Mehmet Kuşcu
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Genel
  4. Bir Milletin Ortak Mirası ve Kayıpları

Bir Milletin Ortak Mirası ve Kayıpları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türk Telekom, Türkiye Cumhuriyeti’nin en köklü ve stratejik kurumlarından biri. Kuruluşu, Türk milletinin öz kaynaklarıyla yapılan bir yatırımdı ve devletin malı olarak büyük bir öneme sahipti. Türk Devleti, vatandaşlarının alın teriyle biriktirdiği vergilerle, yıllar içinde önemli bir kamu malvarlığı oluşturdu. Bu birikimle, ülkenin iletişim altyapısının temel taşı olan Türk Telekom gibi stratejik bir kurum hayata geçirildi. Türk Telekom, sadece telefon hatları değil, aynı zamanda ülkenin bilgi ve iletişim teknolojileri alanındaki gelişiminin de sembolü haline geldi.

Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana, milletimizin alın teri ve vergileriyle büyüyen Türk Telekom’un binaları, kabloları ve teknolojik altyapısı elbette önemlidir. Ancak asıl can damarı, içindeki insanlardır. Binlerce çalışan, yıllarca bu kurum için emek vermiş, ter dökmüştür. O çalışanların vatan sevgisi, işlerine duydukları o müthiş bağlılık, Türk Telekom’u sadece bir iş yeri olmaktan çıkarıp, adeta bir milletin ortak gurur kaynağı haline getirdi. Onlar sayesinde köylerimize, kasabalarımıza, en ücra köşelerimize bile iletişim gitti. Bilgiye erişim kolaylaştı, hayatlarımız değişti. Bu kurumun başarısında en büyük pay, yüreğini ortaya koyan o emektar çalışanların.

Ne yazık ki, Türkiye’deki özelleştirme politikaları bu değerli kurumu büyük bir krize sürükledi. 2005 yılında Türk Telekom’un %55 hissesi 6,5 milyar dolara satıldı. “Özelleştirme” denilen bu satış süreci, maalesef şüpheli koşullar ve soru işaretleriyle doluydu. Bu satışla Türk Telekom’un yönetimi özel bir yatırımcıya devredildi. O dönemde, satış süreciyle ilgili birçok şüphe ortaya atılmıştı.

2005 yılında Türk Telekom’un %55 hissesinin 6,5 milyar dolara satılması, o dönemde birçok soru işaretini beraberinde getirdi. Şüpheli koşullar altında gerçekleşen bu satış, Türk Telekom’un yönetimini özel bir yatırımcıya devretti. Bu yatırımcının, geçmişte Türkiye ile pek de iyi olmayan ilişkileri olan bir aileye mensup olması, halk arasında haklı olarak bazı endişelere yol açtı. Daha da düşündürücü olanı, Türk Telekom’un hisselerinin teminat gösterilerek Türk bankalarından kredi alınmasıydı. Bu kredilerle yabancı yatırımcı, şirketin %55’ini satın alarak 21 yıl boyunca işletme hakkını elde etti. Yani, bir nevi Türk Telekom’u borçla satın aldılar ve uzun yıllar boyunca yönettiler.

2026’da bu şirketin borçsuz, tüm taşınmazlarıyla birlikte yeniden devlete geçmesi gerekiyordu. Ama maalesef işler umduğumuz gibi gitmedi. Yabancı yatırımcılar yönetimi devraldıktan kısa süre sonra, şirket kötü yönetim ve yolsuzluk iddialarıyla çalkalanmaya başladı. Türk Telekom bir yandan rekor karlar açıklarken, diğer yandan tahsil edilmeyen faturalar, silinen vergi borçları gibi sorunlarla boğuşuyordu. Şirketin değerli arazileri, binaları, altyapısı bir bir satılmaya başlandı. Devletin ve milletin yıllar içinde büyük emeklerle inşa ettiği bu değerler, gözümüzün önünde eriyip gitti.

Özelleştirme gelirleri ve Türk bankalarından alınan krediler, yurt dışına aktarılmaya başlandı. 2013’te Türk Telekom’un eski borçları, farklı bankadan alınan yeni kredilerle yeniden yapılandırıldı. Bu süreçte, sorumluluk sahibi hiçbir yetkili olan bitene dur demedi. Şirket kâr etmek yerine zarar etmeye başladı, binlerce çalışan işini kaybetti. İhale şartnamesinde belirtilen altyapı yatırımları yapılmadı. Sonunda, yabancı yatırımcı şirket, bankalara olan borçlarını ödeyemeyeceğini açıkladı ve Türk Telekom’daki %55’lik hissesini bırakıp gitti. Bu olay, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük ekonomik kayıplardan biri olarak tarihe geçti.

Türk Telekom’un finansal zorluklar yaşaması, doğal olarak alacaklı bankaları da tedirgin etti. Bu durum karşısında, alacaklı bankalar kayıplarını telafi etmek amacıyla şirketin hisselerini devralmak için Rekabet Kurumu’na başvuruda bulundu.

Türk Telekom’un başına gelenler, hepimiz için adeta bir uyarı niteliğinde. Ülkemizin en kıymetli kurumlarından birinin, yanlış yönetim ve belki de biraz da art niyet sebebiyle nasıl büyük kayıplar yaşadığına şahit olduk. Özelleştirme sonrası yaşananlar, adeta ders çıkarılması gereken bir hikaye gibi. Şirketin nasıl umursamazca yönetildiğini, milletimizin kaynaklarının nasıl boşa gittiğini gözlerimizle gördük.

Bu durum, devletin ve milletin malının nasıl da yanlış ellere düşebileceğini, bu tür hataların ülkeye ne kadar büyük zararlar verebileceğini açıkça gösterdi. Yani, işin özü şu ki, Türk Telekom olayı, yönetimde şeffaflığın, hesap verebilirliğin ve dürüstlüğün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı bize.

Türk Telekom’un o anki durumu, hepimizin içini acıtıyordu. Koskoca şirket ne hale geldi? Zamanında devletin en önemli iletişim altyapısıydı, şimdi ise kötü yönetimin, devlet ve millet kaynaklarının yanlış kullanımının canlı bir örneği olarak karşımızda duruyor.

Bu düşüşün sorumluları kimler, nasıl oldu da bu noktaya geldik, bunları hepimiz merak ediyoruz. Türk Telekom’un başına gelenler, sadece bir şirketin vakası değil, aslında hepimizin ortak vakası. Bu durum, bir milletin kaynaklarının nasıl heba edilebileceğinin, yanlış kararların nelere yol açabileceğinin acı bir örneği. Böylesine stratejik bir kurumun, adeta göz göre göre eriyip gitmesi, hepimizin yüreğini burktu.

Bu süreçte yaşananlar, mutlaka detaylı bir şekilde incelenmeli. Sorumluların kimler olduğu, bu kararların nasıl alındığı, hangi mekanizmaların işletildiği tüm şeffaflığıyla ortaya konulmalı.

Türk Telekom’un durumu, aslında bir “uyanış” çağrısı. Devletin ve milletin malının korunması, yönetimin şeffaflığı, hesap verebilirliğin önemi gibi konuların ne kadar kritik olduğunu bir kez daha anlamamızı sağladı. Bu olay, sadece bir ekonomik kayıp değil, aynı zamanda bir “kamu bilinci” meselesi.

Gelecekte benzer hataların tekrarlanmaması için, daha dikkatli, daha şeffaf ve daha hesap verebilir bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var. Türk Telekom’un yaşadıkları, bu konuda bize önemli dersler verdi. Umarım bu dersleri iyi öğrenir ve geleceğimizi daha sağlam temeller üzerine inşa edebiliriz.

Özelleştirme süreci ve sonrasındaki skandallar, tüm şeffaflığıyla ortaya konulmalı. Bu süreçten ders çıkarmalıyız ki, gelecekte benzer hatalar tekrarlanmasın. Türk Telekom’un durumu, ülkemizin geleceği için önemli bir ders niteliği taşımalı.

Saygılarımla.

Bir Milletin Ortak Mirası ve Kayıpları

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!