Gül Akpınar
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Kültürsüzleşme: Sessiz Bir Çöküşün Hikayesi

Kültürsüzleşme: Sessiz Bir Çöküşün Hikayesi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kültür, bir toplumun ruhudur. İnsanlar, tarih boyunca kültürleriyle kendilerini ifade etmiş, bir arada yaşamış ve geleceklerini şekillendirmişlerdir. Ancak bugün, bu ruh giderek sessizleşiyor. Gelenekler unutuluyor, değerler yitiriliyor, toplumlar kimliklerini kaybediyor. Türkiye gibi zengin bir kültürel mirasa sahip bir ülkede bile bu sessiz çöküş her geçen gün daha görünür hale geliyor. Kültürsüzleşme, yalnızca geçmişin kaybı değil, geleceğimizin de tehdit altında olması demek. Peki, bu sessiz çöküşü durdurabilir miyiz? Eğer durdurabilirsek, bunu nasıl yapabiliriz? Bu soruların cevaplarını ararken, kültürün derin anlamına ve onun hayatlarımızdaki yerine bir kez daha dönüp bakmamız gerekiyor.

Nevruz Bayramı, bu çöküşün en çarpıcı örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor. Nevruz, bir zamanlar Türklerin Ergenekon Destanı’ndan çıkışını simgeleyen, özgürlüğün ve yeniden doğuşun sembolü olan bir bayramdı. Ateşten atlama ritüeliyle cesaret, halk danslarıyla dayanışma kutlanırdı. Ancak bugün, Nevruz’un bu derin anlamı gölgelenmiş durumda. Sosyal medyada birkaç güzel fotoğraf veya siyasi gündemin bir parçası haline gelmiş tartışmalar arasında kaybolan Nevruz, artık toplumu birleştiren bir gelenek olmaktan çıkmış görünüyor. Küresel güçlerin etkisiyle bu bayram, bir kutlamadan çok bölünmelerin aracı haline geldi. İşte burada durup düşünmemiz gerekiyor: Nevruz sadece bir bayram değil, kimliğimizin ve dayanışmamızın sembolüydü. Onu kaybettiğimizde, aslında daha büyük bir şeyi kaybediyoruz; toplumsal hafızayı, kimliğimizi ve geleceğimizi.

Peki gençlere bu kültürü nasıl anlatabiliriz? İlk olarak, eğitim sistemimize bakmamız gerekiyor. Karagöz ve Hacivat gibi geleneksel sanatlarla büyüyen bir neslin yerini bugün sınav odaklı bir sistemde kültürel mirasından uzaklaşmış gençler aldı. Eğitim artık yalnızca akademik başarıya odaklanırken, kültürel bilinç ve aidiyet duygusu ihmal ediliyor. Kültürel mirası öğrenmeden büyüyen bir gençlik, bu mirası koruyamaz. Bu yüzden eğitimde radikal bir dönüşüm şart. Kültür, yalnızca geçmişi temsil etmez; aynı zamanda geleceği şekillendirir. Gençlere, Nevruz’un ateşiyle cesareti, halk danslarıyla birlikteliği öğretmemiz gerekiyor. Kültürü yaşayan bir öğeye dönüştürmeden, bu yozlaşmayı tersine çeviremeyiz.

Dijitalleşme ise kültürsüzleşmenin hızlanmasında bir başka etken. Nevruz gibi gelenekler, birkaç “trend” içerikle sınırlı kalıyor; derin ritüeller ve anlamlar ise göz ardı ediliyor. Dijitalleşme, kültürü yüzeyselleştiren bir araç olmaktan çıkıp, onun tanıtılmasını ve yayılmasını sağlayan bir köprüye dönüştürülebilir. Gençlere Nevruz’un gerçek anlamını anlatan içerikler üretmek, bu yüzeyselleşmeyi tersine çevirebilir. Teknolojiyi, kültürel mirası yeniden anlamlandıran bir araç olarak kullanmak, bu mücadelede büyük bir adım olabilir.

Sonuçta, kültür bir toplumun ruhudur ve bu ruhu korumak hepimizin sorumluluğudur. Nevruz, yeniden doğuşun sembolüdür; ama bugün, onun kendisi yeniden doğmayı bekliyor. Gençlere bu bilinci aşılamak, onlara toplumsal hafızanın taşıyıcısı olduklarını hatırlatmak gerekiyor. Kültürsüzleşme yalnızca bir kayıp değil; aynı zamanda bir fırsattır. Bu süreci tersine çevirebilirsek, geçmişimize saygı gösterdiğimiz gibi geleceğimizi de korumuş oluruz. Çünkü kültür, bir toplumun hafızasıdır. Ve bu hafıza kaybolursa, kimliğimizi de kaybederiz. Şimdi geçmişe dönüp bakma zamanı; ama aynı zamanda geleceği yeniden inşa etme zamanı.

Yazarın Dip Notu:

Bu yazı, bireysel bir endişeden yola çıkarak, kültürsüzleşme olgusunun aslında toplumsal bir sorun olduğuna dikkat çekmek için kaleme alınmıştır. Her bireyin hissettiği kayıplar, aslında toplumun ortak hafızasından yitip gidenlerin bir yansımasıdır. Kültür, yalnızca geçmişin bir mirası değil; toplumu bir arada tutan ve geleceğe yön veren bir güçtür. Bu yüzden, kültürü korumak ve gelecek nesillere taşımak, yalnızca bireysel değil, kolektif bir sorumluluktur. Çünkü bir toplum, hafızasını kaybettiğinde, kimliğini de kaybeder. Kültürü yeniden anlamlandırmak, sadece geçmişe dönük bir saygı değil, aynı zamanda geleceğe bırakılan en değerli armağandır.

Kültürsüzleşme: Sessiz Bir Çöküşün Hikayesi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!