Bir Annenin Sessiz Duası: Aşkın Sessiz Direnişi
(Özlemle Titreyen Kalplere İthafen)
Aşk, bazen bir bakışta, bazen bir nefes kesilişinde, bazen de gecenin karanlığına karışan bir iç çekişte saklıdır. Sessizliğin en gürültülü çığlığıdır o; kelimelerin yetmediği yerde, gözyaşlarının dile geldiği yerde başlar. Ve hiçbir aşk, bir annenin evladına duyduğu kadar çıplak, saf ve acıyla yoğrulmuş değildir.
Bir anne, sevmenin ne demek olduğunu bilir. Karşılıksız vermenin, hiç bitmeyen bir sabrın, dipsiz bir merhametin adıdır o. Evladı uzağa düştüğünde, yüreği bin parçaya bölünse de, duası tek bir cümlede toplanır: “Allah’ım, ben yanında olamıyorum ama sen onu koru.” Eldeki yokluk, gönüldeki özlem. Küçücük bir hasrete yenik düşen bir kalp… Güneş görmeyen pencerede bitmek bilmeyen bekleyiş, doğmayı unutan şafak ve en acısı da can yakan hasretinin sızısı…
Özlem, zamanla büyüyen bir yaradır. Gün geçtikçe derinleşir, sancısı artar. Telefonun çalmasını bekleyen bir annenin sessiz çığlığı, karanlık odalarda yankılanır. Belki de en ağır yük, “Keşke…” lerin sırtına binen bir ömürdür. Keşke daha sık sarılsaydım, keşke o son gidişinde bir dakika daha tutsaydım, keşke…
Ama aşk, “keşke”lerle değil, “hâlâ”larla yaşar.
Hâlâ onun sesini duymak için kulak kesilen bir kalp,
Hâlâ onun kokusunu hatırlayan bir yastık,
Hâlâ kapının önünde, bir gün dönecekmiş gibi bekleyen bir çift ayazlık…
Uzak diyarlarda evlatlarına hasret çeken tüm anneler bilmelidir ki;
Dualarınız, bulutların üstünden geçip onların alnına konan bir meltemdir.
Sessiz ağlayışlarınız, gecenin sessizliğinde onlara ulaşan bir ninnidir.
Ve sevginiz, hiçbir mesafenin öldüremediği bir çiçek gibi,
Kalbinde hep taze kalacaktır.
Belki göremiyorsunuz, belki dokunamıyorsunuz,
Ama bilin ki, siz varsınız…
Onun her adımında, her nefesinde,
Ve en çok da,
“Anne” dediği o ilk anda.
Çünkü aşk, uzaklıklarla ölçülmez.
Çünkü anne, hiç gitmeyen yanımızdır.
Ne güzel anlatmışsınız.. eminim tüm annelere dokunmuştur bu yazı…