Nisan ayının sonlarına doğru ilerlerken, Ankara semalarında güneşin yüzü daha sık görülmeye başlıyor. Ağaçlar yeniden yeşeriyor, parklar canlanıyor, doğa taze bir nefes alıyor. İçimizde bir bahar coşkusu uyanıyor; ama bu güzel havaların aksine, Türkiye’nin gündemi yine sıcak tartışmalarla çalkalanıyor.
Ekonomi, malumunuz, memleketin en çetrefilli konularından biri. Enflasyon deseniz almış başını gidiyor, emekli maaşları, döviz kurları… Her köşe başında, mecliste, evde, nerede olsak bu konular konuşuluyor. Vatandaşın cebini direkt etkileyen bu meseleler, sadece uzmanların değil, her yaştan insanın derdi olmuş durumda. Hükümetin açıkladığı yeni ekonomik paketler, reform vaatleri bir umutla, bir de merakla takip ediliyor. Ama kafalarda tek bir soru dönüp duruyor: Acaba bu bahar, ekonomik anlamda şöyle bir oh dedirtecek mi, yoksa çetin günler devam mı edecek? Kimse net bir şey söyleyemiyor, belirsizlik herkesin zihninde kocaman bir soru işareti.
Siyaset cephesi de hiç durulmuyor. Yerel seçimlerin üzerinden henüz su soğumadan, siyasi partiler arasındaki rekabet, o bitmek bilmeyen polemikler yine alevlenmiş durumda. Siyaset de ayrı bir dert yani. Seçimler bitti, şöyle bir rahatlarız sandık. Ama nerede! Yine bir laf yarıştırma, yine bir suçlama furyası. Partiler bir araya geliyor, sonra yine yollar ayrılıyor. Erken seçim mi olur, ittifaklar nasıl şekillenir… Sanki bir satranç tahtası ve herkes bir sonraki hamleyi düşünüyor. İşte tam da bu yeni ittifak arayışları, erken seçim ihtimali ve liderler arasındaki o laf sokmalar, siyasetin gündemini öyle bir allak bullak ediyor ki. Biz de ekran başında, acaba bu hamleler bizim hayatımızı nasıl etkileyecek diye merakla bekliyoruz. Vatandaşın çoğu da aslında bu çekişmeleri bir yandan izlerken, diğer yandan ülkenin o asıl, can yakıcı sorunlarına odaklanılmasını bekliyor. Benim gibi düşünen çok insan vardır eminim; keşke biraz daha yapıcı, biraz daha ortak akılla hareket edilse diyorum içimden. Toplumun büyük bir kesimi, daha olgun bir tartışma ortamının ve çözüm önerilerinin artık şu gündemde daha çok yer bulmasını canı gönülden arzu ediyor.
Sosyal medyanın gündemi ise bambaşka bir alemde şekilleniyor. Her gün, her an farklı bir konu trend oluyor: Günlük olaylardan siyasi tartışmalara, kültürel etkinliklerden kişisel paylaşımlara kadar her şey dijital dünyada kendine bir yer buluyor. Ama sosyal medyanın o sunduğu sınırsız özgürlük, maalesef yalan haberler ve kutuplaşma gibi ciddi sorunlarla gölgeleniyor. İnsanlar her konuda fikrini rahatça söyleyebiliyor belki ama bu özgürlük bazen yanlış bilgilere ve nefret söylemlerine dönüşebiliyor. Toplumun farklı kesimleri arasındaki o sağlıklı iletişim bu ortamda zayıflıyor. Bu yüzden, farklı fikirlerin birbirine saygı duyarak ifade edilebileceği, daha yapıcı ve sorumlu bir iletişim ortamına olan ihtiyaç her zamankinden daha fazla hissediliyor.
Bütün bu karışık gündem arasında, hayatın güzel taraflarını da unutmamak gerek. Türkiye’nin dört bir yanında, zorluklarla boğuşan, hayata sımsıkı tutunan, üreten ve düşünen milyonlarca insan var. Onların dayanışması, karşılaştıkları güçlüklerle baş etme azmi, bazen bu karanlık günlerde bir umut ışığı yakıyor. Toplumun bu güçlü yanları, belki de ülkenin geleceği için en kıymetli hazineyi oluşturuyor.
Özetle, Türkiye gündemi karmaşık ve sürekli değişiyor. Ekonomik sıkıntılar, siyasi çekişmeler, sosyal medyanın yarattığı ayrışmalar arasında, umutla bakmak ve geleceğe güvenle yürümek hiç kolay değil. Ama belki de bu bahar, sadece doğayı değil, toplumsal hayatı da yeşertmek için bir fırsat sunar. Bu dönemde, aklıselimi kaybetmemek, farklı düşüncelere saygı göstermek, toplumsal huzuru inşa etmek için daha çok çaba göstermemiz gerektiğini unutmamalıyız.
Bahar, her şeyin yeniden başladığı bir zaman dilimidir. Bahar geldiğinde, sanki tabiat yeniden can buluyor. O mis gibi yeşillikler her yeri sararken, belki biz de toplumsal ilişkilerimizde yeni bir sayfa açabiliriz. Zaten baharın içimizi kıpır kıpır eden o etkisi sadece ağaçları çiçeklendirmiyor, sanki kalplerimizde de bir şeyler uyanıyor. Tıpkı doğanın rengarenk bir şölen sunması gibi, biz de bu mevsimde bir araya gelip, dayanışmamızı artırarak daha güçlü ve daha güzel bir toplum inşa edebiliriz. İşte tam da bu zamanlar, attığımız her küçük adımın bile büyük bir fark yaratabileceği anlardır. Kısacası, bu bahar sadece doğanın değil, hep birlikte toplumumuzun da yeşereceği, umut dolu yeni bir başlangıç olabilir.
Saygılarımla.
Sayın Kuşcu
Kaleme aldığınız yazı hem düşündürücü hem de umut vericiydi. Baharın doğaya getirdiği canlılığı, toplumsal hayata dair gözlemlerle harmanlamanız çok etkileyici olmuş. Kaleminize sağlık…
Sayın Okurum,
Yazımı beğenmeniz beni son derece mutlu etti. İlginiz ve değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Sayın M. Kuşcu,
Yazınız, toplumsal gerçekleri ve baharın yenileyici ruhunu çok güzel bir dengede buluşturmuş. Düşündürdü ve umut verdi. Samimi ve duyarlı anlatımınız için sizi tebrik ederim. Kaleminize sağlık…