Osmanlı İmparatorluğu’nun yedinci padişahı Fatih Sultan Mehmed, tarihin en güçlü ve etkili liderlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. İstanbul’u fethederek sadece Hz. Peygamber (S.A.V.)’in övgüsüne layık olmakla kalmamış, aynı zamanda Orta Çağ’ın sona erip Yeni Çağ’ın başlamasına da zemin hazırlamıştır. Bu denli güçlü bir lider olan Fatih Sultan Mehmed, tarihimizde gurur duyduğumuz ve örnek alacağımız önemli şahsiyetlerden biridir.
Fatih Sultan Mehmed’in vefatı ve sonrasında yaşanan olaylar, hepimiz için, özellikle yöneticilerimiz için önemli dersler içermektedir. Bu durum, tarihsel açıdan oldukça trajik bir olaydır. Bu yazıda, bu olayın yönetimsel boyutunu farklı bir perspektiften ele alarak, bize sunduğu dersleri irdeleyeceğiz.
Yeni bir sefere çıkmak üzere 27 Nisan 1481 tarihinde 300 bin kişilik ordusuyla İstanbul’dan yola çıkan Fatih Sultan Mehmet, 3 Mayıs’ta Maltepe yakınlarındaki Hünkâr Çayırı’nda hayatını kaybetti. Vezirleri, hükümdarın Anadolu’da valilik yapan iki oğlu, Şehzade Bayezid ve Cem’e babalarının vefatını bildirdi ve derhal İstanbul’a gelmelerini talep ettiler. Bu arada cenaze, gizlice Topkapı Sarayı’na taşındı. Ancak, hükümdarın ölümü hakkında bilgi sızması engellenemedi ve İstanbul’da büyük bir kaos yaşandı. Askerler şehri yağmalarken, hoşlanmadıkları devlet adamlarını sokak ortasında infaz ediyor, devletin önde gelenleri ise kimin tahta geçeceği konusunda birbirleriyle çatışıyordu.
Şehirde tüm bu olaylar yaşanırken ve paşalar iktidar mücadelesi içinde birbirlerinin gözünü oymaya çalışırken, Fatih’in cenazesinin tahnit edilmesi göz ardı edildi. Hatta naaşın başında mum yakma geleneği bile kimsenin aklına gelmedi ve ceset kötü kokmaya başladı. Devletin önde gelenleri, cesetle ilgilenilmesi gerektiğini, saray görevlilerinin etrafı saran ağır kokudan rahatsız olup şikâyet etmeye başlamaları üzerine hatırlayabildi. Tahnit işlemi, o dönemin bir tür saray muhafızı olan Kasım adındaki bir uzman ve hükümdarın baltacılarının kethüdası tarafından gerçekleştirildi. Bu konuyla ilgili olarak, Baltacılar Kethüdası Kasım Bey’in yeni Sultan 2. Bayezid’e yazdığı sözler, durumun ne kadar acıklı olduğunu gösteren en çarpıcı kanıttır;
“Ol halde hünkâr müteveffa oldu (öldü), üzerinde üç gün üç gece mum yanmadı. Vardım Kapıcılar Kethüdasına söyledim. Ol dahi İshak Paşa’ya söyledi. Emir eylediler, mum yaktım, rayihasından (kokusundan) kimse yanına varamadı. Ben fakir usta ile bilece içini ayırtladım.”
Yaşanan olaylara yönetimsel açıdan bakıldığında, tam bir liyakatsizliğin ortaya çıktığını gözlemliyoruz. Osmanlı döneminde bir padişahın vefatında izlenecek yol belliydi; ekibi ne yapması gerektiğini biliyordu. Ancak padişahın cenazesi unutuldu, çünkü herkes kendi geleceğini kurtarma kaygısına düştü. Oysa liyakat sahibi bir kişi, ne olursa olsun görevini yerine getirmeye devam eder. Liyakatli bireyler için görev, kişisel çıkarların önündedir. Sadece kendi menfaatini düşünen bir grup, yönetimde başarılı olamaz. Bu durum, bizler için önemli bir ders niteliğindedir.
Yönetimdeki yöneticilerin, ekiplerini bu ibret verici olayı dikkate alarak seçmeleri önemlidir. “Ölünceye kadar sizinleyim” demenin gerçek bir anlam taşımadığını bu olayda gözlemliyoruz. Öldükten sonra bile bir lidere gösterilmesi gereken saygının var olduğunu görmekteyiz. Bu saygı, son görevini gerektiği gibi yerine getirmenin yanı sıra başka şekillerde de ifade edilmelidir. Bir liderin ölümü, onun fikirlerinin ve vizyonunun sona erdiği anlamına gelmez. Tarihten ders alarak, atalarımızın bizlere ilettiği mesajları ve çizdiği yolları takip etmek bizim sorumluluğumuzdur. Bir lidere gerçek saygı ancak bu şekilde gösterilebilir; aksi takdirde sadece düşmanları sevindirmiş oluruz.
Bir yönetimde liderin rolü son derece önemli olsa da, ekibin de en az lider kadar kritik bir öneme sahip olduğu unutulmamalıdır. Eğer bir liderin ekibi başarılı değilse, liderin başarısızlığı kaçınılmazdır. Bu nedenle, bir liderin en önemli görevlerinden biri etkili bir ekip oluşturmaktır. Lider, liderlik süreci boyunca belirli aralıklarla ekibini yenilemelidir. Bunun nedeni, ekiplerin zamanla yönetimsel dar görüşlülük yaşayarak olayları net bir şekilde görememeleridir. Ayrıca, liderin ekibi güç zehirlenmesi yaşayabilir ve bu da rehavete kapılmalarına yol açarak görevlerini gerektiği gibi yerine getirememelerine neden olabilir. Bu sebeplerle, yönetim ekibinde düzenli olarak revizyon yapılması gerekmektedir.