Son yıllarda kamuoyunda sıkça tartışılan konulardan biri “devlet aklı”dır. Ancak, bu kavram yerinde olmayan birçok konuda dile getirilmesi nedeniyle dejenere olmuştur. Özellikle devlet yönetimindeki siyasi kurumların uygulamaları, sanki devlet aklıyla hareket ediliyormuş gibi bir algı yaratmış ve bu durum, toplumun devlet aklına olan inancını zayıflatmıştır. Toplum, devlet aklı kavramına mesafe koymaya başlamıştır. Zira, siyasi kurumların gerçekleştirdiği ve başarısızlıkla sonuçlanan ya da toplumun tepkisini çeken konular, devlet aklının bir ürünüymüş gibi sunulmaktadır. Oysa gerçek durum böyle değildir.
Devlet aklı, herkesin hakkında bir şeyler söylediği ancak gerçekte tam olarak bilinmeyen bir kavramdır. Binlerce yıl boyunca kurulan on altı Türk devletinden yola çıkarak, bu birikim ve deneyime sahip bir akıldan bahsedilmektedir. Bu akıl, kritik zamanlarda ortaya çıkar, diğer zamanlarda ise kaybolur. Bu konuda birçok şehir efsanesi bulunmaktadır.
Geçmişte var olan ya da belki de artık olmayan devlet aklının, gelecekte kaybolmaması için yeniden ortaya çıkması gerekmektedir; eğer yoksa, böyle bir aklın oluşturulup yaşatılması şarttır. Devlet yönetim yapısındaki siyaset ve bürokrasi grupları, devlet aklı kavramını sıkça suiistimal etmiş ve yaşanan başarısız projelerin ya da politikaların sorumluluğunu bu kavrama yüklemişlerdir. Toplum da bu algıyı gerçek olarak kabul etmiştir. Sorunun kök nedeni, devlet yönetimindeki bozukluktur.
Yeni çağda, sil baştan bir dünya düzeni kurulacaktır. Artık oyunun kuralları değil, kendisi değişmiştir. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Yeni çağda hayatın her alanında yeni kavramlar ve tanımlar ortaya çıkmaktadır. En fazla değişimin yaşanacağı alan ise devlet yönetimi olacaktır. Çünkü eski çağlara ait olan Kıta Avrupası ve Anglo-Amerikan yönetim yaklaşımları iflas etmiştir. Bu nedenle, yeni çağda yeni yaklaşımlarla yeni bir devlet yönetimi vizyonu oluşturulacaktır. Bu süreçte farklı devlet yönetim şekilleri ve sistemleri karşımıza çıkacaktır.
Yeni çağın ilk devlet yönetimi vizyonu olan Merkez Anadolu yaklaşımı, devlet aklının önemine vurgu yapmaktadır. Devlet yönetim yapısının yalnızca siyaset ve bürokrasiden oluşmaması gerektiğini; dengeleyici bir rol üstlenmesi açısından teknokrasinin ve devlet hafızasının da bu yapı içinde yer alması gerektiğini savunur. Yani, devlet yönetimi yapısı siyaset, bürokrasi, teknokrasi ve devlet aklı gruplarından oluşmalıdır.
Devlet, varlık kazanarak, devlet yönetiminin stratejik politikalarında aktif olmalı; hükümetin politikalarının stratejik hedeflerle uyumunu denetleyen bir görev üstlenmelidir. Bu görev sürekli olmalı ve devlet aklı, fiziksel olarak olmasa da faaliyetleriyle görünür olmalıdır. Böylece, yönetim yapısındaki diğer grupların sınırlarını korumasına ve bu sınırlar içinde daha dikkatli hareket etmesine yardımcı olur. Devlet aklının varlığı, yalnızca yönetim yapısında değil, toplum üzerinde de olumlu bir etki yaratacaktır. Toplum, siyaset, bürokrasi ve teknokrasi kurumlarının yaptığı hataların devlet aklından döneceğini bilerek, refahını artıracaktır. Devlet aklı, siyaset, bürokrasi ve teknokrasi kurumlarının kurucu değerler ışığında hareket etmesinin teminatı olmalıdır.
Sonuç olarak, yeni çağda devlet yönetimi yapısı da değişecektir. Bu değişimle birlikte, üye sayısı teknokrasi ve devlet aklı gruplarının dahil olmasıyla iki katına çıkacaktır. Yeni haliyle devlet yönetimi yapısı proaktif bir yapıya evrilecektir. Bu yapılanmanın bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Çünkü yeni çağ başlamıştır ve devlet yönetiminde bu yeni çağa uyum sağlamak için çok az zaman kalmıştır.