“Önce kendini kurtar, her zaman kadın olunur da her zaman kız olunmaz,” dedi duymak istemediğim ne kadar şey varsa hepsini sıralayarak. Sayesinde küçük memleketim ayağıma gelmişti.”
“Zeynep Baki, Güzel Kadınlar Çabuk Tükenir’in her öyküsünde bizleri, kadınlık hallerine yeni bir görme biçimiyle bakmaya davet ediyor. Kocasının beğeneceği bir yemek pişirme derdinde hayatını mutfakta harcayan kadınların, aynı yastığa baş koydukları halde rüyalarından habersiz olan çiftlerin; yalanlarla, bıkkınlıklarla, rutinlerle tıka basa doldurulmuş ilişkilerin, yer edinmek ile kaçmak arasında bocalayan hayatların sözcülüğüne soyunuyor. Yalnızca bir cins olmaya indirgenen, öfkesini bir madalya gibi göğsünde taşıyan, kimi zaman sadece bakışarak anlaşan kadınların birbirlerine fısıldadığı bir manifesto”.
Bu pasajlar, Zeynep Baki’nin 2024 yılında yayımlanan “Güzel Kadınlar Çabuk Tükenir” adlı öykü kitabının arka kapak tanıtım yazısından.
Zeynep Baki, kadim Anadolu coğrafyasından kendi deneyimleri, gözlemleri ve tespitleriyle derlediği bu öykü kitabında değişen toplumsal beklentilerle sürekli tartışılan, kadınların güzellik algısı ve toplumsal rollerini farklı bir bakışla sorgulayarak, yeni cevaplar arayarak alana katkı sağlamayı amaçlamış. Kadına yönelik şiddetin giderek arttığı günümüzde, kitaptaki öyküler, toplumsal cinsiyete ilişkin cesur ve derinlikli sorular soruyor.
Öykülerde kadınların yaşadığı duygusal tükenmişlik, yerleşim yerlerinin sosyolojik yapısına göre artan veya azalan toplumsal baskılar, inançlar, hurafeler, örf, adet ve gelenekler çarpıcı ve etkileyici bir üslupla irdelenmiş. Tüketim toplumunda güzelliğin bir meta haline geldiği eleştirisi akıcı bir dille anlatılarak, eleştirilmektedir.
Hikayelerde yalnızca kadınlık halleri de işlenmemiş, yoksulluk, kadro bekleyen akademisyenlerin psikolojik iç dünyaları, birlikte görev yapan sınav görevlilerinin aşka düşerek evlenmeleri, kasabalarda yaşanan gündelik hayat ve ilişkiler de metaforlar eşliğinde sunulmaktadır.
“Hevesi kursağında kalan insanlarla doluydu Zeliş’in mahallesi, onun da hevesinin ne kadar kursağında kaldığı yüzünden anlaşılırdı.” cümlesiyle başlayan hikâyede biyografik değerlendirmeler yanında kasabalılığın da işlendiğine şahitlik ederek, kendinizi bir Anadolu kasabasında bulabilirsiniz.
“Yoksulluk öyle silkelenip de kurtulabileceğin bir değildir, kendini kurtarıp orta sınıfa tabi olsan da yine de üstüne sinen kokusu kolay kolay gitmez, memleket gibidir, seni tanımlamaya devam eder” diyerek yoksulluk hallerine ilişkin değerlendirmelerin tam ortasında bulabilirsiniz, kendinizi.
Öykülerle, kimi zaman çocukluğunuza, mahallenizdeki ilk aşkınıza, komşuluk ilişkilerinize, hastane bahçelerine, uçsuz bucaksız bozkırlara seyahat edebilirsiniz. Bir anda kendinizi hak edilen kadro talepleri için yüksek makamlarda bulabilir, hayal kırıklığına uğrayarak çalışma odanıza dönebilir, ayrılan çalışma arkadaşlarınıza veda edebilirsiniz.
Unutulan “Almancı” kavramını bir evlilik hikayesiyle hatırlayabilir, yaşananlara üzülebilirsiniz.
Annenizin, babanızın veya aileden birinin kaybını tekrar yaşayabilir, hüzünlenebilirsiniz. Öykülerde kadınların duygusal tükenmişlikleri yanında ölüm, amansız hastalıklar, kayıplar sonucu oluşan duygusal ortamlar da başarılı bir şekilde tasvir ediliyor.
Elbette öykülerde kendinizi bulabilir, geçmişinize, geleceğinize dair sorgulamalar yapabilir, ilişkilerinizi gözden geçirebilirsiniz. Çoğu öykü bu süreçte size eşlik edebilir, farklı düşüncelere sevk edebilir.
Kısacası Zeynep Baki’nin 96 sayfalık bu öykü kitabında yer alan 14 hikâyeyi bir solukta okuyabilirsiniz. Sade ama etkili bir dili tercih ederek, karakterlerin duygusal yoğunluklarını ve yaşam mücadelelerini adeta canlı birer portreye dönüştüren Baki, anlatımının akıcılığı ve öyküler arasında sağladığı uyum sayesinde, okuyucunun kitabın içeriğine kolayca adapte olmasını mümkün kılıyor. Diğer taraftan modern kadının içsel yolculuğu ve toplumsal beklentilerle mücadelesi samimi bir dille anlatılıyor, “güzel” olmaktan öte, kadınların iç dünyalarında sakladıkları mücadele, umut ve irade gücünü ön plana çıkarılıyor.
Sonuç olarak hem edebi hem de sosyolojik bir bakış açısıyla kaleme alınan bu öykü kitabı, özellikle günümüzün hızlı değişen toplumsal dinamikleri içinde kendine yer bulamayan kadınların sesini duyurmaya çalışması bakımından oldukça değerli. Kadınlık, aşk ve toplumsal roller üzerine düşündürücü bir gözlem sunan bu kitap, aynı zamanda derin düşünce ve sorgulama imkânı da tanıyor.
Okuru bol olsun…