Mehmet Kuşcu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Genel
  4. Deprem Çantası Değil, Bilinç Taşımak Gerek

Deprem Çantası Değil, Bilinç Taşımak Gerek

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dün, 23 Nisan 2025, hepimiz için çok özel bir gündü. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlarken, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının yıl dönümünü coşkuyla yad ettik. Ne yazık ki, bu sevinçli günde içimizi burkan bir olay yaşandı.

Silivri açıklarında önce 3.9, ardından 6.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Derinliği yaklaşık 7 km olan bu deprem İstanbul ve çevre illerde hissedildi ve kısa süreli paniğe yol açtı. Ardından büyüklükleri 4.4 ve 4.9’a varan artçı sarsıntılar yaşandı. Herhangi bir can kaybı bildirilmedi, ancak yetkililer saha taramalarına devam ediyor.

İstanbul’da yaşayan herkesin zihninde bir yerlerde küçük ama sürekli bir tedirginlik vardır. Bazen gece yatağa uzanırken, bazen metrobüsle köprüden geçerken ya da çocuklarını okula bırakırken bir anlığına belirir bu duygu: “Ya şimdi olursa?”

Korkudan söz etmiyorum sadece. Bu daha çok bir bilinmezliğin eşiğinde yaşama hali. İstanbul… O muhteşem silueti, tarih kokan sokakları, canlılığıyla hepimizi büyüleyen bu şehir, aynı zamanda içimizde bir endişe tohumu da yeşertiyor. Sanki parlak güzelliğinin ardında, bir gün ansızın patlayacak bir sır saklıyor. Bu devasa metropolde koşturup dururken, hayat telaşesine kapılırken bile o gerçeği derinden hissediyoruz: İstanbul, bir gün gerçekten çok ama çok sallanacak. Bu kaçınılmaz son, üzerimizde bir gölge gibi asılı duruyor.

Ve biz, bireyler olarak, o gün geldiğinde hayatta kalmakla kalmayıp birbirimize tutunabilecek miyiz?

Depremler, doğanın diliyle gelen hatırlatmalar. Onlara engel olamayız, evet. Ama onlara karşı ne kadar hazırlıklı olduğumuz tamamen bize bağlı. Ne yazık ki bu ülkede “bilmek” ile “harekete geçmek” arasında derin bir boşluk var. Herkes depremin olacağını biliyor ama çok az insan gerçekten hazır.

Deprem çantası hazırlamakla başlıyor genelde bu hazırlık. Bir çantanın içine el feneri, düdük, su, kuru gıda, ilk yardım malzemesi koyuyoruz. Peki ya sonra? O çanta bir dolaba konuluyor ve zamanla unutuluyor. Oysa deprem çantası bir sembol; asıl mesele o çantayı neden hazırladığımızı unutmamak.

Hazırlık, çantayla bitmiyor. Binamızın depreme dayanıklı olup olmadığını biliyor muyuz? Ailemizle, çocuklarımızla bir acil durum planı yaptık mı? Toplanma alanımız neresi, onu biliyor muyuz? Evde en çok vakit geçirdiğimiz odada, başımıza düşebilecek eşyalar sabitlenmiş mi?

Bu soruların çoğuna hayır diyorsak, kabul edelim ki hâlâ hazırlıklı değiliz.

İstanbul gibi bir şehirde yaşarken, bazen “kader” kelimesi bir kalkan gibi kullanılıyor. “Ne yapalım, olacaksa olur” diyerek bir tür tevekkül maskesi takıyoruz. Oysa bu, çaresizlik değil; ihmalin başka bir adı. Gerçek tevekkül, elinden geleni yaptıktan sonra teslimiyetle olur. Biz ise çoğu zaman daha elimizi bile uzatmıyoruz.

“Bana bir şey olmaz” düşüncesi de toplumun büyük bir kısmına sinmiş durumda. Oysa afetler söz konusu olduğunda hiçbirimiz özel değiliz. Binamız kötü durumdaysa, eğitimimiz yoksa, acil bir durumda ne yapacağımızı bilmiyorsak, zarar görmemek mucize olur.

Bireysel hazırlık sadece kendi güvenliğimizi sağlamakla sınırlı değil. Deprem anında en büyük yardım ilk birkaç dakikada, en yakınımızdakilerden gelir. Yani komşularımızdan. Ama modern yaşamın getirdiği yabancılaşma, bizi en yakınımıza bile uzaklaştırdı. Aynı apartmanda yıllardır oturup birbirinin ismini bile bilmeyen insanlar haline geldik.

Deprem, fiziksel yıkım kadar, sosyal bağların da test edileceği bir durumdur. O an, apartman sakinleri olarak birbirimize güvenebilecek miyiz? Birbirimizin yaşlısını, çocuğunu, özel ihtiyacı olan bireylerini tanıyor muyuz?

Toplumun afetlere hazırlıklı olması, aslında küçük toplulukların güçlü olmasına bağlıdır. Ve o küçük topluluk, senin apartmanın, mahallen, sokağındır. Bireysel farkındalık, çevresine yayılan bir halkadır.

Deprem korkusu, eğer doğru yönlendirilirse çok güçlü bir motivasyon aracıdır. Evet, İstanbul’da büyük bir deprem bekleniyor. Evet, bu bilimsel bir gerçek. Ama bu gerçekle yaşamak, onun gölgesinde tedirgin şekilde durmak değil, onunla yüzleşip harekete geçmek demektir.

Bugün o çantayı sadece hazırlamak değil, düzenli olarak güncellemek gerekir. Aile içinde tatbikat yapmak, deprem sırasında nasıl davranılacağını çocuklara öğretmek, binanızı kontrol ettirmek, acil durumda nereye gideceğinizi öğrenmek…

Bunlar göz korkutucu değil; aslında hayata tutunma yolları. Çünkü bir gün o an geldiğinde, en çok kendimize kızacağız: “Neden hazırlıklı değildim?” dememek için şimdi harekete geçmeliyiz.

Biz bu şehirde sadece kendimiz için değil, bir sonraki nesiller için de yaşıyoruz. Evlatlarımıza bırakacağımız miras, sadece bir ev ya da maddi birikim olmamalı. Onlara yaşanabilir, güvenli bir şehir bırakmak da sorumluluğumuz.

O büyük depremi belki yarın, belki yıllar sonra yaşayacağız. Ama ne zaman geleceği değil, geldiğinde bizim nerede ve nasıl olacağımız önemli.

Unutma: Deprem değil, hazırlıksızlık öldürür. Ve hazırlık, devletten önce bireyle başlar.

Saygılarımla.

Deprem Çantası Değil, Bilinç Taşımak Gerek
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. 24 Nisan 2025, 22:36

    Sayın M. Kuşcu,
    Ne kadar etkileyici ve sarsıcı bir yazı! Hem duygulara hem de gerçeklere dokunmuşsunuz. Farkındalık yaratma çabanız için yürekten tebrik ederim. Kaleminize sağlık…

    • 25 Nisan 2025, 00:27

      Sayın Okurum,
      Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
      Saygılarımla.

  2. Sayın Kuşcu
    Satır aralarındaki gerçeklik, İstanbul’da yaşayan milyonların taşıdığı görünmez yükü derinden hissettiriyor. Yazınız, korku değil bilinç temelli bir çağrı niteliğinde. Komşuluk ilişkilerinden bireysel sorumluluğa, deprem çantasından sosyal dayanışmaya kadar pek çok önemli noktaya değinmişsiniz. Ayrıca düşündürücü ve yol gösterici olmuş. Tebrik ederim.

    • 25 Nisan 2025, 00:27

      Sayın Okurum,
      Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
      Saygılarımla.

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!