2019 yılında COVID-19 virüsünün neden olduğu Pandemi, dünyada yeni bir çağın başlangıcını işaret etti. Bu yeni çağ, 2025 yılına kadar bir geçiş süreci olarak devam edecek ve 2025’te tam anlamıyla başlayacak. Yeni çağ, dünya genelinde pek çok şeyin yeniden tanımlanacağı, yeni alışkanlıkların ve yaşam standartlarının ortaya çıkacağı bir dönem olacak.
2025’te yeni çağın başlamasıyla birlikte, 2019’dan bu yana süregelen gelişim ve değişimlerin çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşmesi bekleniyor. Bu hız, uluslararası rekabetin ana konusu haline gelirken, Türkiye gibi ülkeler geçmişten gelen bölgesel sorunlar ve bu sorunların doğurduğu diğer zorluklarla başa çıkmakta zorlanıyor. Öte yandan, Japonya gibi tamamen yeni çağa odaklanmış ülkelerin varlığı da dikkat çekiyor. Bu nedenle, ülkeleri yeni çağa hazırlananlar ve hazırlanmayanlar olarak iki gruba ayırmak mümkün.
Geçmişteki sorunlar, geleceğe yönelik hazırlıkları engelliyor. Belki de geleceğe tamamen odaklanan ülkeler, yapay gündemler oluşturarak diğer ülkelerin bu hazırlıklara odaklanmasını istemiyor. Bunu kesin olarak bilemeyiz. Ancak bilinen bir gerçek var ki, sorunlar ve krizler ne olursa olsun bu değişim akımını yakalamalıyız. Hazır olmak için henüz geç kalmadık, ama geç kalma riskiyle karşı karşıyayız.
Her ülkenin kendine özgü sorunları bulunmaktadır. Coğrafya, bu sorunların belirleyicisi ve kaderi niteliğindedir. Ancak, kader de çabayı ödüllendirir. Bu nedenle, sorunlarla başa çıkarken geleceğe yönelik bir hazırlık vizyonu benimsemek önemlidir. Gerçek şu ki, sorunlarla mücadele ederken geleceğe hazırlık yapmak, ileride daha güçlü bir konuma ulaşmamızı sağlayacaktır. Bu yüzden, çalışmalara bir an önce başlanmalıdır.
Yeni Dünya 5.0’a uyum sağlamak için atılacak adımlar ve gerçekleştirilecek çalışmalar, oldukça ağır bir yük getirmeyecektir. Devletin, 5.0 akımına yönelik bir vizyon geliştirmesi ve bu vizyonu hayata geçirecek bir birim oluşturması yeterlidir. Bu birimin gerçekleştireceği projeleri ciddiyetle ele alarak gerekli adımları attıktan sonra harekete geçmek gerekmektedir. Bu birim, yalnızca bir kurul ya da kurum değil, aynı zamanda yeni dünya için projeler geliştirecek bir eğitim merkezi olmalıdır. Yeni Dünya 5.0’ın ulusal altyapısını oluşturmak ve geleceği yakalamak amacıyla bir YAPAY ZEKA ÜNİVERSİTESİ kurulmalıdır. Bu üniversite, yenilikleri takip etmekten ziyade, yenilikler üreten ve teknoloji geliştiren bir merkez haline gelebilir. Ayrıca, Yapay Zekâ Üniversitesi, tarım, sağlık, eğitim, kimya ve tarih gibi alanlarda yapay zekâ ve teknolojinin entegrasyonu ile yeni iş modelleri ve uzmanlar yetiştirebilir. Böylece, ulusal bir vizyon oluşturulmuş olacaktır.
Yapay Zekâ Üniversitesi’nin üç ana görevi, yukarıda belirtilenlerden anlaşılmaktadır:
1. Yapay zekâ ve teknoloji entegrasyonu ile yeni iş modelleri geliştirmek.
2. Yapay zekâ ve teknoloji entegrasyonu ile tarım, sağlık, eğitim, kimya ve tarih gibi alanlarda uzmanlar yetiştirmek.
3. Devletin Yeni Dünya 5.0 vizyonu doğrultusunda geleceğin teknolojilerine yatırım yaparak kalkınma modeline öncülük etmek.
Bu görevlerin yerine getirilmesi, geride kalınsa bile bir devletin rakipleri karşısında öne geçmesini sağlamak için yeterli değildir. Önemli olan, kurulacak üniversitenin nitelikli ve liyakatli kadrolardan oluşması ve devletin tüm kurum ve kuruluşları tarafından benimsenip tam anlamıyla desteklenmesidir.
Sonuç olarak, yeni çağda rekabette belirleyici faktör insan kaynağına yapılan yatırımdır. Bilginin gücünü anlayan devletler, gerekli yatırımları yaparak yeni çağın süper güçlerinden biri olma yolunda ilerleyebilir. Diğerleri ise, süper güçlerin fiziksel olmasa da zihinsel etkisi altında kalıp sömürüye mahkûm olacaktır.
