Yıl 1920.
Vatan düşman işgalinde, halka bir kıvılcım gerek.
İşte tamda o anlar.
“Ya istiklal, ya ölüm”.
Tarihin en karanlık günü yaşanırken toplumun bilincini güçlendirmek için Milli bir marşa ihtiyaç var…
Vatan sevgisini ve inancını hissettirecek, milletin istiklali için verdiği mücadeleyi ölümsüzleştirecek bir marş.
Dönemin Genel Kurmay Başkanı İsmet (İnönü), İstiklal Marşı Yazma Yarışması düzenlenmesini ister.
Yarışmayı kazanan kişiye para ödülü verilecektir.
800’e yakın şair yarışmaya katılır. Ancak hiçbir şiir bir marş olacak gibi değildir.
Mesleği veteriner olan ancak mesleğinden çok şair kimliği ile tanınan Mehmet Akif Ersoy, Burdur milletvekilliği yaparken yarışmada verilecek para ödülünden rahatsız olduğu için yarışmaya katılmayacağını arkadaşlarına söyler.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey arkadaşlarından Ersoy’un şiir yazması için ikna etmelerini ister. Arkadaşları “Şiire ödül yok, para yok, yarışmada yok” diyerek kendisini şiir yazmaya teşvik ederler. Bunun üzerine iki günde yazılıp, isimsiz, imzasız teslim edilen şiir, Bakan Hamdullah Suphi Bey tarafından okunmaya başlayınca yer yerinden oynar.
Atatürk’ün “Bu marş, bizim inkılabımızın ruhunu anlatıyor” dediği, 12 Mart 1921’de yapılan oylamayla TBMM’de “Milli Marş” olarak kabul edilir.
Şiir, İstiklale adanmıştır. Bir diriliş destanıdır. Böyle bir şiiri bir daha kimsenin yazamayacağını , onu yazmak için o günleri yaşamak gerektiğini ifade eden şair Mehmet Akif Ersoy’dan başkası değildir.
Milli mücadeleyi edebiyete kaydeten şairdir o.
Kendisini minnetle anıyoruz.
Ve Ersoy’un kaleminden toplumsal bir sözleşme metni olarak çıkan, kurtuluş destanını ölümsüzleştiren, para için değil vatan için yazılan Marş, bağımsızlık mücadelesinin en önemli simgesidir.
103.yılı kutlu olsun.
12. MART.2024
Doç. Dr. Hande Sanem ÇINAR
Mehmet Akif Ersoy o gün para için şiir yazmamış ama bugün para için neler satılmıyor ki ?
Kalemine, yüreğine sağlık.