İklim Yasası: Niyet Güzel, Ama Yeter mi?
Özden Çetin
Uzun süredir beklenen İklim Yasası nihayet gündemde. Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’na taraf olmasının ardından, sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdünü hukuki bir zemine oturtma ihtiyacı kendini daha fazla hissettirdi. Ancak yasa taslağı kamuoyuna sızdığı haliyle, ne yazık ki ciddi eksiklikler ve muğlaklıklar içeriyor.
Türkiye Yüzyılı’nda Yeşil Dönüşüm Mü, Fosil Israrı Mı?
Türkiye Yüzyılı vizyonu, daha adil, daha sürdürülebilir bir kalkınma modelini esas alıyorsa, iklim yasası da bu hedefle uyumlu olmalı. Oysa yasa taslağında fosil yakıt sübvansiyonlarının kaldırılmasına dair açık bir hüküm yok. Karbon ticaret sistemine dair ifadeler ise özel sektöre “uyum sağlamak” yerine, “piyasa dostu düzenleme” adına gevşek bırakılmış.
Yine aynı şekilde, yerel yönetimlerin bu süreçte oynayacağı roller, çevresel adaletin sağlanmasına yönelik mekanizmalar ve vatandaş katılımı neredeyse sembolik düzeyde kalmış. Oysa ki bir iklim yasası sadece emisyon hedefi belirlemekle kalmaz; aynı zamanda bu hedeflere ulaşmayı sağlayacak adil, şeffaf ve hesap verebilir bir yapı kurar.
Olası Negatif Etkiler: Kim Ödeyecek Yeşil Geçişin Faturasını?
Yasa taslağının en çok eleştirilen yönlerinden biri, maliyet yükünün yine küçük üreticiye, çiftçiye ve dar gelirliye bindirilme riskidir. Büyük sanayi kuruluşlarının karbon ticaretinden elde edeceği esneklik, küçük aktörler için aynı şekilde çalışmayacaktır. Yeşil geçişin sosyal maliyeti eşit paylaşılmazsa, bu sadece ekonomik değil, toplumsal bir kırılma yaratacaktır.
Ne Yapmalı? Çözüm Önerileri ve Yasal Düzenleme İhtiyacı
Türkiye Yüzyılı vizyonunun ruhuna uygun bir iklim yasası için aşağıdaki düzenlemelerin yapılması elzemdir:
Fosil Yakıt Teşviklerinin Kademeli Kaldırılması: Bu teşvikler kaldırılmadan iklim politikası samimi olamaz.
Adil Geçiş Fonu Kurulması: Geçiş sürecinde çiftçiyi, işçiyi, küçük işletmeleri koruyacak sosyal destek mekanizmaları oluşturulmalı.
Bağımsız Emisyon Denetimi: Kamuoyuna açık, bağımsız bir emisyon raporlama ve denetim kurumu şart.
Yerel Yönetimlere Yetki ve Fon Aktarımı: Belediyelerin iklim dostu projeleri hayata geçirmesi için yasal ve mali destek sağlanmalı.
İklim Anayasası Maddesi: Anayasa’ya eklenecek bir “iklim güvence” maddesi, yasaların sürdürülebilirliği gözetmesini zorunlu kılar.
Sonuç Yerine: Yasa Değil, Devrim Gerek
İklim krizi, sıradan bir çevre meselesi değildir; tüm ekonomi, siyaset ve toplumsal yapıyı yeniden düşünmemizi gerektirir. Bu nedenle iklim yasası, sadece teknik bir düzenleme değil; aynı zamanda bir gelecek tahayyülüdür. Türkiye Yüzyılı’nda, bu tahayyülün adil, yeşil ve kapsayıcı olması dileğiyle…
Özden Çetin
Sürdürülebilirlik Politikaları Uzmanı