Geçtiğimiz yüzyılda insanlık, akıl almaz teknolojik gelişmelere imza attı. Uçaklar üretildi, uydular gönderildi, internet icat edildi. Ancak tüm bu ilerlemelerin gölgesinde kalmış bir gerçek var: Yüksek gelirli ülkeler, savaşlar için trilyonlarca doları gözlerini kırpmadan harcadılar. Aynı cömertliği barışa göstermekten ise hep kaçındılar.
Sadece son 20 yılda, dünya çapında savunma harcamalarına ayrılan bütçe 2 trilyon doları aştı. Amerika Birleşik Devletleri’nin tek başına askeri harcamaları yıllık 800 milyar dolar seviyelerinde. Bu miktar, Afrika kıtasındaki birçok ülkenin toplam gayrisafi yurtiçi hasılasından bile fazla. Aynı dönemde dünya genelinde barış inşası, çatışma öncesi önleme çalışmaları ya da uzlaşma programlarına ayrılan bütçe ise bu miktarların çok gerisinde kaldı.
Barış, sürdürülebilir kalkınmanın, insani gelişimin ve gerçek güvenliğin temelidir. Fakat ne yazık ki bu kavram, savunma sanayiine aktarılan dev fonlar karşısında çoğu zaman romantik bir ideal olarak kalıyor. Çünkü savaş bir sektör; üreteni, satanı, tüketeni belli. Barışın ise henüz bir lobisi yok.
Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün yıllık bütçesi yaklaşık 6 milyar dolar. Bu rakam, dünyanın en büyük silah şirketlerinden sadece birinin yıllık kârına neredeyse eşit. Ne kadar ironik değil mi? Barışı korumaya çalışan bir sistemin bütçesi, silah üreterek çatışmaları besleyen bir şirketinkinden daha küçük.
Sorulması gereken soru şu: Gerçekten barış istiyor muyuz? Yoksa barış söylemi, yalnızca savaşların meşruiyetini perdelese yeterli mi görüyoruz?
Barışa yatırım yapmak sadece silahları susturmak değil; yoksulluğu azaltmak, eğitimi yaygınlaştırmak, eşitsizlikle mücadele etmek ve adil bir dünya düzeni kurmak anlamına gelir. Bu da sabır, uzun vadeli planlama ve kararlılık gerektirir. Oysa savaş, anlık çözüm yanılsamasıyla daha kolay satılabilir.
Evet, dünya barış için henüz yeterince yatırım yapmadı. Belki de artık barışı bir proje, bir hedef, bir kalkınma modeli olarak görmek gerekiyor. Çünkü barış, bir sonuç değil, inşa edilmesi gereken bir süreçtir. Ve bu süreç, tıpkı bir savaş gibi, ciddi kaynaklar gerektirir.
Unutmayalım: Savaşlar yatırım alıyor çünkü getirisi var. Barış da yatırım almalı çünkü insanlığın geleceği orada.