Bazı hakikatler vardır ki, onları görmek göz değil, cesaret ister. Bu satırları okurken bile zihninizin bir köşesinde yankılanan o ses var ya… İşte o, size unutturulmaya çalışılanın fısıltısıdır.
Yaşadığımız dünya, bize yalnızca görmek istediklerini gösteren bir sahneden ibaret. Perdeler ardında dönen oyunları kimse konuşmuyor. Televizyon ekranlarında, gazete manşetlerinde, sosyal medyada… Her şey bir düzenin parçası. Ve biz, sahnede rolümüzü oynayan figüranlar gibiyiz.
Peki Kim Yazıyor Bu Senaryoyu?
Fark ettiniz mi? Aynı haberleri okuyor, aynı cümleleri duyuyor, aynı gündemlerle oyalandırılıyoruz. İktidarlar değişiyor, sistemler yıkılıyor, ama perde arkasındaki güçler hiç değişmiyor. Onlar sadece isim değiştiriyor. Sahne önünde gösterilen düşmanlar başka, ama ipleri elinde tutanlar hep aynı.
Yoksa zannediyor musunuz ki dünya sadece görünenlerden ibaret?
Zannediyor musunuz ki büyük savaşlar toprak için yapılıyor?
Petrol, altın, teknoloji… Bunların hepsi gözümüzün önüne atılan birer oyuncak. Asıl kavga, insanın zihni üzerinde dönüyor.
Biz Uyuşturulmuş Bir Toplumuz!
Sosyal medyada birkaç etiket, ekranlarda birkaç magazin haberi… Sanıyorlar ki düşünmeyelim, sormayalım, sorgulamayalım. Kendi hayatlarımızın bile başrolü değilken, bize özgürlük masalları anlatıyorlar.
Ama kimse sormuyor:
Neden herkes aynı şeyleri konuşuyor?
Neden herkes aynı şekilde düşünüyor?
Neden farklı düşünenler susturuluyor?
Çünkü hakikati gören göz, artık kontrol edilemez olur.
Çünkü sorgulayan zihin, en büyük tehlikedir.
Şimdi Size Bir Soru:
Dünya gerçekten sandığınız gibi mi?
Yoksa size gösterilen kadarına mı inanıyorsunuz?
Uyuyanlar için her şey rüya gibidir. Ama uyananlar için dünya bambaşka bir yerdir.
Bu yazıyı buraya kadar okuduysanız, zihninizde bir kıvılcım çaktı demektir. O kıvılcımı ya söndüreceksiniz…
Ya da o kıvılcımla yangın çıkaracaksınız!
Sorulması gereken tek bir soru var:
Hangi tarafta olacaksınız?
