Kadınların yıllardır dillerinden düşürmediği o büyük yalanı hepimiz ezberledik: “Zeki, entelektüel ve kültürlü erkekler çekicidir.” Öyle mi gerçekten? Peki o zaman neden sokaklar, aklını kullanmayan ama yumruğunu iyi kullanan erkeklerin peşinde sürünen kadınlarla dolu? Neden kendisini geliştirmiş, dünya görüşü olan, düşünen adamlar kadınlar tarafından “sıkıcı” bulunup terk edilirken, kadını aşağılayan, aldatan, küçümseyen adamlar tapınılan bir tanrı gibi yüceltilir? Cevap çok basit: Kadınlar zekâyı değil, kendilerini yönlendirecek bir efendiyi arar. Kadın, zincirlerini sever. Özgürlüğü değil, köleliğini güzelleştirecek bir hapishane ister.
Kadın, Sahibini Kendi ElleriyIe Seçer!
Kadınlar, güçlü erkeklerden hoşlandığını iddia eder ama burada kastedilen güç, zekâ, vizyon veya liderlik değildir. Hayır! Kadının aradığı güç, ilkel, kaba, vahşi ve hayvansı bir baskıdır. Kadın, düşünen adamı sevmez, çünkü o adam onu çözümleyip sahte dünyasını yerle bir eder. Oysa beyni yerine kaslarını geliştiren bir adamın yanında kadın, düşünmeden yaşayabilir. Düşünmek kadın için bir işkencedir; aptal adamın yanında her şey basittir. Kadın güzel olur, aptal adam ona sahip olur, oyun böyle oynanır.
Aptal adam kadını anlamaz, çünkü anlamak için zeka gerekir. O yalnızca kullanır. İşin ironisi şu ki, kadın da bunu ister. Onu mutlu etmek için çaba harcayan adamdan kaçar; onu değersiz hissettiren adamın peşinde sürünür. Kadın, elinde çiçekle gelen adamı ezer geçer ama ona hakaret eden, onu küçümseyen, hor gören adamın peşinden köpek gibi gider. Sonra da “Tüm erkekler aynı” yalanını uydurup kendini aklamaya çalışır.
Bilge Adamın Yalnızlığı, Aptal Adamın Zaferi
Zeki bir adam, bir kadını her açıdan tatmin edebilir: Onu anlayabilir, onun ruhuna dokunabilir, hayatına değer katabilir. Ama kadın bunu istemez. Kadın, zekâdan sıkılır, çünkü zekâ, düşünmeyi gerektirir. Oysa aptal adamın sunduğu dünya ilkel ve basittir: Kadın bir seks objesidir, susacak, boyun eğecek, ve karşılığında bir süreliğine sahiplenilecektir.
Kadınlar güçlü erkeklerden hoşlanır ama buradaki “güç”, akıl gücü değil, kaba kuvvet ve duygusal manipülasyondur. Kadın, aptal adamın duygusal iniş çıkışlarından heyecan duyar, çünkü o drama bağımlısıdır. Zeki erkek ona huzur verir ama kadın huzur istemez; kadın, kaos ister. Bu yüzden, aptal adamın yatağı onun cennetidir. Bilge adamın huzuru ona cehennem gibi gelir.
Kadın, Kendini Zekâya Layık Görmez!
Kadınlar, kendilerini gerçekten değerli hissettiren, onları yücelten, ruhlarına dokunan erkekleri terk eder. Çünkü zeki bir adamın yanında kadın, maskesiz kalır. Kendisine gerçek bir ayna tutulduğunda ne kadar yüzeysel, ne kadar sıradan olduğunu görür. Ve bu gerçekle yüzleşmektense, kendisini kandıran bir aptal adamın kollarına kaçar.
Aptal adam, kadının zekâsızlığını sorgulamaz. Kadın orada bir prenses gibi hissettirilecektir, ama aslında bir esirin konforunu yaşayacaktır. Kadın, zekâyı değil, kendi aptallığını besleyen bir sistemin parçası olmayı seçer. Kendi aklını geliştirmek yerine, kendisini bir aptalın oyuncağı yapmayı tercih eder.
Kadın, Seçimini Yaptı: Aptallık Onun Kaderidir!
Kadınlar, entelektüel erkekleri ezip, aşağılayıp, sonra “Neden gerçek erkek kalmadı?” diye ağlamaya devam etsin. Çünkü gerçek erkekleri, kendileri yok etti! Gerçek zekâlı adamlar, aptallığın içinde kaybolmuş kadınlara dönüp bakmıyor bile. Artık zekâlı erkekler yalnız kalıyor, çünkü kadınlar kendi ilkel içgüdülerine teslim olmayı seçti.
Ve işin acı gerçeği şu: Kadın, aptallığa mahkûmdur. Kendi zekâsını geliştiremeyen, sorgulamayan, efendisine köpek gibi bağlı yaşamayı seçen bir varlık, aptallığını hak eder. Onun cenneti, kendisini ezen aptal bir adamın yatağıdır. Ve o yataktan asla çıkamayacaktır.