Cahide Sarıgül
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. DÜNYA
  4. Bir Arkadaşa Bakmaya Geldik…

Bir Arkadaşa Bakmaya Geldik…

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Uzun zamandır türlü türlü  düşünce gelip geçiyor aklımdan. Bazen geliyor ama geçip gitmiyor. Gitmesi için de kallavi bir çabam yok Allah için. Belki sizin de geliyordur aklınıza. Mesela: Bu dünyaya neden geldim? Ben bu sorunu cevabını arada bir buluyorum fekat sahip çıkmayıp sarıp sarmalamayınca küsüp gidiyor. Ben de zamanla unutuyorum onu. Ama kendini unutmuş olsam da sorunun kendisini azap çekmem için bırakıyor. Her zaman olduğu gibi yine düşünmeye başladım geçen gün. Çokça hayal kuran biri olduğum için birden bir ampul yandı beynimin koridorlarında. Aniden aydınlandım diyecektim ama elektrikler kesilmiş, gerekli enerjiyi vermemişim. Dedim ki ben bu dünyaya hayal kurmaya geldim. Çünkü en iyi yaptığım şey hayal kurmak benim. Öyle sıradan hayaller değil benimkiler. Biraz pahalı, biraz gerçek üstü, biraz da imkansıza yakın gibi. Sıradan bir hayat hayali kurmak da bana sıkıcı geliyor. Kurduğuma, vakit ayırdığıma değsin bari düşüncesiyle merdiveni Nirvana’ya dayıyorum. Sonra dedim ki Allah gerçekleşmeyecek hayali kuluna kurdurmazmış. Boşu boşuna emek vermiyorum yani. Sonra yine düşündüm hayaller iyi hoş da gerçeği gibi tat vermiyor ki. Gerçeği ne kadar tat verir o da henüz muallak da. Ama bildiğim net bir şey varsa Allah beni sadece hayal kurmak için göndermedi dünyaya. Hayallerimi gerçekleştirmek, kendi yolumu, başkalarının yolunu da aydınlatmak ışık tutmak için gönderdi. Bu karanlık mekanda aslında birbirimizin yolunu aydınlatmak için varız. Bir başkasının yoluna ne kadar ışık tutup yürümesi için yardım ediyorsak  bizim de yolumuz o kadar çok açılıyor. Yani demem o ki yaptıklarımız boşuna değil. Hepsinin bir dönüşümü var, ya bu dünyada ya ukbada. İnsanların hayal kurmadıklarını çok duyuyorum. Evet gidişata bakınca insan da heves kalmıyor o yüzden gidişata değil gelişata bakmak lazım. Güzel hayaller kurmak , güzel düşünceler yaymak, bize geri döndüğünde memnun olacağımız temenniler göndermeliyiz. Geçenlerde instagramda bir video paylaştım. Konusu bir insan ne kadar kötü ne kadar günahkar olursa olsun üstüne çok gitmemek, durmadan yargılamamak ve onun hakkında daha çok  konuşmayı bırakmakla alakalıydı. Yorumların bazısında “ne yani hakkımızı savunmayalım mı? o da o zaman kötülük yapmasaydı, biz olanları konuşuyoruz, iyi valla onlar yapsın biz affedelim mi yani? Ben affetmem onlarda beni affetmesin ” gibi söylemler vardı. Ben iyi bir şey yaptığımı düşündüm oysa insanlarımız kendini haklı çıkarmak ve dedikoduyu legalleştirmek için her yolu deniyor. Hakkında konuştuğumuz kişinin bize negatif enerjisinin gelmesinden daha ziyade onun tüm ağırlığını da çekiyoruz. Hiç konuşmayalım demiyorum lakin aynı konuyu da aylarca konuşmayalım. Elimize yarar veren bir şey geçmiyor üstelik konuştukça daha çok öfkeleniyoruz. Bir güzellik yapalım be. Dünya kimseye kalmaz. Biz de bizden öncekiler gibi bir arkadaşa bakmaya geldik. Kime mi? Kendimize. Umarım baktığımız arkadaşı hoş bırakır ve bizden sonrakiler de hoş bulurlar. Öyleyse hoş kalın, hoş bırakanlardansanız.

Bir Arkadaşa Bakmaya Geldik…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 24 Haziran 2024, 06:27

    Sevgili Meslekdaşım,
    Yazınızı, içim burkularak okudum. Kendi zihnimleri gel, gitleri düşünerek, zafiyet noktasına geldiğim, çaresizlik içindeki çırpınışlarımı ve içine düştüğüm “Kara delikleri” hatırladım.

    Bir gün, beni düştüğüm yerden çıkaran bir şey öğrendim ve klavyeme bunu anlattım. Sene ; 2020, Aylardan 24 Eylüldü.
    Size, o gün yazdığım acizane bir yazımla seslenmek istedim. Tüm iyı günler sizi olsun. Sevgiler.

  2. 24 Haziran 2024, 06:33

    KAN DONDURAN BİR ŞARKI:_____

    YILLARDIR SORUYORUM
    BU SORUYU KENDİME
    ALLAHIM,
    BU DÜNYAYA
    BEN NİYE GELDİM.

    BU DÜNYAYA BİZ NİYE GELDİK

    rini bildiren Allah-ü Teala’ya mahsustur. Allah (c.c) ın selamı O’nun sevgili peygamberi iki cihanda da şefaatine muhtaç olduğumuz Hz. Muhammed (s.a.v) in, Alînin Ashabının ve kıyamete kadar O’na tabii olanların üzerine olsun.
    Rabbimiz Tahrim Suresinde “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyunuz ki, onun yakacağı insanlardan ve taşlardandır. Üzerinde iri gövdeli, sert tabiatli melekler vardır. Onlar, Allah’ın kendilerine emrettiği şeyde asî olmazlar ve emrolundukları şeyi yapıverirler.” Hitabının muhatabı olan tüm iman edenler üzerine olsun
    Bu yüce hitabın muhatabı her ne kadar genel anlamıyla tüm iman edenler ise de özel olarak biz kadınlaradır derim. Çünkü “KADIN” her şeyden önce bir annedir, bir öğretmendir, bir eğitimcidir. Bütün insanlar bir anneden doğar ve ilk öğretmen olan annesi elinde yetişir. Şimdi değerli okurlarım yukarda zikrettiğim ilahi hitabın bana göre birinci derecede muhatabı olan “KADIN” ı bir anne olarak ele alalım, vazife ve sorumluluklarını bir de bu bakış açısından irdelemeye çalışalım.
    Evet, “KADIN” bu hitabın öncelikli muhatabıdır. Çünkü Yüce Yaradanımız çok sevdiği, değer vererek “Eşrefi Mahlukat” yaratılmışların en şereflisi olarak nitelediği ve onun dünya hayatı sürecinde ihtiyaçlarının temini noktasında bir çok alemler yaratıp hizmetine verdiği “İNSANOĞLU” nun dünyaya gelişinde “KADIN” ı bir köprü yapmış, O’na ilimlerin en güzelini lütfederek “ANA” unvanını vermiştir. Kendisine meleklerden daha üstün bir makama çıkabilme yeteneği verdiği o “Eşrefi Mahlukat” yaratılmışların en şereflisi olan “İNSAN”ı bir anne vucudu içinde biçimlendirmiş yine o mukaddes mekan içinde ona ruh üflemiş, rızkını, ömrünü kaderini tayin etmiş, geleceği dünya hayatına adaptasyonu için ilk eğitimleri yine o mekanda vermiş, yükleneceği sorumluluklar ile baş edebilmesi için “Cüz-i İrade” ile bezemiş, nihayet (Abese Suresi. 20) beyan ettiği şekilde “ Sonra ona yolu kolaylaştırdı ” buyurarak onu minicik bir bebek şeklinde dünyaya göndermiştir.
    İşte her safhası binlerce mucize dolu olan dokuz ay, on günlük yolculuk “ANA KUCAĞI” denen o sıcacık ve şefkat dolu kollarda nihayet bulmuş, anne bedeninde can bulan bir damla su……….sayılı günler sonunda sevimli bir yavru olarak “ANA” ya emanet edilmiş.
    Evet ……… “İNSANOĞLU” minik bebek olarak“ANNE” ye teslim edilen bir “EMANET” . Öyle bir emanet ki…………… Çok ihtimam ve büyük bir özen gösterilmesi, çok iyi düşünülmesi gereken bir an!!!
    Mavi veya pembe zıbınların …kucak dolusu giysilerin ötesinde bir düşünce olmalı bu. Neden mi?
    İşte cevap.( Zariyat Suresi 56) Yüce Yaradanımız bu ayette şöyle buyuruyor: “Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler (beni bilsinler ve kulluk etsinler) için yarattım.” İşte Rabbimizin ifadesiyle yaratılışımızın gayesi……
    24/09/2020
    A.İlhan EZEL

    Cevapla
Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!