Emrihan AYDIN
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yönetimin Truva Atı: Devletler Tarihten Nasıl Ders Almalı?

Yönetimin Truva Atı: Devletler Tarihten Nasıl Ders Almalı?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yeni çağın başlamasıyla birlikte, devletler düzeyinde eski düzen çökmüş ve yerine yeni bir sistemin inşası süreci başlamıştır. Bu yeni dönemde, eski çağın gereklilikleri artık geçerliliğini yitirecek ve tüm kurallar sıfırdan yazılacaktır. Peki, bu kuralları kim belirleyecek? Şu anda hazırlık yapan devletler elbette.

Birçok kavramın yanı sıra, süper güç tanımı da yeniden şekillenecek. Eski çağda askeri ve ekonomik alandaki güç, bir ülkenin süper güç olabilmesi için yeterliydi. Ancak yeni çağda, süper güç olmanın en önemli şartı yönetim gücü olacak. Tarih boyunca bu durum böyleydi, fakat geçmişten ders alınmadığı için göz ardı edildi. Yeni çağda ise yönetim gücünün önemi daha iyi anlaşılacak.

Devletlerin ekonomik ve askeri güçleri ne kadar yüksek olursa olsun, yönetim gücü eksikse bu güçlerin bir anlamı kalmıyor. Pandemi sürecinde algılar gerçeklerle sarsıldı ve her şey tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Covid-19 virüsünden korunmak için maske takmak, hijyen kurallarına uymak ve sosyal mesafe uygulamak önerildi. Bu durum, insanların maskelere yoğun bir talep göstermesine yol açtı. Devletler de vatandaşlarına maske temin etme çabası içine girdi. Eski çağlarda askeri ve ekonomik açıdan güçlü olan “süper güçler” bile maske bulmakta zorlandı. Yönetimsel güçleri zayıf olduğu için değişim ve dönüşüm sağlayamadılar ve maske üretemediler. Hatta bazı ülkeler, diğer ülkelere gönderilen maskelere el koyma durumuyla karşılaştı. Bu, paranın ve askeri gücün yetersiz kaldığı bir tabloydu. Ancak yönetim gücü yüksek olan ülkeler, aldıkları önlemlerle dönüşümü gerçekleştirip maske üretmeye başladılar. Türkiye de bu dönüşümü sağlayan ve süreci başarılı bir şekilde yöneten ülkelerden biri oldu. Elbette bazı eksiklikler ve hatalar yaşandı, ancak dünyayı sarsan bir pandemik durumda yine de önemli bir başarı elde edildi. Gelişmekte olan Türkiye, ABD gibi süper güç olarak tanımlanan ülkelere maske yardımı yaptı. Sonuç olarak, algılar yerle bir oldu ve gerçeklerle yüzleşildi.

Yeni çağda, tarih bize devlet yönetiminde öncelikli olarak yönetim gücünün önemini vurguluyor. Pandemi süreci bunu net bir şekilde ortaya koydu ve bu durumun devam edeceği anlaşılıyor. Bu nedenle, devletimizin yönetim gücünü artırmak için altyapı çalışmalarını ivedilikle başlatması gerekmektedir.

Tarihte askeri ve ekonomik gücü yüksek olan ancak yönetimsel zafiyetler yaşayan bir örnek olarak Truva uygarlığını ele alalım. Truva Savaşı, daha çok Troya efsanesi olarak bilinir ve Sparta Kraliçesi Helena’nın kocası Menelaos’un onu geri almak için başlattığı savaşı ifade eder. M.Ö. 500 civarında gerçekleşen bu savaş, Agamemnon’un komutasında Truva kentinde yaşanmıştır.

Truva Savaşı’nın temel nedeni, Sparta Kralı Menelaus’un karısı Helen’dir. Ancak bazılarına göre savaşın arka planında, Truva’nın zenginliğine göz diken Agamemnon’un hırsı yatmaktadır. Menelaus, savaşı başlatan kişi olarak, Truva prenslerini barış görüşmeleri için Sparta’ya davet etmiştir. Bu prensler arasında Hector ve Paris bulunmaktadır. Hector, davete katılarak barış müzakerelerini yürütürken, Paris Helen ile tanışır. Helen, Yunan Mitolojisi’nde güzelliğiyle tanınan bir figürdür.

Helen, Menelaus’tan Paris ile kaçarak Truva’ya ulaşır. Bu durumu fark eden Menelaus, büyük kardeşi Agamemnon’a savaş açma isteğiyle gider. Böylece savaş başlamış olur. Tarihte efsaneleşen bu çatışmaya 1000’den fazla gemi ve 100.000’den fazla savaşçı katılır; Akhilleus da bu savaşta yer alır. Akhilleus, o dönemde tarihin en büyük savaşçılarından biri olarak bilinir ve kuzeni Myrmidon ile birlikte savaşa katılır.

Tanrıların da müdahil olduğu söylenen Truva Savaşı, düellolar ve orduların çatışmasıyla yaklaşık 10 yıl sürer ve her iki taraf da yıpranır. Savaşın sonlarına doğru, Aşil ile Paris’in abisi Hector arasında bir düello gerçekleşir. Aşil’in Hector’u öldürmesiyle birlikte savaş yeniden alevlenir ve iki ordu tekrar çatışmaya girer, ancak yine bir sonuca ulaşamazlar.

Tüm bu olayların ardından savaştan çekilme kararı alan Akalar, geri çekilmeden önce kıyıya, içinde askerlerin bulunduğu büyük bir tahta at bırakırlar. Truvalılar bu atı bir hediye olarak kabul edip, 10 yıl boyunca aşamadıkları Truva surlarının içine alırlar. Böylece, Aka askerleri atın içinden çıkarak savaşı kazanır ve Akalar galip gelir. Bu durum, Truva uygarlığının sonunu getirir.

Savaş sona ermiş ve kesin bir zafer elde edilmiş olmasına rağmen, yönetimsel hatalar sonucunda Truva atı surlardan içeri alınmış ve Truva uygarlığı sona ermiştir. Burada belirleyici olan, yönetimsel kararlardır. Eğer yönetim daha analitik bir şekilde düşünseydi ve o at içeri alınmadan önce yakılıp imha edilseydi, tarihin akışı çok farklı olabilirdi; belki de Truva uygarlığı hâlâ varlığını sürdürüyor olacaktı.

Sonuç olarak, bugünü anlamak ve geleceği kavrayabilmek için geçmişe daha derinlemesine bakmamız gerektiği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, devlet gücünün sırrının yönetim, yönetim gücünün ise tarihle bağlantılı olduğu gerçeğini vurgulamakta fayda var.

Yönetimin Truva Atı: Devletler Tarihten Nasıl Ders Almalı?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!