HANDE SANEM ÇINAR
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. BİR ANNENİN KALBİNDEN VE BİR KADIN EĞİTİMCİNİN TECRÜBELERİNDEN ÇIKAN FERYAT !!!!!

BİR ANNENİN KALBİNDEN VE BİR KADIN EĞİTİMCİNİN TECRÜBELERİNDEN ÇIKAN FERYAT !!!!!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Anne olmak, dünyayı değiştirmek için bir kadının sahip olduğu en büyük gücüdür. Bir kadın akademisyen olarak profesyonel olabiliriz ama önce kalbimizde her zaman bir annenin sevgisi, şefkati ve koruyucu gücü yatar. Bir evladın geleceğini şekillendirmek, aslında toplumun ve dünyanın geleceğini şekillendirmektir. Ben hep önce anne oldum sonra kadın akademisyen ve bugünde bu barındığım kimliklerin en güçlüsü önce bir anne olarak sesleniyorum.

Kızımın gözlerine her baktığımda, onun masumiyetinde dünyanın en saf sevgisini, en güzel geleceği görüyorum. O, hayatın bana verdiği en büyük armağan. Onun büyümesini izlerken, içimde hem bir anne şefkati hem de bilim insanı olarak ona daha güvenli, daha iyi bir gelecek sunma arzusu var. Ancak, her gün kız çocuklarına yönelik vahşet haberleri duydukça, içimdeki o umut giderek kararıyor. Son yaşanılan vahşetle bir kez daha anladık ki her geçen gün içimizde kanayan yara daha da büyüyor.

Her gün ölüm haberleri ile yüzleşmek, her anne gibi beni de derinden yaralıyor. Onların hayatlarını elinden alan bu zulmü kabullenmek imkânsız. Kızımın her sabah güvende ve mutlu bir şekilde uyanmasını sağlamaya çalışırken, bir yerlerde başka bir kız çocuğunun canının alındığını bilmek tarifsiz bir duygu.

Benim gibi dünyada birçok anne, kızlarının hayatta kalıp kalmayacağı konusunda sürekli endişe içinde yaşıyor. Bunu kabullenmek nasıl mümkün olabilir? Bir evladı koruyamamak, en büyük acıyı yaşamak demektir.

Kız çocuklarının öldürülmesi bir insanlık suçudur; aynı zamanda medeniyetimizin karanlık bir yüzüdür. Gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmak arzusunun bir hayal olduğudur.

Kız çocukları, sadece bir toplumun değil, tüm insanlığın geleceğidir. Onların özgürce büyümesi, hayal kurması ve toplumda hak ettikleri yeri alması gerekirken, onları hayattan koparan bu acımasızlık karşısında sessiz ve çaresiz kalmak ne büyük bir acıdır.

Bu zulmü ve adaletsizliği sadece kınamak yetmez; bu dünyayı daha yaşanabilir kılmanın yolu, doğru eğitimle, insanları topluma kazandırmaktan geçer. Zulmü, yalanı, adaletsizliği ortadan kaldırmak istiyorsak, eğitimi bir “araç” değil, toplumsal bir “gereklilik” olarak görmek zorundayız.

Ve bir akademisyen olarak, eğitimin sadece bilgi vermekle değil, insanı insana, topluma ve evrene saygılı bireyler olarak yetiştirmekle ilgili olduğuna inanıyorum. Ancak, bu amaca ulaşabilmek için eğitimcilerin derin bilgiye ve en önemlisi karakter eğitimine sahip olması gerekir. Eğitim bir süreçtir, sabır ve özenle şekillendirilmelidir.

Maalesef, günümüzde deneyim kazanmadan, pedogojik eğitimi olmadan, kısa sürede unvan kazanan kişilerin “eğitimci” sıfatıyla topluma faydalı bireyler yetiştirme noktasında çoğu zaman yetersiz kaldığını görüyoruz. Eğitim, sadece ders anlatmakla, derse girip çıkmakla sınırlı bir süreç değildir. Bir insanı eğitmek, ona bilgi vermenin ötesine geçer; ona ahlaki değerleri, saygılı olmayı, eleştirel düşünmeyi, empati yapmayı ve ben merkezden çıkmayı öğretir. Gerektiğinde uyarandır. Bu niteliklere sahip olmayan bir öğretici, sadece öğrencilere bilgi aktarabilir, ancak onların insani yönlerini geliştiremez. Oysa toplumun asıl ihtiyacı, hem akademik hem de insani olarak donanımlı bireylerdir.

Eğitimin özünde, bireylerin topluma saygılı, adaletli ve sorumluluk sahibi insanlar olarak yetiştirilmesi yatar. Kız çocuklarına yapılan zulme, insan haklarına yapılan ihlallere ve topluma yayılan yalanlara karşı en güçlü silahımız, iyi eğitilmiş nesiller olacaktır. Bu nesilleri yetiştirebilmek için eğitimin, bilginin derinliğine, deneyime ve empatiye dayandığı bir süreç olmalıdır.

Eğitimciler sadece bilgi değil, aynı zamanda değerler kazandıran rehberler olmalıdır. Eğitmenlerin bilgiye, tecrübeye ve insana değer verme yeteneğine sahip olması, eğitimin niteliğini belirler. Eğitimden geçen bireylerin topluma faydalı, saygılı ve sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişmeleri, ancak bu şekilde mümkün olabilir. Bu nedenle, kız çocuklarımızı korumak, insan haklarını savunmak ve toplumda adaleti tesis etmek için eğitime büyük bir sorumluluk yüklemeliyiz. Eğitim, insanlığı ileriye taşıyan en güçlü araçtır, ancak bu araç ancak doğru ellerde ve doğru amaçlarla kullanıldığında gerçekten etkili olur.

Bir anne, bir akademisyen ve bir insan olarak, çocuklarımızın geleceğini daha aydınlık kılmak için, eğitim sistemimizin derinlemesine gözden geçirilmesi ve doğru eğiticilerle yol alınması gerektiğine inanıyorum. Bilgi sadece bir araçtır, ama eğitimin gerçek amacı, bireyleri adalete, doğruluğa ve insanlığa hizmet eden bireyler olarak yetiştirmek, onları topluma kazandırmaktır.

Önce bir annenin kalbinden çıkan bir feryat, diğer annelerin de sessiz çığlıkları ile yazdığım satırlar sonra bir kadın ve eğitimci olarak tecrübelerimin feryadıdır. Geleceği şekillendirmek için adaletin, merhametin, sevginin ve saygının ışığını taşıyalım.

Bir annenin isyanı ve bir akademisyenin çaresizliğiyle,

adaletin yanında yer alan bir insan olarak, 

geleceğimizin aydınlağa dönüşmesi dileği ile. 

BİR ANNENİN KALBİNDEN VE BİR KADIN EĞİTİMCİNİN TECRÜBELERİNDEN ÇIKAN FERYAT !!!!!
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 13 Ekim 2024, 01:51

    Kaleminize sağlık 🙏🏼🙏🏼

    Cevapla
  2. 13 Ekim 2024, 10:17

    Yazının özü bu bence.

    “Eğitim, insanlığı ileriye taşıyan en güçlü araçtır, ancak bu araç ancak doğru ellerde ve doğru amaçlarla kullanıldığında gerçekten etkili olur.”

    Kötü ellerde ve kötü amaçlarla kullanıldığında ise sadece bireyi değil toplumu çökerten bir araca dönüşüyor.

    Cevapla
Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!