Mehmet Kuşcu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Genel
  4. Geçmişten Bugüne Gökyüzündeki İmza

Geçmişten Bugüne Gökyüzündeki İmza

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Cumhuriyet’in ilk yılları, adeta bir yeniden doğuş destanıydı. Her alanda olduğu gibi, havacılıkta da büyük bir atılım hedefleniyordu. İşte bu hedefin somutlaşmış haliydi TOMTAŞ (Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi). 1925’te Kayseri’de kurulan bu fabrika, sadece uçak üretmekle kalmadı, aynı zamanda bir ulusun hayallerini de gökyüzüne taşıdı.

Atatürk’ün vizyonu, sadece savaş meydanlarında değil, teknoloji arenasında da Türkiye’yi en öne taşımak istiyordu. 1920’lerin sonlarına doğru, dünya havacılıkta adeta kanatlanmıştı. Herkes uçaklara yatırım yapıyor, hem ordusunu güçlendiriyor hem de yeni ulaşım yolları açıyordu. Türkiye de bu yarışta geri kalmak istemedi. Kendi göklerimizi korumak, ekonomimizi canlandırmak için kolları sıvadı, ekonomik kalkınma hedeflerine ulaşmak için önemli bir adım attı.

Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi, Türkiye’nin uçak üretimindeki ilk girişimi olarak Kayseri’de hayata geçirildi. Bu fabrika, o dönemin en modern teknolojileriyle donatılmıştı ve amaç, yerli üretimle uçak yapmaktı. Ancak bu fabrika, sadece bir üretim merkezi olmanın ötesinde, bir hayalin gerçeğe dönüştüğü yerdi. Bu fabrika, Türkiye’nin bağımsızlık yolculuğunda atacağı cesur adımların simgesiydi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında, her şeyin dışarıdan gelmesine son vermek, kendi ayaklarımızın üzerinde durmak en büyük arzumuzdu. Uçak üretmek, hem gökyüzünde özgürce süzülmek hem de dünyaya “Biz de varız!” demekti. Bu, sadece metal ve pervanelerden ibaret değildi; bu, bir milletin kendine olan inancının, azminin ve geleceğe dair umudunun kanatlarıydı. Uçak üretimi, hem stratejik hem de sembolik olarak büyük bir anlam taşıyordu.

1932, Türkiye için gerçekten de dönüm noktası olmuştu. Düşünsenize, Kayseri’deki o fabrika, bildiğimiz Kayseri Tayyare Fabrikası, adeta bir arı kovanı gibi çalışıyordu. Üretim deseniz, hızla artıyordu. O yıl tam 41 uçak üretmişiz! Bu, o zamanlar için inanılmaz bir rakam. Sadece askeri uçaklar değil, sivil havacılığın da temelleri atılıyordu. Fabrika, dönemin zorlu şartlarına rağmen müthiş bir iş çıkarıyordu. Yerli uçak üretiminin ilk adımları işte o zaman atıldı. İnsanlar büyük bir heyecan ve umutla çalışıyordu. Gökyüzüne kendi yaptığımız uçaklarla bakmak, bambaşka bir duyguydu.

Bilhassa 1932 yılında üretilen uçaklardan biri, Türkiye’nin o dönemdeki uluslararası ilişkilerine ışık tutuyor. Atatürk, bu uçaklardan birini İran Şahı Rıza Pehlevi’ye hediye ediyor. Bu öyle sıradan bir hediye değil; iki ülke arasındaki dostluğun, güvenin bir simgesi adeta. Aynı zamanda, Türkiye’nin o yıllarda uçak teknolojisinde geldiği noktayı da gözler önüne seriyor.

O zamanlar, kendi uçağını üretmek, hele ki bunu bir başka ülkenin liderine hediye etmek, hiç de kolay işler değil. Bu, Türkiye’nin hem teknolojiye verdiği önemi hem de diplomatik ilişkilerdeki inceliğini gösteriyor. Atatürk’ün bu jesti, sadece bir hediye olmanın ötesinde, aslında Atatürk’ün o zamanlardan kafasına koyduğu bir şeyin, yani Türkiye’nin kimseye muhtaç olmadan kendi ayakları üzerinde durmasının, kendi ürettiğiyle övünmesinin ve sanayisini geliştirip güçlendirmesinin somut bir örneğiydi. Atatürk, sadece yollar, köprüler yaparak, binalar dikerek modern bir ülke olunmayacağını biliyordu. Bilimle, teknolojiyle de haşır neşir olmak, çağın en ileri alanlarında söz sahibi olmak gerektiğinin farkındaydı. İşte bu yüzden, o yıllarda havacılık gibi çok ileri bir teknoloji alanında adım atmak, Cumhuriyet’in o büyük hayalleriyle birebir örtüşüyordu. Daha yeni kurulmuş bir ülkesiniz ve kendi uçağınızı yapıp bir başka ülkenin liderine hediye ediyorsunuz. Bu, hem o ülkeye verilen değerin hem de kendi gücünüze olan inancın bir göstergesiydi. Atatürk, bu adımıyla sadece bir hediye vermedi, aynı zamanda Türkiye’nin geleceğine dair ne kadar büyük bir vizyonu olduğunu da tüm dünyaya ilan etti. O yıllarda bu kadar ileri görüşlü olmak, gerçekten takdire şayan.

Kayseri Tayyare Fabrikası’nın ilk yılları, aslında bir hayli zorlu geçmesine rağmen büyük bir ilerleme kaydetti. Ürettikleri uçaklar, hem bizim içimizde bir gurur kaynağı olmuş, hem de dünyaya “Bakın, biz de teknoloji üretebiliyoruz” mesajını vermiş.

Fabrikada üretilen o uçaklar, sadece gökyüzünde süzülmekle kalmadı, aynı zamanda Türkiye’nin teknoloji alanındaki potansiyelini de dünyaya gösterdi. İç pazarda olduğu kadar, uluslararası alanda da adımızdan söz ettirdik. Bu başarı, savunma sanayimizi güçlendirmenin yanı sıra, havacılık sektörümüzün de temelini attı. Yani, o ilk adımlar, sonraki yıllarda havacılık sanayimizin ne kadar büyüyeceğinin de habercisiydi aslında.

Kısacası, Kayseri Tayyare Fabrikası, sadece uçak üretmedi, aynı zamanda bir ülkenin hayallerini de gökyüzüne taşıdı.

Özetle, Türkiye’nin uçak üretme hayaliyle atılan o ilk adımlar, sadece gökyüzünde süzülecek makineler yapmakla kalmamış. O zamanın zorlu şartlarında, memleketin hem teknolojik hem de askeri ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde, bambaşka bir şey ifade etmiş. Kendi ayakları üzerinde durabilen, sanayide devrim yapan ve uluslararası arenada söz sahibi olan bir Türkiye’nin temelleri atılmış adeta.

Cumhuriyet’in o ilk yıllarında, Atatürk’ün o ileri görüşlülüğü ve liderliği sayesinde, Türkiye dünya sahnesinde kendine sağlam bir yer edinmiş. Bu sadece bir üretim başarısı değil, aynı zamanda bir memleketin modernleşme yolunda attığı cesur ve kararlı adımların simgesi. O dönemin ruhunu, o heyecanı hissetmek mümkün. Sanki her bir perçin, her bir kanat, Türkiye’nin geleceğine duyulan inancın bir yansıması gibi.

Türkiye’nin ilk uçak fabrikası, Atatürk’ün vizyonuyla 1925’te Kayseri’de kuruldu. 1932’de adı değişen fabrika, o yıl 41 uçak üretti. Üretilen uçaklardan biri, Atatürk tarafından İran Şahı Pehlevi’ye hediye edildi. Bu jest, Türkiye’nin uçak teknolojisindeki başarısını gösterdi.

Ancak, İkinci Dünya Savaş sonrası, Marshall Planı’nın askeri yardım şartları, Atatürk’ün büyük emeklerle kurduğu uçak fabrikaları da dahil olmak üzere, birçok askeri tesisin kapısına kilit vurulmasına neden oldu. Türk yapımı uçaklar adeta toprağa gömüldü, hava kuvvetlerimiz ise tamamen Amerikan yapımı uçaklara bağımlı hale geldi. Devlet fabrikaları ya Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’na (MKE) devredildi ya da traktör montaj fabrikalarına dönüştürüldü. Özel sektörün bu alandaki etkisi de tamamen ortadan kaldırıldı. Uçak fabrikalarının kapatılmasıyla birlikte Cumhuriyet’in kanatları kırıldı.

Fakat son yıllarda Türkiye, kendi yerli uçaklarını üreten, uzay teknolojilerine odaklanan ve dünya çapında savunma sanayisinde adından sıkça söz ettiren bir ülke haline geldi. Geçmişte yaşanan tüm zorluklara rağmen, Türkiye’nin savunma sanayisindeki bu yükselişi, milletimizin azminin ve vizyonunun bir sonucudur.

Saygılarımla.

Geçmişten Bugüne Gökyüzündeki İmza

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 14 Mart 2025, 15:52

    Sayın Kuşcu
    Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki havacılık atılımlarını ve Kayseri Tayyare Fabrikası’nın tarihsel önemini çok etkileyici bir şekilde anlatmışsınız. Atatürk’ün vizyonu ve Türkiye’nin savunma sanayisindeki gelişimini vurgulamanız, geçmişten bugüne yaşanan zorluklara rağmen ülkemizin gücünü gözler önüne seriyor. Bu değerli yazınız için sizi tebrik ediyorum.

    Cevapla
Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!