Emrihan AYDIN
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Liyakati Yeniden Tanımlamak

Liyakati Yeniden Tanımlamak

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

2019 yılında pandemi yeni bir çağın başlangıcını müjdeledi. Eski düzenin tamamen çökmesi ve yerine yeni bir sistemin kurulması için geçiş süreci 2025 yılına kadar devam edecek. Bu süreçte, yeni dünya düzeni şekillenecek ve tüm kavramlar yeniden tanımlanarak yeni değerlerini bulacak.

Bu değişimden en çok etkilenecek olanlar devlet yönetimleri olacak. Devletler, geçmişe ait tüm kuralların ortadan kalkmasıyla birlikte, yeni kurallarla yönetilebilir hale gelecek. Eski düzende kalmaya devam eden ve yeni düzene karşı direnen devletler ise yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

Dünya, geçmişe oranla daha sert rekabetin ve zorlu koşulların hâkim olduğu bir döneme adım atıyor. Nüfus artışı ve kaynakların azalması, kıtlık tehlikesini gündeme getiriyor. Üstelik iklim değişiklikleri ve doğal afetlerin etkisiyle devlet yönetimlerini zorlayacak sınavlar bekleniyor. Kıt kaynaklar daha da azalacak ve bu durum toplumsal olaylar ile kitlesel göçlere yol açabilecek kaotik bir dönemi beraberinde getirecek.

Elbette, bu zorluklarla birlikte, şimdiden etkili sonuçlar doğurabilecek tedbirler de mevcuttur. Bu tedbirleri, doğru bir yönetim sisteminin kurulması ve bu sistemi yöneten devlet yetkililerinin liyakatli olması şeklinde özetleyebiliriz. Bu iki unsur güçlü olduğunda, olası tüm krizleri aşmak ve devlet yönetimini sağlamak daha kolay hale gelecektir.

Gelecekte, ulus devlet anlayışının daha da merkezileşeceği öngörülmektedir. Böyle bir sistem, beklenmedik krizler veya olaylar karşısında hızlı, esnek ve dinamik olmalıdır. Eski döneme ait, hantal ve farklı gruplardan oluşan karar vericilere sahip muhafazakâr bürokrasi yapıları tarihe karışacaktır. Pandemi gibi çeşitli krizlerin yeni çağda yaşanacağı açıktır ve bu durum önceden tahmin edilebilir. İklim değişikliğinin etkisiyle azalan gıda üretimi, artan nüfus karşısında yetersiz kalacak ve bu da dünya genelinde krizlere yol açacaktır. Bu durum, gelecekte insanlığı bekleyen büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, önceden tahmin edilemeyen sorunlar da bizi bekliyor olacak.

Yönetim sisteminden daha önemli olan, bu sistemi yürütecek ve yönetecek devlet yetkililerinin liyakatli olmasıdır. Çünkü sistemler tek başına bir anlam ifade etmez; eksiklikleri ve hataları düzeltecek olan insandır. Liyakatli bireyler, mükemmel bir devlet yönetim sistemine ulaşmanın anahtarıdır. Dünyayı doğru bir şekilde analiz edebilecek, isabetli gelecek öngörülerinde bulunabilecek ve yönetim sistemini buna göre şekillendirebilecek bir devlet yönetim kadrosuna ihtiyaç duyulacaktır.

Devleti yöneten kişilere güven duyan bir toplumda huzur hâkim olur. Devlet yönetiminin bir diğer önemli gereksinimi, güvenilir bir kadronun başında bulunmasıdır. Çünkü toplum, ülkenin ne tür bir krizle karşılaşırsa karşılaşsın, yetkin devlet yöneticilerinin bu durumun üstesinden geleceğini bilir. İşte bu güven, toplumsal huzuru sağlar ve bunun sonucunda birçok olumlu sosyal, ekonomik ve toplumsal etki doğar. Aksi takdirde, ülke çeşitli alanlarda zarar görebilir. Bu nedenle, devlet adamlarının toplumda güvenilir bir imaja sahip olmaları gerekmektedir.

Eski çağlarda liyakat, bir işi yapabilme bilgi ve becerisi olarak tanımlanıyordu. O dönemin ihtiyaçları doğrultusunda liyakatin anlamı tam olarak buydu. Ancak, gelişen ve değişen dünya koşullarıyla birlikte liyakatin tanımı da evrim geçirdi. Liyakatin içeriği genişlerken, tanımının daha sade bir hale geldiğini söyleyebiliriz.

Liyakat = İşin gerektirdiği asgari bilgi + vizyon + işi yapabilecek psikolojik yeterlilik

 Yukarıda belirtilen tanımı incelediğimizde, bir bireyin bir görevi yerine getirme yeterliliğinin iki temel boyutunu gözlemliyoruz. İlk boyut, teknik açıdan işi yapabilme yeteneğidir (bilgi, deneyim ve vizyon), ikinci boyut ise sosyal yeterlilik olarak tanımlanabilir (ahlaki, psikolojik yeterlilik ve adalet). Şimdi, bu iki ana başlığın alt başlıklarını sıralayalım.

   

Liyakati iki ana başlık altında inceleyecek olursak, teknik ve sosyal yeterlilik olarak iki temel bileşeni bulunmaktadır.

Teknik yeterlilik açısından, devlet yönetiminde görev alacak bir kişinin, yapacağı işi teorik olarak iyi bilmesi gerekmektedir. Ancak yalnızca bilgi sahibi olmak yeterli değildir. Bir kişinin üniversitede bir bölüm okuması, o işi yapabileceği anlamına gelmez; aynı zamanda o alanda deneyim kazanmış olması da şarttır. Çünkü bilimin her alanında geçerli olan bir gerçek vardır: Akademik bilgi, sahada başarılı olacağınızın garantisi değildir. Saha deneyimi, öğrenim sürecinin önemli bir parçasıdır ve okul döneminde edinilen akademik bilgiden daha güncel ve kapsamlı bilgilerin öğrenildiği, deneyim kazanılan ikinci bir okul gibidir.

Üçüncü olarak, vizyon da son derece önemlidir. Kişi, akademik bilgi ve deneyimin yanı sıra, yaptığı işe dair geleceğe yönelik bir öngörü geliştirmeli ve belirli bir projeksiyon çerçevesinde hareket etmelidir. Devlet yönetimi büyük ölçüde öngörüler üzerine inşa edilmiştir ve bu nedenle devlet kademesindeki yöneticilerin bu beklentiyi karşılaması gerekmektedir.

Sosyal yeterlilik açısından ise, devlet kademesinde görev yapan yöneticilerin ahlaki ve psikolojik açıdan yeterli olmaları, adalet duygusuna sahip olmaları önemlidir. Ahlaki yeterlilik, rüşvet, irtikâp, kadrolaşma gibi konularda doğru kararlar alabilme ve gerekeni yapabilme yeteneğini ifade eder. Tarih boyunca bozulmuş devlet yönetimlerinde ahlakın önemi açıkça görülmüştür. Eğer bir devlet yöneticisinde ahlak yoksa o kişinin liyakatinden söz edilemez.

İkinci sosyal yeterlilik, psikolojik yeterliliktir. Bu, bir kişinin belirli bir görevi yerine getirebilmesi için psikolojik açıdan yeterli olması gerektiği anlamına gelir. Belli bir makama ulaşan bireylerin, o makamı kişisel çıkarları için kullanmamaları adına psikolojik olarak donanımlı olmaları önemlidir. Görev ve sorumluluklar altında ezilmemeleri gerekmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun 15. Padişahı I. Mustafa, akli dengesi yerinde olmadan iki kez tahta çıkmıştır; ilk saltanatı 96 gün, ikincisi ise 1 yıl 3 ay 22 gün sürmüştür. Psikolojik yeterliliği bulunmayan bazı devlet adamları, zamanla akıl sağlığının düzeleceğini savunmuş ve hatta onun durumunu bir keramet olarak nitelendirerek kendisini veli olarak tanımlamışlardır. Sonunda, I. Mustafa’nın bulunduğu odanın kapıları kapatılarak hapsedilmesiyle II. Osman tahta geçmiştir. Bu durum, psikolojik yeterliliğin önemini gösteren çarpıcı bir örnektir.

Bir devlet insanının sosyal alandaki üçüncü temel özelliği ise adaletli olmaktır. Devlet adamı, herkesle eşit olmak zorunda değildir; ancak herkese ve her duruma adaletli bir yaklaşım sergilemek zorundadır. Adalet, devlet insanının varlığının temel nedenidir.

Adalet yoksa liyakat da yoktur. Liyakat yoksa yönetim mümkün değildir. Yönetim yoksa devlet var olamaz. Devlet yoksa vatan da var olamaz.

Sonuç olarak, değişen dünyanın tanımlarını önceden tahmin etmek ve çalışmalarımızı buna göre yönlendirmek büyük bir önem taşımaktadır. Eğer gelecekteki yeni çağın ihtiyaçlarını karşılamak için şimdiden adım atarsak, bu dönemin süper güçlerinden biri olma fırsatını elde edebiliriz. Ancak, eski çağın geleneksel düzenine bağlı kalmaya devam edersek, yeni çağın süper güçlerinin belirlediği kurallara uymak zorunda kalan ülkelerden biri haline gelebiliriz.

Liyakati Yeniden Tanımlamak
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!