Yeni çağda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…
Pandemi ile birlikte başlayan ve geçiş sürecinden sonra tam olarak 2025 yılında başlayacak olan yeni çağda, devlet yönetimlerinde en büyük değişim yaşanacak. Eski çağda devlet yönetimi kavramı pek önemsenmiyordu; bu durum, bilimsel çalışmaların azlığıyla da kendini gösteriyor. Ancak yeni çağda dünya düzeni yeniden şekillenecek. Geçmişte bir çağdan diğerine geçişte dünya düzeni değişirken, bu sefer sıfırdan inşa edilecek. Bu, yeni devletler, devletler topluluğu, ittifaklar ve kutuplar anlamına geliyor.
Eski çağın iki yaygın devlet yönetimi yaklaşımı olan Kıt’a Avrupası ve Anglo-Amerikan modelleri, pandemi döneminde iflas etti. Bu yaklaşımları benimseyen devletler, kriz yönetiminde başarısız olarak bu modellerin ne kadar yetersiz olduğunu ortaya koydular. Artık yeni bir çağ başlıyor ve bu çağa dair yeni kavramlar, tanımlar ve yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Yaklaşımı, yeni çağın ilk ve tek yönetim modelidir. Bu yaklaşım, eski çağlardan gelen yöntemlerin değiştirilmiş ya da geliştirilmiş bir versiyonu değil; tamamen yeni bir sistemdir, tıpkı yeni dünya düzeni gibi.
Merkez Anadolu yaklaşımının vizyonu, Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi’dir. Bu sistem, devletlerin yeni çağda süper güç olma hedefi doğrultusunda ülkenin kalkınmasını ve toplumların refahını maksimize etmeyi amaçlayan bir yönetim modelidir. Sistemde bazı ilkeler statik olarak dururken, diğer tüm unsurlar dinamik bir yapıdadır. Bu dinamik yapı, dünyadaki hızlı ve sürekli değişimlere anında tepki verecek şekilde tasarlanmıştır. Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, her yönetim biçiminde uygulanabilir. Bu yönüyle, yalnızca belirli bir devlete veya devletler grubuna değil, evrensel olarak her rejime sahip devletlerin kullanabileceği bir esneklik sunar.
Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, yasama, yürütme ve yargı erklerinin yeni çağda yeterli olmayacağını düşünerek, bu erklerin yanına denetim erkini de ekleyerek güçlendirilmiş bir yönetim anlayışını savunur. Bu dört erkin kullanımının dağılımı, yönetim rejimini belirler. Bu çerçevede demokrasi, totaliter, otoriter ve diktatörlük gibi rejimlerin ayrımı yapılır. Hangi rejim olursa olsun, denetim erkinin dördüncü bir güç olarak var olması gerekmektedir. Dört erkli yapı üzerine kurulu olan Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi, bu nedenle her rejimde rahatlıkla uygulanabilir. Merkez Anadolu yaklaşımında bu erklerin nasıl kullanıldığı, yönetim biçimini belirleyecektir.
Diktatörlük rejimlerinde Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi nasıl işleyebilir?
Diktatörlük, bir diktatör tarafından yönetilen bir hükümet biçimidir. Diktatörler, yönetimi danışmanlar, generaller ve diğer üst düzey yetkililerden oluşan bir ekip aracılığıyla genişletirler. Merkez Anadolu yaklaşımında, diktatörler yetkileri tek elde toplarken, birinci halkadaki yardımcı ekiplerine görevler verir.
Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi’nde yasama, yürütme ve yargı erkleri geleneksel şekilde çalışır. Farkı ise denetim erkinde ortaya çıkar. Denetim erkinde ise diktatör, ayrı bir danışman ekibi kurarak devletin tüm kurum ve kuruluşlarının denetimini sağlar. Bu denetim, ülkenin kalkınması önündeki engelleri tespit eder ve ilgili raporlar liderin bilgisine sunulur; nihai karar ise ona aittir.
Burada bir noktayı açıklamak önemlidir. Diktatörlük rejimi, kapalı ve halkın refahını pek önemsemeyen bir yönetim biçimidir. Ancak eski çağın son dönemlerinde görüldüğü gibi, artık diktatörlerin de eski zamanlardaki gibi kayıtsız kalma lüksü yoktur. Toplumsal refahı sağlayamayan ve ülkesini ekonomik, askeri ve diğer alanlarda güçlendiremeyen diktatörler, iktidarlarını uzun süre sürdüremezler. Yeni çağda bu durumun önemi giderek artacaktır. Böylece, diktatörlük rejimlerinde bile özellikle ekonomik ve askeri alanlarda güçlü olma gerekliliği ortaya çıkacaktır. Eğer askeri alanda güç yoksa başka ülkelerin hedefi olunabilir; ekonomik olarak güçlü olunmazsa, halkın refah içinde yaşaması sağlanamaz ve bu da iç isyan ve kargaşa gibi olumsuz durumlarla sonuçlanabilir. Bu nedenle, en azından ekonomi ve askeri alanda ülkenin güçlü olması gerekmektedir. Diktatörlerin sorumlulukları bu bağlamda hafife alınamaz. Toplumlar geliştikçe, dünya da gelişiyor ve ne kadar kapalı olursa olsun, her ülke bu değişimden etkileniyor. Artık yeni çağda diktatörlüklerin tamamen dışa kapalılığı söz konusu olamaz. Toplumun dünyayla bağı koparılabilir, ülke izole edilebilir; ancak diğer devletlerle olan ilişkiler koparılamaz. Bu nedenle, dışarıdan gelebilecek tehditler diktatörlük rejimleri için bir risk oluşturur. Bu yüzden, diktatörlerin yönetimlerini güçlendirmeleri gerekmektedir. Güçlü bir ülke ve refah içinde yaşayan bir halkla, hiçbir yabancı devlet savaşmak istemez. Refah içinde olan bir toplumda iç karışıklık çıkması da beklenmez.
Diktatörlük rejimleri, Merkez Anadolu Devlet Yönetimi Sistemi ile daha etkili bir yönetim anlayışına sahip olacak ve ülkenin kalkınması ile toplumsal refahın sağlanması mümkün olacaktır. Yeni çağda her kavram, tanım ve sistem yeniden şekilleneceği için, diktatörlük rejimleri de bu değişimden etkilenecektir. Dünyadaki değişim ve sistemin yeniden inşası, diktatörleri değişime zorlayacaktır. Değişimi anlayıp uyum sağlayanlar ayakta kalacak, uyum sağlayamayan rejimler ise yıkılmaya mahkûm olacaktır.