Tarih sahnesinde öyle anlar vardır ki, sadece bir milletin değil, insanlığın kaderini değiştirir. 18 Mart 1915, işte böyle bir gündü. Çanakkale’de, kan kırmızı toprağın üstüne kazınan bir destan yazıldı. Ancak bu, sadece bir savaşın zaferi değildi. Bu, vatan sevgisinin ve inancın, en güçlü silahlardan bile üstün olduğunu gösteren bir direnişti.
O gün, Çanakkale Boğazı’nda çelikten dev dalgalar hâlinde gelen emperyalist güçlere karşı, Mehmetçik, “Çanakkale geçilmez!” diyerek bir duvar ördü. Fakat bu duvar, sadece silahlarla değil, yüreklerle, dualarla ve şehadet şerbetini içmeye hazır neferlerle kuruldu. Gözlerini kırpmadan ölüme yürüyen o yiğitler, bizlere yalnızca bir zafer değil, bir milletin onurunu da miras bıraktılar.
Bugün, bizler rahat nefes alabiliyorsak, bu topraklarda özgürce dolaşabiliyorsak, bunu Çanakkale’nin adsız kahramanlarına borçluyuz. Onların yiğitliği, siperlerde yazılan son mektuplarda, anaların yüreğindeki sessiz çığlıklarda ve gencecik bedenlerin toprağa düşerken bile “Vatan sağ olsun” deyişlerinde saklıdır.
Ve o kahramanlardan biri, insanın sınırlarını aşan gücüyle tarihe adını altın harflerle yazdıran Seyit Onbaşıdır.
O gün, Mecidiye Tabyası ağır top atışlarıyla sarsılmış, mermileri taşıyan vinç mekanizması parçalanmıştı. Yani düşmana karşı koymak için hiçbir umut kalmamış gibiydi. Ama Seyit Onbaşı, imkânsız denileni başardı. 275 kilogramlık mermiyi tek başına sırtladı, üç kez topun namlusuna yerleştirdi ve ateşledi. Attığı mermi, İngilizlerin Bouvet zırhlısını vurdu. Geminin sulara gömülmesiyle, Çanakkale Boğazı’nı geçilmez kılan zaferin en önemli anlarından biri yaşandı.
Bir düşünelim… 15 yaşında cepheye giden evlatlar, dönmeyi değil, vatanı korumayı düşünen yiğitler… Üzerinde delik deşik üniformasıyla açlığa, susuzluğa ve mermilere karşı dimdik duran Mehmetçik… Onlar, yalnızca bir toprak parçasını değil, bir milletin bağımsızlığını savundular.
Çanakkale, sadece geçmişin değil, bugünümüzün de pusulasıdır. O yüzden bizlere düşen en büyük görev, o kahramanların bıraktığı mirasa sahip çıkmaktır. Unutmamak, unutturmamak, çocuklarımıza, torunlarımıza anlatmak ve onların hatırasına yakışır şekilde yaşamak…
Bugün, o büyük destanın yıldönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Çanakkale’yi geçilmez kılan bütün kahramanlarımızı saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.
Ne mutlu bize ki, böyle bir ecdadın torunlarıyız. Ve ne mutlu bizlere ki, Çanakkale ruhu, hâlâ bu topraklarda yaşıyor.