Bazı kadınlar var ki, aşk uğruna kendilerini yerle bir etmekten hiç çekinmiyorlar. Ne kadar aşağılanırlarsa, ne kadar değersiz hissettirilirlerse, ne kadar görmezden gelinirlerse, o ilişkiye daha çok sarılıyorlar. Bir adam onları sevmiyor, umursamıyor, açıkça gözlerinin içine bakarak yalan söylüyor, hatta aldatıyor… Ama onlar ne yapıyor? “Ama ben onu seviyorum…” cümlesine sığınıp kendilerini aptallığın, özgüvensizliğin ve çaresizliğin batağına sürüklüyorlar.
Ve işin daha da korkuncu, bunu “fedakârlık”, “sabır”, “aşk” gibi süslü kelimelerle meşrulaştırmaları. Gerçekte olan şey şu: Kendinizi tüketiyorsunuz. Ruhunuzu, benliğinizi, kişiliğinizi hiçe sayarak bir adamın peşinde “değer görmeyi” bekliyorsunuz. Kusura bakmayın ama bir adam sizi sevip sevmemeye çoktan karar vermiştir ve siz ne yaparsanız yapın bu değişmeyecek!
SEVGİ ADI ALTINDA REZALETİ ROMANTİZE ETMEK
Bir adam sizi umursamıyorsa, onun gözünde hiçbir değere sahip değilsiniz demektir. Ancak bazı kadınlar bunu kabullenmek yerine “o aslında seviyor ama gösteremiyor”, “yoğun olduğu için ilgilenemiyor”, “duygularını belli edemiyor” gibi bahanelerle kendi kendilerini kandırıyorlar. Gerçek şu ki, sevmeyen adamın bahaneleri bitmez! Ama daha da acı olan, kadının bu bahanelere inanmayı seçmesidir.
Hadi dürüst olalım: Eğer bir adamın sevgisini kazanmak için bu kadar çırpınmanız gerekiyorsa, zaten kaybettiniz demektir. Gerçek aşk, ilgi dilenmek, değer görmek için sürünmek değildir. Eğer bir adamın ilgisini çekmek için şekilden şekle giriyorsanız, bu onun sizi sevmesini değil, daha da aşağılamasını sağlar.
“BEN ONA HER ŞEYİMİ VERDİM!” – KENDİNİ BEDAVA DAĞITANLAR
Bazı kadınlar, aşk adı altında kendilerini bedavaya dağıtmaktan hiç çekinmiyorlar. Bir adamın hayatına girer girmez, ona tüm hayatlarını adıyorlar. Hayalleri, kariyerleri, arkadaş çevreleri, yaşam tarzları… Hepsini bir adamın keyfine göre şekillendiriyorlar. Ve sonra o adam sıkılıp gittiğinde “Ben ona her şeyimi verdim!” diye ağlıyorlar.
Peki, kim dedi sana her şeyini ver diye? Kimse senden bu kadar fedakârlık beklemiyor! Sen kendi ellerinle kendini tüketiyorsun, sonra da bunun adına “aşk” diyorsun. Kusura bakma ama senin yaptığın şey duygusal fahişelikten başka bir şey değil. Kendi ruhunu, onurunu, gururunu bir erkeğe satıyorsun ve karşılığında hiçbir şey alamıyorsun. Sonra da mağdur rolüne bürünüyorsuz.
İLGİ DİLENCİLERİ: BİRAZ GURURUNUZ OLSUN!
Sevmediği, istemediği bir adamın peşinde sürünmek kadar zavallıca bir şey var mı? “Beni bırakma” diye ağlamak, “O olmadan yaşayamam” diye sızlanmak, “O benim her şeyim” diye kendini yırtmak… İnsan biraz gurur taşır!
Bir adam gitmek istiyorsa, gitsin! Peşinden ağlayarak, yalvararak, ona kendinizi hatırlatmaya çalışarak hiçbir şey kazanamazsınız. Tersine, o adam sizi daha da aşağılayacaktır. Çünkü bir kadın ne kadar güçsüzse, erkek o kadar umursamaz olur. Siz ne kadar vazgeçilmez olmaya çalışırsanız, o kadar kolay vazgeçilir hale gelirsiniz.
KENDİNİZİ YOK EDEREK BİR ERKEĞİN SEVGİSİNİ KAZANAMAZSINIZ!
Bunu kafanıza kazıyın: Bir adam sizi gerçekten seviyorsa, bunu hissettirir. Eğer onun sevgisini sorgulamak zorunda kalıyorsanız, zaten ortada sevgi falan yoktur. Ama bazı kadınlar bu gerçeği kabullenmek yerine kendilerini mahvetmeyi tercih ediyorlar. Kendilerini yok ettikçe, o adamın ilgisini çekeceklerini sanıyorlar.
Oysa bir adam, kendine değer vermeyen bir kadına asla değer vermez. Siz kendi ruhunuzu çiğneyerek, hayatınızı ona adadığınızda, o bunu minnettarlıkla değil, nefretle karşılar. İnsan, çok fazla verilen değerden kaçmak ister. Bir adamın gözünde gerçekten önemli olmak istiyorsanız, önce kendiniz için önemli olmalısınız.
“ONSUZ OLAMAM” DİYENLER: ASIL SORUN ERKEKLER DEĞİL, SİZSİNİZ!
Eğer sürekli aynı tip adamların elinde eziliyorsanız, eğer her ilişkiniz aynı toksik döngüye giriyorsa, eğer her seferinde “Ben hep yanlış adamlara denk geliyorum” diyorsanız, durun ve aynaya bakın: Sorun erkeklerde değil, sizde!
Sizi ezen, aldatan, aşağılayan, değersiz hissettiren adamları seçen sizsiniz. Her defasında size zarar veren ilişkilere bile bile giren sizsiniz. Sonra da “Tüm erkekler kötü” diye ağlıyorsunuz. Hayır! Tüm erkekler kötü değil, siz kötü erkekleri seçiyorsunuz. Çünkü özgüvensizsiniz, çünkü çaresizsiniz, çünkü kendinizi sevilmeye layık görmüyorsunuz.
KADINLARIN EN BÜYÜK YALANI: “AŞK UĞRUNA FEDAKÂRLIK”
Kendi hayatınızı mahvetmeyi fedakârlık zannetmeyi bırakın! Sevgi, kendinizden vazgeçmek değildir. Eğer bir adam sizi gerçekten seviyorsa, sizi yok olmaya değil, var olmaya teşvik eder. Eğer bir ilişki sizi bitiriyorsa, o aşk değil, bir psikolojik hastalıktır.
Bazı kadınlar, aşkı bir savaş sanıyor. Ne kadar acı çekersek, ne kadar sabredersek, ne kadar gözyaşı dökersek,o kadar kazanacağımızı düşünüyoruz. Ama aşk bir savaş değil! Bu kadar çaba harcamak zorunda kaldığınız bir şey, zaten size ait değildir. Sevgi, savaşarak kazanılmaz. Fedakârlık yaparak, kendinizi yok ederek, gururunuzu ayaklar altına alarak sevgi kazanacağınızı sanıyorsanız, büyük bir yanılgı içindesiniz.
Peki, neden kadınlar bu yanılgıyı sürdürüyor? Çünkü çocukluktan itibaren “aşk için acı çekmenin” bir erdem olduğu öğretiliyor. Türk filmlerinde, dizilerde, romanlarda sürekli aynı hikâye anlatılıyor: “Kadın sabrederse, adam sonunda değişir.” İşte en büyük yalan bu! Hiçbir erkek sizin için değişmez. Hiçbir erkek sizin fedakârlıklarınıza minnet duymaz. Tam tersine, sizi daha fazla kullanır.
KENDİNİZİ ERKEKLERE ADAMAYI BIRAKIN!
Bu yazıyı okuyan bazı kadınlar kendilerini görecekler. Belki inkâr edecekler, belki de öfkelenecekler. Ama gerçek değişmez: Eğer bir adam uğruna kendinizi harap ediyorsanız, suç onda değil, sizdedir! Siz kendi değerinizin farkında olmadığınız sürece, kimse size değer vermez.
Bırakın, giden gitsin. Bırakın, sizi sevmeyen adam hayatınızdan çıksın. Bırakın, hak etmeyen biri için harcadığınız enerjiyi kendinize harcayın. Eğer şu anda bile bir adamın peşinde sürünüyorsanız, ona değer verdiğiniz kadar kendinize de değer verin ve bir adım geri çekilin. Göreceksiniz, hayatınızda hiçbir şey eksilmeyecek. Çünkü o adam zaten sizin değildi. Siz sadece kendinizi kandırıyordunuz.
Gerçek şu ki, kendini mahveden bir kadını kimse kurtaramaz. Ancak kendini seven bir kadın, hem kendi hayatını hem de çevresindekileri değiştirebilir. Kendinize acımayı bırakın, kendinizi sevin. Çünkü aşk, bir savaş alanı değil. Ve sizin bu kadar savaşmaya ihtiyacınız yok!