı simgeler. Hepimiz biliriz ki, bir kedi, ne zaman sevileceğini ve ne zaman yalnız kalacağına kendi karar verir. Kendi dünyasında, bir avcı ya da köle değil, bir hükümdar gibidir. O özgürdür. Aynı şekilde, kedi insanları da kendi hayatlarının hükümdarlarıdır.
H.P. Lovecraft, bu dünyadaki en doğru gözlemlerinden birini yapmıştır: “Köpek itaatkardır, yalakadır, lakin kedinin nesiller boyu getirdiği estetik ve asil bir mirası vardır.” Bir köpek, size sadakatle hizmet eder, ne yapmanız gerektiğini bilir ve her zaman sizin onayınızı bekler. Ama bir kedi… Bir kedi asla size “hizmet etme” gayesiyle yaklaşmaz. O, başlı başına bir varlıktır, hayatı kendi ruhsal özerkliğiyle yaşar. Eğer bir kedi oyun oynamak isterse, sizi de oyununa dahil eder, ama sadece kendi istediği şekilde ve zamanında. Sizin talebinizle değil, kendi keyfiyle. Bu, bir kediye sahip olmak değil, onunla aynı dünyayı paylaşmaktır.
Kedi insanları, kedilerin o soğukkanlı, zarif tavırlarını takdir ederler. Çünkü bizler de, bir köpeğin sürekli olarak yerinde duramayacak kadar “aktif” davranmasının aksine, kedinin derin huzurunu ve bir bakışla her şeyi anlatabilme yeteneğini biliriz. Bir kedi miyavlar, ama o miyav yalnızca ona istenilen bir şeyi vermenizi istemek için değildir; o, “ben buradayım, ama kendi zamanımda sana yaklaşacağım” demektir. Kedinin yalnızca varlığı, bir kişinin kendine olan saygısını, bağımsızlığını ve öz değerini simgeler.
İşte bu yüzden kedi insanı olarak, bir kedinin bakışlarını, vücut dilini ve zamanlamasını anlamak bir yaşam biçimi haline gelir. Kedinin yaşamına bakarken, sanki biz de onun gibi yaşamaya başlarız; kendi kurallarımızla, kendi özgürlüğümüzle. Tıpkı kedilerin, “Beni sevmen için önce beni anlaman gerekir” dercesine yaklaşımına saygı duyarak, kendi hayatımızı da aynı zarafetle yaşarız.
Bir köpek, insana hizmet etmeyi içgüdüsel bir şekilde kabul eder. Her emri yerine getirir, her hareketiyle insana hoşnutluk sağlar. Ancak kediler farklıdır. Onlar, insanlar için değil, kendi kendilerine var olurlar. Tıpkı H.P. Lovecraft’ın söz ettiği gibi, kediler “özgür ruhlardır” ve onları takdir etmek, bir insanın da özgür ruhunu takdir etmesi gibidir.
Bir kedi insanı, her zaman bağımsızlığını savunur. Çünkü kediler, herhangi bir zorlama ya da baskı olmadan hayatlarını yaşama gücüne sahiptirler. Onlar, içindeki özgürlüğü yansıtan birer aynadırlar. Ve bu ayna, bizi de yansıtır; biz de kendimizi aynı özgürlükte buluruz.
Sonuç olarak, bir kedi insanı olmak, ne bir köpeğin itaatine ne de bir kedinin keyfi arzularına boyun eğmektir. Bir kedi insanı olmak, her zaman kendi yolunu bulmak, özgürlüğünü yaşamak ve en önemlisi, dünyaya sakin, zarif ve asalet içinde bakmaktır.