Buse Köseer
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. TEKNOLOJİ
  4. ÖZGÜVEN DÜŞÜKLÜĞÜNÜN KARANLIK YÜZÜ… SOSYAL MEDYA

ÖZGÜVEN DÜŞÜKLÜĞÜNÜN KARANLIK YÜZÜ… SOSYAL MEDYA

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sosyal medya, 21.yüzyıl da bir iletişim yolu oldu. Özellikle pandemi döneminde tüm dünyayı etkisi altına almayı başaran bir güç haline geldi. Bireyler ve kurumlar için içerik üretilen ve yayınlanan bir dünya…BTK’nın belirlediği yaş sınırı 13 olmasına rağmen, her yaşta hesapları bünyesinde barındırmaktadır. Bu güçlü ağ sayesinde, dünya üzerinde birbirine rastlaması imkânsız olan bireyler birbirleriyle iletişime geçebilmekte. Sadece iletişim değil, aynı zamanda popülizm ölçütü haline gelmiş durumda. Fakat sosyal medyanın bu etkisi, gençlerin ruh sağlığı, sosyal bağları ve genel yaşam kalitesinde ciddi soru işaretleri doğuruyor. Peki sosyal medyanın sunmuş olduğu bu başarı ve popülerlik saplantısı, gerçekten ulaşılması gereken bir hedef mi?

İlk olarak, sosyal medya platformlarının genel yapısına bakmak gerekiyor. Ergenlik çağındaki davranış biçimleri insan hayatının büyük bir kısmına yerleşmiştir. Travmaların birçoğu ergenlik ve çocukluk dönemine aittir. Bu çağ 12-21 yaş grubu gençlerden oluşmaktadır. Biz onlara teknoloji çağında dünyaya geldikleri için teknoloji çağı çocukları da diyoruz. Bu durumu ister kabul edelim ister etmeyelim ama onların dünyası bir başka işliyor. Onları diğer yaş gruplarından ayıran büyük bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Bu yaş grubu da sosyal medya kullanımı olarak kendi içinde ikiye ayrılıyor. Bir kısmı sosyal medyayı bilgi almak ve vermek için kullansa da bir kısmı bunu iletişim kurmak ve yaşam tarzını paylaşmak için kullanıyor. Instagram ve Tiktok gibi uygulamalar, bu listenin başında gelen sosyal medya platformlarıdır. Ön plana çıkardıkları hep aynı, takipçi ve beğeni sayıları… Kullanıcılar bu platformda paylaşımlarının ne kadar ilgi göreceğine, hangi içeriklerin daha çok beğeni alacağı hakkında içgüdüsel baskı hissediyor. Burada sosyal medyada zirveye ulaşma inadının altında, sosyal onay ve tanınma ihtiyacı yattığı görülüyor. Ne yazık ki gerçek hayattaki başarı anlayışının bununla bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu durum genele bakıldığında bizlere tek bir sonucu doğuruyor. Gençlerin sosyal medya kullanımı, çoğu zaman verimsiz bir kıyaslama ve görüşün ortaya çıkmasının parçası haline dönüşüyor. Bu her yaş grubunda olsa da ergenlik çağındaki gençler için oldukça önemlidir. Ergenlik çağında aile ile paylaşımlar azalırken akranlarla iletişim artar. Buda ebeveynlerin ve kişinin önüne geçemeyeceği psikolojik sorunların ortaya çıkmasına sebep olur. 

 Bu yaş grubundaki gençler birbirlerinin hayatlarına özenebilir hatta kendilerine sanal bir gerçeklik yaratabilirler. Evet, sanal bir dünyadan bahsediyoruz. Bir illüzyon dünyası… Uzun saatler boyunca “en iyi versiyonlarını” sergilemeye çalışan gençler, gerçek hayatta bu başarıların ardındaki emek ve süreklilik kavramını göz ardı ediyorlar. Bu durum yaşanan başarısızlık ve yetersizlik hissinin artmasına yol açıyor. Gençler, sanal dünyanın sunduğu “mükemmel” yaşamlarla karşılaştıklarında, kendi hayatlarını yetersiz bulmaya başlıyorlar. Bu durum, ilerideki hayatını etkileyecek en büyük sorunu ortaya çıkarıyor… Yani özgüven eksikliği. Birbirini izleyen oluşumlar sonrası birey özgünlük inancını yitirmeye başlıyor. Hayatının belli bir süresinde kendiyle beraber gelen “kaygı ve beğenilme arzusu” adlı kara deliği yanında taşıyor. Kendini ve potansiyellerini keşfedemeden kaybolan bir gençlik… Peki hepsi ne içindi? Sosyal medyanın gücüyle verilen bir imajı korumak için. Kendini izole hisseden ve sosyal kaygı ile yaşamını devam ettirmeye çalışıyorlar. Birçoğu kaygı ve özgüven sorunu yaşadığını farkında bile olamıyor. Etkileyici ve popüler içerik üreten ınflucerların etkisi, bu sorunun başka bir boyutu. Takipçiler tarafından hayatlarının sadece yüzeysel başarıları görülüyor. Birey kendi hayatını bu yüzeysel başarıyla kıyaslıyor. Kendi sosyal medya hesaplarında parlamama korkusu, gençlerin sosyal medya platformundan uzaklaşmasını veya daha fazla içerik üretme çabası içine girmesine neden oluyor. Hatta çoğu zaman kendini filtrelenmiş hayatlardan doğan” ben neden böyle değilim?” eleştirisine maruz bırakıyor. Zamanla kelebek etkisine dönüşen hayatlar…

Bilinmelidir ki; gerçek başarı ve mutluluk, bireysel gelişim ve içsel huzurda aranmalıdır. Gençlerin bu takıntıdan kurtulabilmeleri için, bilgilendirme çalışmaları yapmak, sosyal medya kullanımını bilinçli hale getirmek ve gerçek başarıyı yeniden tanımlamak büyük önem taşır. Unutulmamalıdır ki sosyal medya sadece bir mecra, fakat gerçek özgüven, kişinin kendini içsel olarak kabul etmesiyle başlar ve gerçek yaşam yaşandığı anda anlamlıdır.

ÖZGÜVEN DÜŞÜKLÜĞÜNÜN KARANLIK YÜZÜ… SOSYAL MEDYA

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Türkiye Aktüel ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!